Bir umudun peşinde…
Gözleri pırıl pırıl Derya. Yoksul ailesini mutlu etmenin tek yolunun üniversiteyi okuması olduğunu söylüyor, bu umuda tutunarak hayata sarılıyor.

Her yıl, çalıştığım işyerine onlarca stajyer alınıyor ve herkesin farklı bir hayat hikayesi var. İçlerinde biri var ki adı Derya. Gözleri pırıl pırıl, çok güzel bir gamzesi var, sürekli gülümsüyor…

Bir gün arkadaşlarla sohbet ederken o da sohbete katıldı ve “Abla lütfen! Ev işine giden kadınlara kötü bir şey söylemeyin, benim annem de ev temizliğine gidiyor’’ dedi. Gülümseyen gözlerinin içine baktım sonra da onunla sohbete koyuldum. Hayat hikayesini anlatmaya başladı Derya: “Anneannem, annemi dört aylık bebekken kumasına bırakıp terk etmiş. O da bakmamış amcasının eşine bırakmış. 15 yaşına gelince amca dayağından kurtulmak için kaçıp evlenmiş. 6 kardeşiz. En büyük ablam aileme yük olmamak için, bir boğaz eksilsin diye 15 yaşında evlendi. Ben 4 yaşına gelince İstanbul’a taşındık. Hiç yatağımız yoktu, yerde kilimlerin üzerinde uyuyorduk, soğuktan donuyordum hatırlıyorum o günleri… Annem ben uyurken sabah saat 5’te cami temizlemeye giderdi, sonra eve gelip beni alırdı, merdiven temizliğine giderdik. Ben, daire sahipleri görüp de anneme kızmasın diye merdivenin karanlık noktalarında beklerdim. Birkaç kere beni görenler oldu, yiyecek verip sevdiler. Çok üşüyordum kışın ama annem üzülmesin diye hiç belli etmiyordum. Merdiven temizliğinden sonra da annemle bir evin temizliğine gidiyorduk. Annem temizlik yaparken ona yardım etmeye çalışıyordum. Bir gün ev sahipleri ‘Çocuğunu yanında getirme’ demiş. Annem de beni götürmemeye başladı. Kapıyı üzerime kilitleyip işe öyle gidiyordu. Bir keresinde yine annem kapıyı kilitledi işe gitti, bez bebeğimle oynarken vitrin üzerime devrildi. Annem işten dönünceye kadar camlar canımı acıtmasın diye kıpırdamadan onu beklemiştim. Hiç unutmuyorum o günü çok canım yanmıştı. Hâlâ durur cam izleri vücudumda.”

‘AİLEMİ MUTLU ETMEK İSTİYORUM’

15 yaşında evlenen ablası kocasından şiddet görüyormuş. Bir keresinde kaburgasını ve kolunu kırmış kocası. Boşanmış ve çocuklarıyla birlikte yeni bir hayat kurmuş kendine, hepsi rahat bir nefes almış. Devam ediyor Derya: “11 yaşıma gelince dedim ki hem okuyup hem çalışacağım. Çorbacıda, çaycıda, pastanede bulduğum her işte çalıştım. Birçok olay geçti başımdan; pastanede müşteriye çay götürürken merdivenlerden yuvarlandım, çay ayağıma döküldü. O an hiçbir şey hissetmedim, sadece çok utandım ama ayağım aylarca iyileşmedi. Bir keresinde de müşterinin üzerine yanlışlıkla çorba döktüm. Şimdi de staj yapıyorum burada…” Tek amacı var Derya’nın okumak, üniversiteyi kazanmak!

Bir sabah işe geldiğinde gözleri çok şişmişti Derya’nın. Sordum “Ne bu halin?” diye, “Çok stresliyim sabaha kadar ders çalıştım ya üniversiteyi kazanamazsam? Ailemde tek okuyan kişi benim, ailemi mutlu etmek istiyorum. Annem zamanında çok acı çekti, onları mutlu etmem lazım” dedi. Sistemin bize sunduğu hayat ne yazık ki bu. Okuyup ailemizi mutlu etmek için çırpınırken, okusak bile geleceğin belirsizliği içinde debelenip duruyoruz. Ama umut bu, umut da olmasa insanı hayata bağlayacak ne kalır ki…

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Bu eller, yarınından endişe eden ev işçisi Ömür’ün...

Ev işçisi Ömür, ağızdan çıkacak bir söze bakılan, hastalıkların kol gezdiği, geleceksizlikle anılan...

Şekerli bir yazı

Dünya, nişasta bazlı şekeri buldu, früktoz ve glikoz şurubunu buldu. Ben de tahin helvası almak için...

Hem anne hem de çalışan bir kadın olamaz mıyım?

Esenyurt’tan Aycan yazdı: ‘Kadına değer vermeyen, kadının çalışmayıp evde oturup çocuğa bakmasını is...