Osmanlı’dan Angelina Jolie’ye: Nafaka
Yüzyıllardır artık içinde olmak istemediği bir durumdan kurtulmaya çalışan kadınlara ödetilen bir bedel var. Osmanlı Devleti’nde boşanmanın tarihine biraz bakalım…

Sevgili hazirun,

Roma döneminde bir mahkemede actio (Roma hukukunda "dava" anlamında kullanılan latince kelime) sırasında bir davacı “kesilmiş ağaçlar” ifadesi yerine “kesilmiş kütükler” ifadesini kullandığı için davayı kaybetmiş. Oysa işte ortada olan tek gerçek suç bize göre “kesilmiş” olması bir şeylerin. İfadelerin hikâyelerin önüne geçtiği duruşma salonlarından ne haksızlıklar boşalıyor üstümüze.

Geçenlerde annem artık alışkanlığa dönüştüğü için aldığı bir gazeteyle gelince magazin ekinde bir haber gözüme ilişmişti. Angelina Jolie ve Brad Pitt’in halen boşanamadıklarına dair haberi okuyunca çok şaşırmıştım. Çünkü daha birkaç sene önce ayrıldıklarından emindim. Haberin ayrıntılarını okuyunca şaşkınlığım anlayışa dönüştü. Nafaka ve velayet yüzünden uzayan davayı inceleyen hukuk uzmanlarının bu davanın bir dört yıl daha sürebileceğine dair varsayımlarını okuyunca da şaşırmadım. Her ikisi de saat ücreti ödedikleri avukatlarına şimdiden milyon dolarlık faturalar imzalamışlar. Yani konu para değil, konu “haksızlık duygusu” ve bu duygudan kurtulmak için sürdürülen bir hukuk savaşı. Bir zamanlar birlikte olabilmek için ne çok şeyi göze alan bu iki insanın özelinde insanlık hallerimize baktım. Birine “hayır” dediğimiz anda yön değiştirip fırtınaya dönüşen o tatlı esintiye.

MEHİRSİZ, NAFAKASIZ BOŞANMA: MUHALAA

Ülkemizde sevgilisine veya artık ayrılmak istediği eşine “hayır” dediği için öldürülen onca kadını bir tarafa (öteki tarafa?), öldürülmese bile ölmekten beter hallere düşürülen kadınları bir tarafa (araf?), ‘hayır ben bu hali kabul etmiyorum’ mücadelesini hukuken (ve toplumsal ahlakın zehrine rağmen) sürdürmeye çalışan kadınları da diğer tarafa (dünyadaki cehennem?) alalım. Yüzyıllardır artık içinde olmak istemediği bir durumdan kurtulmaya çalışan kadınlara ödetilen bir bedel var. Osmanlı Devleti’nde boşanmanın tarihine biraz baktım. Yani şeriyye sicillerine kayıtlanan az sayıdaki boşanma davası bile bize bir karşılaştırma ve yorum imkânı sunuyor. Biliyorsunuz erkek zaten kadını “talak” ile canı ne zaman isterse boşayabiliyor Osmanlı döneminde. Ama kadının boşanmak için bazı bir sürü şartları kanıtlaması gerek. İşbu şartları kanıtlasa dahi erkek kadını “talak” yöntemiyle değil de “muhalaa” dediğimiz bir yöntemle boşamayı tercih etmiş. Çünkü “talak” ile boşanan kadına hem mehir hem de nafaka ödemekle yükümlü. Oysa “muhalaa” dediğimiz (bir nevi anlaşmalı boşanma) yöntemde kadın bunlardan feragat etmiş sayılıyor. Şu aşağıdaki toplam 152 boşanma kaydındaki sayılara bakarsanız bahsettiğim yöntemin ne kadar tercih edilen bir yöntem olduğunu anlarsınız:

HAKKINI İSTEYENİN AÇGÖZLÜ OLMADIĞINI AÇIKLAMA SAVAŞI

Erkek, eskiden eşi ve çocuklarının annesi olan kadını boşarken, neredeyse “Madem beni bırakıyorsun, git sürün bakalım” gibi bir anlayışta, hatta ortak çocukların yaşam koşullarını zerre düşünmeyen bir ergenlikte olabiliyor (Evet, bu genelleyebileceğimiz bir durum, olgunluk gösteren özel bir azınlık kendini dışarıda bırakabilir). Ve fakat masaya yatırılması gereken durum aslında, “Bu adamdan kurtulayım da hiçbir şey istemiyorum” duygusu bu kadınların. Aradan geçen sürede evlilik yaşamı boyunca kendilerinden verdikleri onca şeyin yası ve haksızlık duygusu mutlaka vuruyor onları. Nafaka almayan, ortak edinilmiş mallardan vazgeçen ve o güne kadar çizdikleri fedakâr kadın profilini devam ettiren bu tutum, önlerine çıkan her sıkıntıda bu haksızlık duygusunu hortlatıyor: Ben niye bunu yaşıyorum?
Şimdi bu tabloya bir de nafaka ve ortak edinilmişin peşinde koşan kadının hem muhatabına hem de etraflarında bu savaşı izleyen seyircilere “aslında açgözlü olmadığını, sadece hakkının peşinde olduğunu” açıklama çabasını ekleyelim.
Kadınlıktan istifa ediliyor muydu? Sanki edilebilse tüm dünyayı emzirmeye gelmiş bu tanrıçalığı, bu tarla ortasında parlayan kırmızı gelincikliği, bu boynumuza dolanan cılız kollara köpüren şefkatimizi, bu bizde bir defa uyandırılınca bile sonsuza yayılan o maşukluğu bırakabilirmişiz gibi…

İllüstrasyon: Freepik

İlgili haberler
Nafaka nedir, ne değildir?

Nafaka gerçekten de adaletsiz bir uygulama mıdır? Kadınların elinden alınmak istenen nedir tam olara...

Nafaka hakkının gasbına karşı sözümüz var!

Kadınlar bir araya gelmeli, birbirine destek olmalı, birbirinden cesaret alarak haklarının gasp edec...

Mesele 3-5 kuruş nafaka meselesi değil

Hangi kadın üç kuruş nafaka için mahkemelerde sürünmek, kendi ayakları üzerinde yaşamak dururken baş...