Bir kahve kokusunun hatırlattığı
Eğer hayatım bir film olsaydı her mendilin yanına bir de not bırakırdım ‘Çocuklarınızın kalbinde yara olmayın ve hiçbir çığlığa seyirci kalmayın…’

Güçlü kadınlara, annelere, gücü şiddet zannetmeyen erkeklere ve sessiz kalmayan tüm insanlara ithafen… 

Ufacık elleriyle dünyasına kafa tutmuş bir Eylül hikayesi bu. Hayatım bir film olsaydı sinemaların her koltuğuna bir mendil bırakır kenardan ufak bir tebessümle izlerdim sanırım. Kıymetini bilmediğiniz her “an” bir gün balkonunuzda kahvenizi içerken kahvenizin kokusuyla pişmanlık getirebilir, eğer kendinize itiraf edemezseniz rüzgarın yüzünüze dokunması pişmanlığınızı tokat gibi yüzünüze vurabilir. Kuşların seslerini bir çocuğun çığlıkları olarak duyabilir, güneş içinizi ısıtmak yerine sizi buz gibi yapabilir.

Kahvemin kokusu acı bir geçmişi hatırlatıyor. Duvarlar çığlıkların duyulmasını engelliyor. Küçük iki el babasını tutmaya çalışıp “Anneme vurma” diye bağırıyor. Kimse duymadı mı yoksa duyup “Aile içine karışılmaz” deyip sustunuz mu? Anneme atılan her tokat kalbimi söktü 5 yaşımda, hiç mi duymadınız? Babam annemi aldattığında evi basan insanlara kapıyı ben açtım, kimse mi görmedi? Yoksa annemi mi suçladınız “kadınlık yapsaydı” diye, kadın olmak sizin için her şeye boyun eğmek mi? Bugün o kahvenin kokusu herkese pişmanlıklarını hatırlatıyor.

Zihniniz bazen oyunlar oynar size. Unutmuş gibi yapar sesleri, anıları, detayları ama fotoğrafını çeker ve siz unuttuğunuzu sandığınız anılarınızı duvarda kocaman bir fotoğrafla hatırlarsınız. Boş duvar üzerinize gelip sizi sıkıştırdı mı hiç? Bir fotoğrafa takılı kaldınız mı yıllarca? Ben o duvarın önünde hüngür hüngür ağlamıştım korkudan. Fotoğrafta gözleri alkolden kızarmış bir adam vardı, gece yarısı eve gelen... Bir şehir iki çocuğun ve bir annenin çığlığını dinledi o gece, bu sefer de mi duymadınız? Yankı yaptı, herkes de balkondaydı, neden duymazlıktan geldiniz? Yaşlı bir kadın “Oğlum sütümü helal etmem dövme karını” diye yalvarıyordu, hiç mi duymadınız? Yine sustunuz bir kadın şiddet görürken, yine “Aile içine karışılmaz” dediniz, sonra aile içine karışıp “Bir daha yapmayacak, söz verdi bak boşanma aman” dediniz. Bugün o fotoğraf herkesin gözünün önüne geliyor sustukları için.

‘ÖZGÜRLÜK, EVİNİZDE KORKULAR OLMADAN YAŞAMAKMIŞ’

Cesaret, gidişatın size zarar verdiğini fark ettiğinizde ortaya çıkar. Acabalar, ihtimaller, sonuçlar, her şeyin birbirine karıştığı ‘o an’da zamanınızın daraldığını ve bir şeyler yapmanız gerektiğine inandığınızda korku geri planda kalır. O an atacağınız her adımın hayatınızda büyük değişiklik yaratacağını ama denemekten başka seçeneğinizin kalmadığını düşünün... Hayattaki ilk cesaretli davranışım “Acaba annemi dövecek mi? Alkollü mü gelecek? Ya yine bağırırsa aynı şeyleri yaparsa” korkusuna katlanamadığımda ortaya çıktı. Zaten herkes susuyor. Bunları fark ettiğimde korkularım bana cesareti getirdi. Anneme en büyük desteği ben verdim çünkü başka kimse yoktu. 11 yaşınızda ne yapıyordunuz? Ben anneme “Boşan” diyordum. Kendimde topladığım cesareti annemle paylaştım. Özgürlük tüm bildiklerimiz dışında evinizde korkular olmadan yaşamakmış ölüm korkusu da dahil.

Hayat, bazen kaybettiğini sandığınız yerden başlar. Ailemden bir tabak eksildi, bambaşka bir şehirde, bambaşka bir hayata adım attık. Annemin vücudunda darp izleri olmadan, babamın alkol kokusunu almadan, kızaran gözlerini görmeden, gece zilin çalmayacağının rahatlığıyla uyuduğum günlere gelebilmek için çocuk yaşımda savaştık. Ve başardık, çünkü artık annem gülüyor. Bu arada onlar artık susmuyorlar, bahaneleri de yok, çünkü o çocukların çığlıkları o şehre gömüldü.

Ben Eylül, bu satırları 20 yaşımdan yazıyorum, kahvemin kokusu yüzümde ufak bir tebessüm oluşturdu. Başımı duvarlara değil gökyüzüne çevirdim, hayallerim var. Siz 20 yaşınızda ne yapıyordunuz? Ben hem üniversite okuyup hem çalışıyorum, ara sıra da geriye dönüp bakıyorum, enkaza dönmüş bir geçmişin içinde hâlâ bir şeyler arıyorum. Eğer hayatım bir film olsaydı her mendilin yanına bir de not bırakırdım “Çocuklarınızın kalbinde yara olmayın ve hiçbir çığlığa seyirci kalmayın.”


İlgili haberler
Kapitalizmin takkesi, kadınların mücadelesi

Kendiliğinden patlak veren eylemler salgın sonrası güçlenecek bir mücadele eğiliminin göstergesi. Dü...

Salgını fırsata çevirip, hayatımıza kast edemezsin...

Kadınların ve çocukların ‘bir’ canı, ‘bir’ hayatı var. Bu hayatlar üzerinde at koşturmayı aklınızdan...

Salgın hastalıklarla mücadelenin tarihsel deneyiml...

Ağır yoksulluk, savaş koşulları, kapitalist ülkelerin baskısının olduğu koşullarda dahi tarihe öneml...