8 Mart deyince biz işte bunlara heyecanlanıyoruz
Bir masa etrafında üniversiteli genç kadınlar. Dertler sıralandıkça çatılan kaşlar, yan yana olmanın umudu büyüttüğü 8 Mart’tan laf açılınca yerini heyecan ifadesine bırakıyor.

Şubatın sonuna doğru cemreler düşmeye başladı mı bahar heyecanı da başlar. Martın gelişi, soğuk günlerine rağmen, baharın gelişi demektir. Havalar ısınır, çiçekler açar, insanın içini bir neşe kaplar durur. Tüm bu hareketlilik içinde 8 Mart da tüm coşkusuyla yer edinir, içimizi kıpır kıpır eder. İşte böyle kıpır kıpır olduğumuz, heyecanımızı doruklarda yaşadığımız günlerden birinde üniversiteli kadınlar olarak sohbet ediyoruz. Havanın sıcaklığının saatlere göre değişiklik göstermesi gibi sohbet konularımız da saat geçtikçe değişiyor. Baharın gelişiyle beraber 8 Mart’ı, planlarımızı konuşmadan duramıyoruz. Herkesi bir heyecan sarıyor. Bu sefer nerede nasıl bir plan yapılacak, dövizlere ne yazacağız düşünceleri dolaşıp duruyor. Gerçekten nedir bu 8 Mart’ta taleplerimiz?

Bir arkadaşımız kaşlarını çatarak giriyor söze “Her şeye karışmasınlar, beni bana bıraksınlar” diyor sinirli bir şekilde. Toplum içinde kadınlara yıkılan rollerin artık değişmesi gerektiğini, kadınlara daha fazla saygı duyulması gerektiğini de ekliyor çatık kaşlarıyla. Çünkü ailede ev işlerini sadece o yapabilirmiş gibi davranılan, söylediği sözler ikinci plana atılan birçok kadından biri o da. Bir diğeri kadınlar üzerinden şekillenen eril dil son bulsun diyor yüzünde bir tiksintiyle. Kafede otururken, sokakta yürürken bir anda duyduğu o küfürleri hatırlıyor o sırada. Güvenli bir yaşam olsun diye söze giriyoruz biz de. Sokakta tedirgin hissederek arkamıza bakmadığımız, bu elbiseyi giysem eve geç dönersem sorun yaşar mıyım diye düşünmediğimiz bir hayatı istiyoruz sonuçta.

Çatık kaşlı olanımız kaşlarını gevşetip “8 Mart direnişin hâlâ devam ettiği, kadınların hâlâ varlıklarını kanıtlamaya çalıştıkları, hâlâ düzenin değişmesi için çabaladıkları bir gün. Elbette daha güvenceli bir hayat istemek bizim de hakkımız” diyor bu sefer. Sanki aklımızı okuyor da düşündüklerimizi bizim yerimize ifade ediyor gibi. Öbür arkadaşımız heyecanlanıyor, 25 Kasım’ı hatırlatıyor bize. “Ne güzel ses çıkarıp yürümüştük. 8 Mart da öyle geçecek. Tıpkı o gün dediğim gibi 8 Mart’ta da içim umut dolacak, yalnız değilim diyeceğim kendime” diyor tüm coşkusunu belli ederek. Kadınların çığlığına benzetiyor 8 Mart’ı.

Dört kadın oturmuş hayatlarımızı, taleplerimizi, 8 Mart’ı konuşurken bugünün heyecanını yarına taşıma heyecanıyla dolup taşıyoruz. Çekinmeden, tedirgin olmadan bir hayat yaşayabilme isteği en çok heyecanlandıran da. Hayatımıza karışılmayan, eril dilin son bulduğu, sokaklarda güvenli bir şekilde yürüdüğümüz, tedirginlik hissetmediğimiz günleri talep ederek gidiyoruz bu 8 Mart’a. Sahi siz nelerin heyecanını taşıyorsunuz?

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Mahallede 8 Mart: Biraz da bizim yüzümüz gülsün!

Kötü gidişata karşı her birimize umut taşısın diye bu 8 Mart’ı şenlik haline getirmeye karar verdik....

Düşlerinde daha iyi bir dünya var

Ankara Yenimahalle’de yaşayan kadınlara umutlarını, hayallerini sorduk. Kimi aşk diledi, kimi kadınl...

Gökten üç dilek hakkı düşmüş, bakın kadınlar ne di...

8 Mart yaklaşmışken birçoğu Batıkent’te oturan, işi gücü, yaşı, mesleği, politik görüşü ayırt etmede...