Birlik ve dayanışma için 8 Mart’ta buluşalım
Birbirimize sadece dertlerimizi anlatmıyoruz, çözüm önerileri de sunuyoruz. Anlattıkça çoğalıyor, çoğaldıkça da güçlenmeye devam ediyoruz.

8 Mart, kadınların sorunlarını yüksek sesle konuştuğu, taleplerini dile getirdiği, mücadele ve direnişin yükseldiği bir dönem. Kadınların sorunları gün geçtikçe büyüyor. Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, çalışma koşullarının zorluğu ve artan yoksulluk... Ama en önemlisi bu dönemde dayanışma da çoğalıyor.
Bulunduğumuz her alanda -evlerde, sokakta, fabrikada- her vesileyle bir araya geliyor, mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz. Birbirimize sadece dertlerimizi anlatmıyoruz, çözüm önerileri de sunuyoruz. Anlattıkça çoğalıyor, çoğaldıkça da güçlenmeye devam ediyoruz.
Her gün yenisinin ortaya çıktığı çocuk istismarı, bütün kadınların korkulu rüyası olmuş durumda. Her çaldığımız kapıda kadınların tepkisi “Günlerdir bunu konuşuyoruz, rahat değiliz. Sessiz kalmayalım! Bir şeyler yapalım, sokağa çıkalım...” şeklinde.
Kadınları susturmak için devreye sokulan yöntemler de var tabii. Kur’an sohbetinden dönen bir kadın, mutsuz bir şekilde “Hoca ‘çocuk istismarını konuşmak günah, eğer konuşursanız evinize haram koymuş olursunuz’ diyor. Bu konuşulmayacak bir konu mu?” diye soruyor. Fakat görüyoruz ki kadınlar, çocuklara karşı işlenen suçlara, karşı çıkmaya kararlı.

BİR ŞEY YAPMALI!
Ülkenin genelinde kadına yönelik şiddet olaylarının artış gösterdiğini biliyoruz; örneklerini kendi mahallemizde de görüyoruz. Erkekler artık sadece kadınları boşanmak ya da ayrılmak istedikleri için tehdit etmiyor. Kadınlara yönelik şiddet günlük bir duruma dönüşmüş durumda. Ev ziyaretlerinde, kapı aralarında yaptığımız sohbetler sırasında ya kendisi ya kızı ya da komşusu şiddet gören kadınların tanıklıklarını dinliyoruz. “Yeter artık, bir çözüm olmalı, bir şeyler yapmalı!” diye isyan ediyorlar.
Bir araya geldiğimiz kadınlar arasında, iktidara muhalif olanların, her şeye güvenlerini kaybettiklerini gözlemliyoruz. “Yeni bir şeyler olsa... Güçlü bir muhalefet temizler her şeyi” diyorlar ama “güçlü muhalefet” konusunda kafaları karışık. İçlerinden biri “İyi Parti bence iyi, sanki onlar bir şeyler yapacak gibi duruyorlar” diyor. Konu kadınların kendi gücünü fark etmesine geldiğinde ise tartışmanın seyri değişebiliyor.

BASKI DOLU ÇALIŞMA KOŞULLARI
Her yıl Esenyalı Mahallesi’nde 8 Mart etkinliği düzenliyoruz. Aylar öncesinden başlayan 8 Mart hazırlıkları kapsamında paneller, söyleşiler, ev toplantıları yapıyoruz, kadınlarla buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Başta işçi kadınların elleriyle yarattığı bu mücadele gününü anlamına ve ruhuna uygun kutlamak için çaba harcıyoruz.

İŞÇİ KADINLARIN EN ACİL TALEBİ ‘KREŞ’
Bir araya geldiğimiz fabrika işçisi kadınlar, büyük bir koşuşturma içinde geçen günlerinden, çalışma koşullarının ağırlığından bahsediyor; asgari ücretin yetersizliğinden yakınıyor. Çalışan kadınlar, çocuk istismarı haberleri üzerine kendi çocukları için endişe duyduklarını söylüyorlar. Çalıştıkları için çocukları gündüz ya kreşte ya babaannesine/anneannesine ya da bir komşusuna bırakıyorlar. Çocuklarını bıraktıkları bu kreşlerin çoğu aslında sıbyan mektebi. “Hadi babaannenin baktığı biraz güvende ama ya komşudaki, ya kreşte ki? Öyle tam teşekküllü kreşe kaç tane işçi kadının aldığı ücret yeter ki?” diyorlar. İşçi kadınlar için kreş talebi en acil talep olarak önlerinde duruyor.

YOKSULUN SIRTINDAN DOYAN DOYANA
Yoksulluk giderek artıyor. Ödenemeyen krediler, çocukların bitmeyen okul masrafları giderek küçülen ekmek kadınların hayatlarını ağırlaştırıyor. Bitmeyen masraflar ve borçların işten atılma korkusunu büyüttüğünü, bu yüzden haksızlıklara karşı çıkamadıklarını söylüyorlar. Fabrikalarında kadın işçilerin çoğunlukta olduğunu belirten bir kadın işçi, “Sendikalı olduğumuz halde 16 saat çalışıyoruz. Patron ‘karımızı ikiye katılıyoruz, hadi bakalım çok çalışacağız’ diyor. Peki, işçi alacak mı? Tabii ki hayır. Var olan işçiyle, fazla mesailerle servetini iki katına çıkaracak” diye anlatıyor.
Bir mağazada çalışan 10 kadar kadın işçi, işyerlerinde uygulanan psikolojik baskıdan yakınıyorlar. Bir ürün eksildiğinde ya da hatalı olduğunda nasıl azarlandıklarını, aşağılandıklarını anlatıyorlar: “Müşterinin yanında ‘hanımefendi’ diye sesleniyorlar bize, ama arkadan hiçe sayıyorlar. İnanılmaz baskı altına alınıyoruz. Şöyle düşünün bir müşterinin yanında elinizden kazayla bir ürün yere düştüğünde reyon şefinden tutun müdüre kadar neredeyse herkesten hakaret işitiyorsun. Gururun incinince, lanet olsun deyip çekip gidiyorsun. Bu yüzden 4-5yıllık çalışanlar tazminatlarını bırakıp işten çıktı.”

ÇİÇEK SİZİN OLSUN, 8 MART KADINLARIN
Değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer mesele ise sendikaların kadın işçilerin sorunları ve 8 Mart konusundaki tutumu. Tuzla bölgesinde metal, tekstil, deri, gıda, petro kimya ve seramik işkollarındaki çeşitli fabrikalarda örgütlü sendikalar var. Bunların kimisi büyük fabrikalar ve bu fabrikalarda önemli oranda kadın işçi çalışıyor. Kimi fabrikalarda imzalanan sözleşmede 8 Mart tatil günü olarak tanınmasına rağmen, sendikalar kadınları sokağa çağırmak yerine salon etkinlikleri yapıyor. Ya da sendika temsilcisi tarafından kadın işçilere çiçek dağıtılarak geçiştiriliyor.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün mücadele ve kazanımlarla dolu tarihçesi ve bugün kadınların yaşadığı sorunlar tartışılmadan bir 8 Mart daha geçip gidiyor. İşçi kadınlar bütün bir yıl sömürü koşullarında çalışıp karşıladıkları 8 Mart’ın anlamından her yıl biraz daha uzaklaştırılıyor.
Ancak bu böyle gitmez. Kadınlar elbette bu kadar sömürü ve şiddet karşısında ayağa kalkacak ve bir çiçekle, süslü laflarla geçiştirilmeye çalışılan 8 Mart’a da, geleceklerine de sahip çıkacak.

İlgili haberler
Bizim mahallenin kadınları mücadeleye hazır

2018 yılı kadınların dilediği bir yıl olsa bakın neler olur, ülkede, dünyada neler değişir...

8 Mart’a giderken 10 sorun 10 talep

Çalışma yaşamında karşılaştığımız 10 temel sorunu ve bu sorunlara ilişkin taleplerimizi bir araya ge...

Mahalleye bak, memleketi gör!

Bir mahallede bir yılda yaşananlar ülkenin aynası gibi; kadın cinayeti, çocuk istismarı, kıyafeti ge...