GÜNÜN BELLEĞİ: Hela hücrelerine hayat veren kadın Henrietta Lacks
Henrietta Lacks, bugün dünyadaki hemen her laboratuvarda kullanılan ve kanserden bulaşıcı hastalıklara kadar pek çok hastalık araştırmalarında kullanılan HeLa hücrelerine ismini veren kadın...

HeLa hücrelerinin serüveni 1951 yılında, beşinci çocuğunu doğurmuş olan Henrietta’nın banyoda kendi kendini muayene ederken rahim ağzında bir kitle fark etmesi ile başlar.

1920 yılında ABD’nin Virgina eyaletinde, bir tütün çiftliğinde doğan Henrietta’nın ailesinin kökenleri aynı çiftlikte çalışan siyahi kölelere dayanmakta olduğu biliniyor. Hatta büyük büyük babasının bir zamanlar bu çiftliğin sahibi olan bir beyaz, büyük büyük annesinin de çiftlikteki kölelerden biri olduğunu belirtiliyor.

Köleliğin sona ermesinden sonra aile çiftlikte tütün işçiliği yapmaya devam ediyor, Henrietta burada 14 yaşındayken kuzeninden hamile kalıyor ve iki çocuk doğuruyor. Ardından kuzeni Day Lacks ile Maryland’e taşınıp ve burada evleniyorlar. Çiftin kısa aralıklarla üç çocuğu daha oluyor. Ancak her şey beşinci çocuktan sonra değişiyor...

Henrietta ve Eşi

Henrietta’nın son doğumu sıkıntılıdır. Kanamaları olur, bir türlü eski sağlığına kavuşamaz. Bir gün banyoda kendi kendini muayene etmeye çalışır ve rahim ağzında ele gelen bir kitle olduğunu fark eder. Maryland’in en büyük hastanelerinden olan ve ileride de dünyanın önde gelen kanser merkezlerinden biri olacak olan John Hopkins Hastanesi’ne gider. Buurada da dönemin diğer hastaneleri gibi siyahilere ayrımcılık söz konusudur.John Hopkins Hastanesi’nin sadece siyahilere bakan koğuşuna giden Henrietta’ya yapılan muayene sonrasında rahim ağzı (serviks) kanseri teşhisi konur. Muayeneyi yapan doktor, Henrietta’nın tümörünün daha önce gördüğü hiç bir tümöre benzemediğini söyler: Henrietta’nın tümörü mor renkli, üzeri parlak, lobüllü bir tümör, adeta bir jöle görünümündedir.

Doktorlar Henrietta’ya o yıllarda kanser hastalarında kullanılan radyum tedavisi uygulamaya karar verirler. Tedavi sırasında Henrietta’nın tüm gövdesinde geniş radyasyon yanıkları oluşur. Bu tedaviyi yürüten doktor Henrietta’nın kanserinin patolojik tanısının yapılması için işlemden önce tümörden bir parça alır. Alınan bu biyopsi materyali iki ayrı tüpe konur: Biri laboratuarda patolojik inceleme yapmak için, diğeri de aynı hastanede çalışan ve laboratuar ortamındaki uzun süre yaşayan bir insan hücresi kültürü üretmeye çalışan Dr. George Gey’e gönderilmek üzere.

Dr. Gey hastane ile bir anlaşma yapmıştır: Hastaneye gelen her kanser hastasından alınan biyopsinin bir parçası da deneylerinde kullanmak üzere kendisine verilmektedir. Hastalar siyahi olduğunda da kimse hastaya açıklama yapmak zahmetine katlanmaz.

Henrietta rahiminden başlayıp tüm vücudunu saran kanser ile mücadele ederken, bir yandan Dr. Gey Henrietta’nın hücrelerini ondan habersiz laboratuardaki kültür ortamında çoğaltmaya çalışmaktadır. Kısa süre sonra Dr. Gey bu hücrelerde sıra dışı bir yan olduğunu keşfeder. Normalde pek çok kanser hücresi laboratuar ortamında kısa sürede ölürken Henrietta’nın hücreleri adeta ölümsüzdür, şaşırtan bir hızda çoğalmaya devam etmektedirler. Dr. Gey bu buluşun öneminin kısa zamanda fark eder. Böylesine dayanıklı bir hücre kültürü, doktorların insan vücudu dışında hücrelerin nasıl bölündüğünü izlemelerine imkan verebilir, bu hücreler muhtelif kimyasallara tabi tutulup bu kimyasalların insan hücrelerine etkisi araştırılabilir, muhtelif ilaç deneylerine kullanılabilir…

Dr. Gey ve asistanı ürettikleri hücre kültürüne Henrietta Lacks’ın isim ve soyadının ilk ikişer harfini kullanarak HeLa ismini verirler. HeLa hücreleri, sahiplerinin çektiği ızdıraptan habersiz laboratuardaki inkübatörlerde milyonlarca, milyarlarca kez bölünmeye devam ederler.

HeLa hücreleri

Hücreler bölünürken Henrietta gittikçe daha da hastalanır, en sonunda 4 Ekim 1951'de yattığı John Hopkins Hastanesi’nde kansere bağlı komplikasyonlardan ölür.

Henrietta’nın ailesi laboratuarda çılgınca üremeye devam eden HeLa hücrelerinden habersiz, hastaneden Henrietta’nın bedenini alıp defneder ve hayatlarına devam ederler.

Bu sırada Dr.George Gey, küçük doku laboratuvarını büyüterek daha büyük bir tesis kurar ve burada haftada 20 bin tüp ( yaklaşık 6 trilyon ) hücre üretmeye başlar. Bir yandan da bu hücreleri dünyanın dört bir yanında muhtelif çalışmalar yapmakta olan bilim insanlarına gönderir. Kısa zaman içinde tüm dünyadaki laboratuarlar HeLa hücresi ile çalışmaya başlarlar.

Jonas Salk, 1954 yılında HeLa hücrelerini kullanarak çocuk felci aşısını keşfeder. Hatta bu aşı için gerekli hücre miktarını sağlamak için Tuskagee’de Polio Hücre Üretim Merkezi adıyla HeLa hücresi çoğaltan bir fabrika inşaa edilir.

1955 yılında HeLa hücreleri ilk defa klonlanan insan hücresi ünvanını alırlar. Muhtelif laboratuarlarda enfeksiyon hastalıklarından, radyasyonun ve muhtelif toksik maddelerin insan hücrelerine olan etkisine, kanser tedavisinde genom haritası çıkarmaya kadar pek çok çalışmada kullanılırlar. Herpes virüsünden Lösemiye, Hemofili hastalığından Parkinsona dek pek çok hastalığa yönelik ilaç, HeLa hücreleri kullanılarak geliştirilir.
1960'larda uzay çağı ile HeLa hücreleri uzaya çıkan ilk insan hücreleri olur. Hem Ruslar, hem Amerikalılar (NASA Discoverer uydusu ile) uzaya astronotlardan önce HeLa hücrelerini gönderip dönen hücrelerde uzay ortamının insan hücrelerine olan etkisini incelerler.

Henrietta’nın bilime yaptığı bu muazzam katkıya rağmen ailesinin çok uzun bir süre bu durumdan haberi olmaz. Fakir bir siyahi aile olan Lacks’lara haber vermeyi ve onları Henrietta’nın katkıları nedeniyle onure etmeyi kimse aklının ucuna getirmez. Ta ki Henrietta’nın ölümünün üzerinden neredeyse çeyrek asır geçene dek…


1970'lerde bilim insanları HeLa hücreleri ile ilgili bir başka şaşırtıcı şey keşfederler. Bu hücreler kolay büyümekle kalmayıp, aynı laboratuarı paylaştıkları diğer kültürleri de ele geçirmektedirler. Diğer hücre kültürlerinden çok farklı olan HeLa hücreleri deney yapanların beyaz önlüklerine, havadaki toz tanelerine tutunup farklı kültürlerde boy göstermeye başlarlar. Bu olay bilim insanlarının başına bela olur, artık çalıştıkları HeLa harici bir kültürse, bu kültürün HeLa tarafından istila edilmediğinden emin olmaları gerekmektedir. Bu soruna bir çözüm ararken akıllara Henrietta’nın hayattaki akrabaları gelir. Onlardan alınan kan örneği ile bu ayrımı yapabileceklerini düşünen bilim insanları Henrietta’nın akrabalarını John Hopkins Hastanesi’ne kan örneği vermeye çağırırlar. Yine kimse bu örneklerin ne için istendiğini anlatma zahmetine girmez, onlara Henrietta’dakine benzer bir kansere yakalanma ihtimallerini araştırdıklarını söyleyerek geçiştirirler, tüm aile üyeleri kansere yakalanma korkusu ile sorgulamadan kanlarını verirler.

Lacks ailesi, HeLa hücrelerinin varlığını bu kan verme olayından ancak birkaç yıl sonra 1974 yılında ABD Federal Hükümeti’nin deneylerde kullanılan tüm insanlara bilgi verme zorunluluğu getiren yasasından kısa bir süre sonra öğrenirler. 1975 yılında Rolling Stones dergisinde HeLa hücrelerini anlatan bir makale çıkar ve aile üyelerinden biri katıldığı partide bu makale hakkındaki bir sohbete tesadüfen kulak misafiri olur. Fakir oldukları için çoğu zaman doktora bile gidecek parayı bulamayan ve belki de Henrietta’nın hücreleri kullanılarak geliştirilmiş pek çok ilacı maddi gücü yetmediği için alamayan Lacks ailesi ancak bu yolla, 25 yıl önce ölen sevgili Henrietta’nın tıbba yaptığı müthiş katkıyı öğrenir.

Günümüzde Henrietta’nın rahiminden alınan hücrelerden üretilen HeLa hücrelerinin toplam ağırlığı 20 tonu geçmiş durumda. Dr. Gey tarafından ücretsiz olarak bilimin kullanımına sürülen hücreleri kullanarak hem kar amacı gütmeyen, hem ticari değeri olan pek çok araştırma ve buluşa imza atılmakta. Bilim insanları bu güne dek HeLa hücrelerini kullanarak 60 binden fazla bilimsel çalışma yapmış, 11 binden fazla patent almış durumdalar.

Ölümünden 60 yıl sonra, 2011 yılında Baltimore’da bulunan Morgan State Üniversitesi tarafından fahri doktora ünvanı alan Henrietta Lacks bugün Virginia’da isimsiz bir mezarda yatmaya devam ediyor.

Henrietta Lacks'ın hayatını konu alan bir şöyle bir film var:



Kaynak: medium.com/@isil_arican

İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Caroline, Susannah, Millicent ve bi...

Evliliklerinde yaşadığı eşitsizliğin ve şiddetin cana tak ettiği durumda mücadeleyi, dayanışmayı seç...

GÜNÜN BELLEĞİ: Çin mahallesinde kadın işçilerin mü...

Bundan tam 36 yıl önce New York’ta bulunan Çin mahallesinde 20.000’den fazla kadın işçi greve gitti....

GÜNÜN BELLEĞİ: Lucy Luck’ın hikâyesi ya da kadın i...

Hizmet ve bakım işleri genellikle kadınlar tarafından yapılıyor ve genellikle düşük ücretli işler ol...