8 Mart’tan ne çok şey istiyoruz aslında. Ama bugünlerde en çok istediğimiz şey umut. Savaş, şiddet, baskı kaderimiz değil. Tek ihtiyacımız inanmaktan, umut etmekten geçiyor.

Koronavirüs salgını ile bağlantılı olup olmadığı merak konusu olan Kawasaki Sendromu çocuklarda rastlanan bir hastalık. Nedeni tam olarak bilinmiyor.

1911 ağustosunda başlayan ev kadınlarının huzursuzluğu eylemlere dönüştü. Tepesi atan kadınlar her şeyi kırıp döküyor, fiyatları düşürmeyen satıcıları pataklıyorlardı.

Havası fabrika dumanı kokan mahallelerden birinde kadınlar yürüyüş yolunun kenarındaki çimlerde buluşuyor. Yoksulluk, yoksunluk derken konu vaat edilen mahalle kreşlerine geliyor.

İstanbul’un Eyüp ilçesi Güzeltepe mahalle pazarında kadınlar isyan ediyor: ‘Fiyatlar çok pahalı; geçinemiyoruz; pahalılık daha kötü olacak; oy isteyenlere oy yok; gençlere iş istiyoruz...’

Tatilin emekçilerin sözlüğündeki yeni anlamı ek iş yapmak için boş zaman…

DEÜ Hastanesinde çalışan temizlik işçisi bir kadın ne kadar aşağılayıcı koşullarda çalışmak zorunda bırakıldıklarını çok çarpıcı bir örnekle anlatıyor...

‘Depremzede kardeşlerimizin yaralarını sarmakla birlikte yaşananların bizde bıraktığı üzüntüyü, öfkeyi, ‘yeter!’ çığlığımızı ne yapmalıyız?’

Cinsel istismarla ilgili mevcut yanlış inanışları yeniden üretmeden çocukların haklarını nasıl koruyabiliriz? Cinsellik Eğitmeni Efsun Sertoğlu yanıtlıyor

Eyy bugüne kadar ‘acıların çocuğuyum’ diye dolaşan Adanalı, Antepli, Maraşlılar! Meğer dünyanın en acı olmayan hatta bu skalaya göre ‘tatlı’ sayılan biberini yiyip ortalıkta boşuna geriniyormuşuz!

Kadının erkekle eşit olduğu, kıymetinin bilindiği, öldürülmediği, tecavüze uğramadığı, satılmadığı, haklarının neler olduğunun ifade edilebildiği bir toplum hayal ettik... Neden olmasın!

‘İzninizle bugün hangi samimiyette yazıp yanıtlanacağınızı göstermek adına bir örnek kaleme alıyorum.’

Clara Zetkin’in tarihi konuşmalarından biri olan Gotha Kongresi konuşması, Eleanor Marx’ı da çok etkiler. Öyle ki, kongre üzerine yazdığı makalesinin yarısından fazlasını Zetkin’in konuşmasına ayırır…

Uludağ Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu yaptığı etkinlikte yürüttüğü tartışmalarda, güvenli kampüs ihtiyacının acilliğini ortaya koydu.

Adana’da güneş altında domates toplarken konuştuğumuz üç genç kadın küçük yaşlarda çalışmaya başlamış. Üçü de yaşlarından büyük sözler söylüyor, hayatlar yaşıyor, yaşlarından büyük yükler sırtlıyor.

Engelli kadınlar hem kadın olmak hem de engelli olmak nedenleriyle ayrımcılığa maruz kalıyor. Şiddete uğradığımızda sorgulanmıyor, güvenceli alanlara erişemediğimizde normal karşılanıyor.

‘Romanda koca ortaya çıkmıyor ama Ülker Abla için hep bir tehdit unsuru. Sürekli tetikte olma hali. Bu hali en iyi kadınlar bilir.’

Arçelik işçisi kadınlar, fabrikada kadın işçi olmanın zorluklarını anlatıyor. Ağırlıkla kadın işçilerin çalıştığı fabrikada iş kıyafetleri bile erkeklere göre tasarlanmış.

Gelecek kaygımızın büyüdüğü bugünlerde başka bir yaşamın rüya olmadığını hatırlayalım istedik. Kitap önerilerimizle bu ihtiyaçlarımızın birazını bile olsun bulabilmeniz umuduyla…

Londra Manzaraları’nda kent, ‘heykeller yapan aristokrasinin’ geçip demokrasinin gelişini bekleyen bir kenttir.

Editörden