Afgan kadınların ağır yaşam koşullarına karşı umudu: Dayanışma
Kimi 5 yıldır Türkiye’de kimi 1 aydır. Türlü zorluklardan sıyrılıp hayatlarını kurtaran Afgan kadınlar, ucuz olduğu için İstanbul Esenyurt’ta ikamet ediyor.

Yakın zamanlarda “Ülkemde mülteci istemiyorum” hashtagi ile karşı karşıya gelmişsinizdir. ABD’nin yeni yapboz diziliminin faturası yine Afganistan halkına kesildi. Afganistan halkı Taliban’ın gerici ve vahşi hamlelerine terk edilirken, bu süreci Esenyurt’ta yaşayan Afgan kadınlarla konuştuk.

Kimisi 5 yıldır, kimisi daha 1 aydır burada olan 18 kadınla bir araya geldik. Kendi içlerinde olabildiğince dayanışma ve yardımlaşmayı devam ettiren Afgan kadınlar yaşam hikayelerini paylaştılar.

Söze ilk olarak 5 yıldır Türkiye’de olan Fereshte başladı. 3 çocuk annesi Fereshte, “Eşim Afganistan’da Fransa ordusunun içinde yer alıyordu, o dönem Taliban bölgedeki başka ülkelerinin ordularına karışanları öldürüyordu ve eşimi de öldüreceklerdi. Mecbur tüm varımızı yoğumuzu bir kenara bıraktık ve Türkiye’ye kaçak bir şekilde geldik” diye anlatıyor Türkiye’ye gelişini. Çok zor yolları ardlarında bırakarak Türkiye’ye varan ailenin ilk iltica başvurusunda dosyaları “acil” olarak görülmüş ve mülteci statüsünde kabul edilmişler. Ancak acil ilticalarda bile mülteci kartının 2 senede geldiğini söylüyor. “Yalova’ya verdiler bizi, yaşamamızı orada sürdürelim diye. Nasıl sürdürelim? Çocuklarımın kartı gelmediği için okula almıyorlardı. Çok uğraştım. ‘Çocuklarımın sınıfta oturmasına izin verin en azından’ dedim sonunda kabul ettiler. En azından Türkçe öğrenmeleri ve derslere alışmaları için sınıfta olmaları önemliydi.”

HAFTANIN 6 GÜNÜ 12 SAAT SİGORTASIZ ÇALIŞMANIN KARŞILIĞI 2100 LİRA

Yalova’dan sonra izin alarak İstanbul’a gelmişler. Kendilerine en uygun semt olarak da Esenyurt’u bulmuşlar. “En ucuz kiralar burada” diye anlatmaya devam ediyor Fereshte. “Eşim halı dokuma fabrikasında işçi, haftada 6 gün 12 saat çalışıyor, 2100 lira maaş alıyor ve tabii ki sigortası yok. Mülteci olmamıza rağmen çalışma iznimiz yok, peki biz nasıl geçineceğiz? ‘Niye geldiniz o zaman?’ diye sorarsanız çaremiz yoktu, canımızı zor kurtardık ve iltica hakkımızı kullandık ama bu demek değil ki biz insanca bir yaşamı hak etmiyoruz. Bize devlet para veriyor diyorlar ama 18 yaş altı çocuğu olan ailelere Kızılay sadece kişi başı 150 lira veriyor. Bizde sadece eşim çalışıyor, 1600 lira kira ödüyoruz, faturaları da hesaba katın, biz ne yiyip içelim?”

KANSER TEDAVİSİ İÇİN 20 GÜNDE BİR 11 BİN LİRA BULMAK ZORUNDA

Sohbetimize Yalda katılıyor. Yelda lenf kanseri ve uzun zamandır ayakta kalmak için mücadele veriyor. “4 senedir kanser hastasıyım. Eşimi Taliban öldürdü ve 4 buçuk yıl önce çocuklarımı kurtarmak için Türkiye’ye geldim. Geldiğimde 1 ay içinde iltica başvurusu yapacağımı bilmiyordum, ne dil biliyordum ne psikolojim el veriyordu. Bir yokluğun içinde dönüp duruyordum. Sonra normal oturum için başvurduk ve oturum aldık. İltica gerekçem olmasına rağmen mülteci olmamızı kabul etmediler ve benim hastalığım ortaya çıktı. Göçmen olarak gözüktüğümden devlet hastanesinde tedavim için her 20 günde 11 bin lira para ödemek zorundayım. Afganistan’daki evimi sattım ve tedavim için harcadım. Şimdi o ev parası da bitti. Ne yapacağımı bilemiyorum. Hayat gittikçe çok zorlaşıyor.”

‘KİMSENİN HAKKINI YEMİYORUZ AMA SUÇLANIYORUZ’

Mahdiyeh de genç bir tekstil işçisi. Anlatılanlardan çok farklı olmadığını söylüyor hayatının. “Aileme destek vermek için çalışmak zorundayım. Çok uzun saatler, yerli işçilerden katbekat daha fazla çalışarak yarım maaş alıyorum. Birçok ayrımcılığa, ırkçı söylemlerle maruz kalıyorum. Hayat, diğer kadınların anlattığı kadar zor geçiyor. Sürekli suçlanıyoruz ama nedenini inan bilmiyorum, buradaki kuralları hiç ihlal etmiyoruz, tek ihlal ettiğimiz kural çalışmak o da mecburuz yoksa ölmemiz lazım. Kimsenin hakkını yemiyoruz ve halka çok fazla saygı göstermeye çalışıyoruz ama suçlanıyoruz.”

HER TÜRLÜ ZORLUĞA RAĞMEN DAYANIŞMAYLA YAŞAMA TUTUNUYORLAR

Kadınlarla sohbetimiz son dönem yaşananlara geliyor. Khadije “ABD’nin bölgede yapmak istedikleri çok belli, biz politik olarak her şeye hakimiz. Şimdi Taliban’ı yine üzerimize saldılar. Taliban’ın ilk söylemi ‘14 yaşından büyük kız çocuklarının Taliban’ın nikahında olması gerekir’ oldu. Ben kızımı o ülkede bırakıp neyin savaşını vereyim? Onlar (Taliban) dış güçlerin silahlarıyla donatılmışlar, biz ise silahsız halk. Katliam yapıyorlar. Yakın zamanda bir komedyenimizi öldürdüler. Sanatçılarımızı, öğretmenlerimizi, doktorlarımızı, ailelerimizi öldürüyorlar. Afganistan yerle bir oldu, artık memleketimden bir şey kalmadı. Mecbur kaldık gelmeye, yoksa kimse topraklarından vazgeçmek istemez” diye anlatıyor düşüncelerini. Khadije’nin anlattıkları hepimize duygusal anlar yaşatıyor, hepimiz derinden üzülüyoruz, kimimiz ise daha çok öfkeleniyor.

Zohra da ailesiyle 1 aydır Türkiye’de. “Taliban birçok aile üyemi benden aldı. Zar zor canımızı kurtardık. Ama şimdi ‘Afgan mülteci başvurusu alınmıyor’ diyorlar. Ne yapacağız bilmiyorum. Türkiyeli kardeşlerimiz bize niye öfkeli bilmiyorum ama gerçekten çok zor durumdayız çok. Mecbur kaldık gelmeye.”

Afgan kadınların tüm bu yaşananlara karşı yine beraber hareket etmeyi seçtikleri çok belli. Esenyurt’ta bir kadın dayanışma derneği açmayı planlıyorlar. Her ne kadar bir önceki dernek yerleri erkekler tarafından sabote edilse ve açılış yapamasalar da yine dernekleşmek için elinden geleni yapacaklarını söylüyorlar. Taliban tehdidi, bölgede yaşadıkları birçok sorun, zorlu bir göç yolculuğu ve yeni bir yaşam kurma azmi gerçekten takdiri hak eden güzel bir örnek.

Fotoğraf: Pixabay

İlgili haberler
İyi ki kadın dayanışması var!

Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği'ne, mahalleden bir esnafın yönlendirmesiyle gelen, zorlukları...

İşyerindeki tacize karşı tek güvencemiz birliğimiz

Sultangazi’den işçi Mevhibe Akdeniz, işyerlerinde yaşanan tacizi anlattı: ‘Bu atölyede tek iyi bir ş...

Eller aya, biz yaya…

Antik Yunan’da Olimpiyat Oyunlarına kadınlar seyirci olarak dahi girememişler. Yetkililerin gözünden...