Bakırköy Belediyesi işçileri ücrette eşitlik istiyor
Kimse çalışma koşullarından memnun değil. Daha iyisini vadeden bir belediye de yok, belediyeye karşı hakları savunacak bir sendika da...

Bir kış akşamı, iş çıkışı, hava soğuk. Karanlık erken bastırıyor artık. Buluşup bir kafeye oturuyoruz. Yoğun bir günün ardından herkesin yüzünde aynı yorgun ifade. Birkaç şey atıştırıp bir yudum çay içtikten sonra yavaş yavaş sohbet başlıyor. Gündem, ülkeninkiyle aynı; kriz, yoksulluk, güvencesiz çalışma ve daha pek çok şey.

Bakırköy Belediyesinin kadın işçileri buluştuklarımız. Yeni yıla yaklaşmışız ama asgari ücrete yapılacak zam konuşulmuyor bile. Çünkü bir kısmı zaten yüzde 4’ten fazlasını alamayacak. Kanun Hükmünde Kararname, maaşlara darbe vurmuş.

OHAL sonrası çıkartılan 696 sayılı KHK’ya göre taşeron işçiler, çalıştıkları idare bünyesinde sürekli işçi kadrolarında istihdam edilecekti. Taşeron işçiler, kadrolularla bir nebze de olsa eşit şartlara sahip olacaklarını düşünerek umutlanmıştı bu habere. Şimdi Bakırköy Belediyesi’nde üç farklı işçi türü var: Kadrolu, sözleşmeli ve ‘misafir’ personel. Gelinen aşamada “Keşke taşeron kalsaydık” dedirten bir hal almış durum. Asgari ücret zammı ve enflasyon farkının teğet geçtiği, KHK kısıtıyla yalnızca yüzde 4’e mahkûm koca bir işçi kitlesi oluşmuş. Eşit iş yaptıkları kadrolu işçilerle aralarında neredeyse üç kat ücret farkı olan, haliyle üç kat daha fazla sömürüye maruz kalan olan bir kitle...
Kimsenin kadrolu işçilerin hakkında gözü yok, istedikleri ücrette eşitlikten başka bir şey değil.

İKİ KAT FAZLA ÇALIŞMAYA ÜÇ KAT AZ ÜCRET
Tek sorun ücretlerinin azlığı değil. Düzenli de ödenmiyor. Belediyeye sorunca, CHP’li olduğu için merkezin bütçeyi kıstığını söylüyor. Bu kolay cevabın karşılığı hayatlarda o kadar da kolay olmuyor. Kıt kadar maaş bir de gecikince, yaşamın zorluğu çekilmez oluyor, çünkü konuştuğumuz kadın işçilerin çoğu evin tek çalışanı. Bu zor şartlarda çoğu zaman öğle yemeğini yiyip yememek bile zor bir soruya dönüşebiliyor. Eskinin taşeronu işçilere günlük net 2.5 TL yemek parası ödeniyor. Ama personel yemekhanesinde bile günlük yemek ücreti 4 TL. Bırakın dışarıdan bir şeyler yemeyi, içeride yemek dahi bütçeyi sarsıyor.

Bazı alanlarda çalışanların ise parası olsa dahi yemek yiyecek vakti yok. Altı yedi kişinin çalışması gereken yerde üç kişi çalışınca, öğle yemeyi yemek lükse kaçıyor. Hatta bazı günler çalışma arasında bir çay içmek imkânsız hale gelebiliyor. Yani üç kat az ücretle, iki kat fazla çalışma yapılıyor.

Personel eksik olduğu gibi araç gereç de tam değil. Her çalışma alanının belli başlı araç gereç ihtiyacı var. İhaleler zamanında yapılmayınca gün geliyor sabun, gün geliyor eldiven, gün geliyor tuvalet kâğıdı bulunmuyor. Bozulan, kırılan araç gereçler zamanında tamir edilmiyor. İş güvenliği tam değil, yine personel eksikliğinden yapmamaları gereken işleri de yapıyorlar. Yeri geliyor teknik ekipman tamiri yapıyorlar, yeri geliyor yük taşıyorlar.

YETKİ DAVASI İKİ YILDIR SÜRÜYOR
Eksikler giderilmiyor fakat işçilerin ‘eksik’ çalışmasına tahammül yok. Bütün bunlara rağmen tam performans çalışması beklenen işçiler, gün içinde yok yere fırça yiyorlar. Çalışma koşullarındaki zorluklara itiraz etmeye bile çekiniyor kadınlar. Güvencesiz bir iş ortamının yanında, herhangi bir talebe karşılık kapının önüne konma riskiyle her gün yüz yüzeler çünkü. Bakırköy Belediyesinde sebepsiz yere işlerine son verilen işçi sayısını düşününce hele... Çekinmemek elde değil ancak daha birkaç yıl önce yaptıkları grev ve kazanımları da akıllarında. 2016 sonunda yine böylesi bir zamanda, belediye yönetimi ile Belediye-İş Sendikası arasında yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde talepleri karşılanmayan ve hakları sıfıra indirilmek istenen 450’den fazla işçi greve çıkmıştı.

Bugün ise işçilerin en çok elini bağlayan şey de zaten sendikalarının atıllığı. Konuştuğumuz kadın işçilerin bir kısmı DİSK’e bağlı Genel-İş, bir kısmıysa Türk-İş’e bağlı Belediye-İş’te örgütlü. Ancak sendikalar arasındaki yetki tartışması yüzünden açılmış davalar iki yıldır sonuçlanmış değil. Bu nedenle de Bakırköy Belediyesinde yetkili bir sendika yok. Yetki sıkıntısının ardına sığınan yöneticiler ise işçilerin bu çalışma koşullarına ilişkin neredeyse hiçbir şey yapmıyor. Kadınlar, en az belediye kadar sendikalarına da kızgın.

GÜVENCESİZ ÇALIŞMADAN GÜVENSİZ YOLLARA
Yeni yılla birlikte bazı alanlara vardiyalı çalışma geleceği söyleniyor. Kadınlar açısından en tedirgin edici konulardan biri bu. Akşam geç saatlerde çıkıp eve gitmek günün en büyük sorununa dönüşüyor. Önceki senelerde vardiyalı çalışmış olanlar, gece karanlığında eve giderken tacizden korunmak için eşlerinin her akşam kendilerini almak için işyerlerine geldiklerini ya da en sonunda işyeri içerisinde başka birimlere geçmek zorunda kaldıklarını anlatıyor. Çünkü işçilerin bir servisi de yok. Hâlihazırda da servis çok büyük sıkıntıyken, vardiyalı çalışmada akşama hiç servis verilmiyor. Güvencesiz çalışmadan çıkılıp, güvensiz yollara düşülüyor.

Kimse çalışma koşullarından memnun değil. Daha iyisini vadeden bir belediye de yok, belediyeye karşı hakları savunacak bir sendika da... Fakat kimse umutsuz değil. Biraz zor da olsa bu yaşam koşullarının ömür boyu sürmeyeceğini, değişeceğini biliyorlar. En önemlisi ise değiştirecek olanların kendileri olduğunu...

İlgili haberler
Sosyalizmde sağlık: Önce çocuklar ve kadınlar!

Sovyetler Birliği, sağlık hizmetlerinin nüfusun tamamına ulaşmasını hedefleyen ve tüm hizmetlerin üc...

‘İnsanın yeşil parka alası geliyor’

Şimdilik dört işim, günlük giderlerim ve 10 bin TL borcum var. Kendimi bir parodi dizisinde hissediy...

TYP kapsamında çalışan Sakine: Bizi her işveren ça...

İşverenin cebinden beş kuruş çıkmadan çalışıyoruz. Bu program sayesinde 9 aylık çalıştırıp, sonra çı...