Metal işçilerinin mücadelesi: Emeğin, ekmeğin, onurun mücadelesi
'Emekçiler ayağa kalktığında hiçbir sözleşme dayatması kader değildir.'

2015 metal grevi yalnızca toplu sözleşme kavgası değil, Bursa’da başlayıp onlarca fabrikaya yayılan büyük bir dalgaydı. Patronun da patron sendikalarının da ezberlerini bozdu. Renault, Tofaş, Coşkunöz’de binlerce işçi üretimi durdurdu. “Biz varız, söz bizim” dediler. Tezgahların başından çıkıp direniş alanına gelen kadınların kararlılığı ile büyüyen bir mücadele oldu. Ve bu direniş ruhu bir gerçeği hatırlattı: Emekçiler ayağa kalktığında hiçbir sözleşme dayatması kader değildir.

Bugün yeniden MESS sürecindeyiz. Patronlar yine aynı, talepler benzer, yaşam koşulları daha ağır… Ücretleri baskılamak, esnek çalışmayı yaymak, zamları enflasyonun altına gömmek, işçi ve emekçileri mahkûm ettikleri sefalet ücretleri ve görmezden geldikleri işçi kadınlar.

2015’in rüzgârı hâlâ kulaklarımızda. Umut hâlâ var; mücadelenin ve direnişin ayak sesleri duyuluyor. Bu dönemde işçi kadınlar açısından tablo giderek daha yakıcı hale geliyor.

Kadın emeği görünmezleştirilirken kadınların yükü iki kat artıyor, kreş hakkı yok, eşit işe eşit ücret kâğıt üstünde, işten atılma tehdidi, bakım yükü, sefalet ücretlerine mahkûm edilen işçi ve emekçiler… Bu tablo içerisinde kadınların sesi çoğu kez bastırılmak isteniyor.

2015, işçi ve emekçilere bir şey daha öğretti; kadın işçiler sahneye çıktığında mücadele başka bir güç kazanır ve direncin rengi değişir. O yüzden metal işçisi kadınların talepleri net ve meşru.

Biliyoruz ki bu talepler yıllardır sözleşme dönemlerinde fillerin oturduğu pazarlık masalarında değil, işçi ve emekçilerin mücadelesi ile kazanılır. Üretimi durduran bir irade olmadan MESS geri adım atmaz, bu yüzdendir ki bu sadece bir toplu sözleşme değil, emeğin, ekmeğin, onurun mücadelesidir.

Kadın işçilerin ilk talebi güvenli bir işyeri. Fabrikalarda taciz yaygın ve özellikle amir konumundakiler olduğunda, kadınlar kendilerini koruyacak hiçbir mekanizma bulamıyor. Susturulma, işten atılma, yalnız bırakılma korkusu... Bu yüzden kadınlar hem tacizi önleyecek mekanizmalar hem de işçiyi koruyacak yaptırımlar istiyor.

İkinci talep ise regl izni. Ağrılarla, sancıyla iki büklüm çalışmak zorunda bırakılan binlerce kadın işçi, bunun artık görmezden gelinmesini kabul etmiyor.

Kadın işçilerin yıllardır dile getirdiği ama hâlâ karşılanmayan bir diğer hak ise kreş. Yasalarda yer almasına rağmen fabrikalar bunu yok sayıyor. “Çalışmak için kimseye muhtaç olmak istemiyorum” diyen kadınların sesi artık sözleşme masasında duyulmak zorunda.

Ücret konusunda ise tablo açık: Kadınlar hem “eşit işe eşit ücret” istiyor hem de gerçek bir güvence. Aynı bantta aynı işi yapan kadınlara düşük ücret verilmesi, patronların devasa kârlar yaparken işçiye sefalet zammını hak görmeleri, patronlara vergi afları bol keseden yapılırken vergi kesintileri ile işçilerin maaşının yılın yarısında kuşa dönmesi…


Tacize karşı mekanizma, regl izni ve yüzde 75 zam istiyoruz

Kocaeli’den Ford işçisi

5 yıldır Ford’da çalışan genç bir kadın işçiyim. Bana taleplerim sorulduğunda aklıma ilk gelen şey güvenliğim oluyor. Çünkü fabrikalarda da taciz oldukça yaygın ve eğer bunu size yapan amiriniz ise, bir karşı çıkma mekanizmanız yok. Diğer bir talebim ise regl izni olurdu. Bunun da sebebi o ağrılarla işe gelip iki büklüm çalışmak zorunda olmamız. Bir işçi kadın olarak aynı zamanda emeğimin karşılığı olan ücreti de almak istiyorum. Bazı arkadaşlar buranın ağır sanayi olmamasından ötürü düşük ücret aldıklarını, sebebinin kadınlar olduğunu söylüyorlar. Bu tamamen bir safsata. Çünkü hepimiz aynı işi yapıyoruz ve kadın erkek ayırt etmeden emeğimizin karşılığını almak için birleşmek zorundayız.

Bizim fabrikamızda 2015'te olan bir eylemden tüm eski işçiler bahseder, kimi iyi der, kimi kötü der. Ama bir gerçek var ki o dönem birçok hak kazanılmış. Sözleşme 2 yıla indirilmiş, bir dönem verilen altınlar o dönemden sonra verilmiş. Yani kısacası patron, işçi tekrar birlik olur diye korkup birçok talebi de yerine getirmiş. Geçtiğimiz yıllarda ek zam eylemlerinde fabrikadaydım ve ben de bir yerlere ek zam yazdım. Bizim bu sözleşme sürecinde de böyle bir ruha, böyle bir birliğe ihtiyacımız var. Ancak böyle bir ruh ve birlikle taleplerimizi elde edebiliriz ve emeğimizin karşılığını alabiliriz. Sendikanın sunduğu taslak bizim taleplerimizi göstermiyor. Biz en az yüzde 75 zam diyoruz, taleplerimize sahip çıkmalıyız.


Yasal hakkımız olan kreş desteği hemen şimdi!

Bursa’dan metal işçisi

Sözleşme süreci geliyor. Altı yıldır aynı talebi dile getiriyorum: Yasal hakkımız olan kreş desteği. Çalışma motivasyonumun tek kaynağı buydu ama ne yazık ki bu yıl da sesimize kimse kulak vermedi. Bu durum hem çok acı hem de çok üzücü. Günümüz şartlarında eşlerin karşılıklı çalışması bir tercih değil, zorunluluk. Artık anneanne-babaanne torun bakmıyor. Bu durumda biz kadınlar, yasaların bize tanıdığı kreş hakkını yok sayan patronlara yeniden hatırlatmak zorunda kalıyoruz. Fakat öncülük eden birileri olmayınca işimiz zorlaşıyor, hatta ses çıkarınca susturuluyoruz. Mücadele edecek umut bırakılmaması, kimsenin bu konuyu gündeme almaması, yer bile vermemesi gerçekten yaralayıcı. Yine de “bir gün” diyerek umudumu koruyorum.

İşçinin vergi yükü kaldırılsın

Bir diğer mesele de zamlar. Bence zamdan önce işçinin sırtındaki vergi yükü kaldırılsın. Vergi patrona uygulansın, işçiden değil. O zaman işçiler cüzi bir zam talep etse bile her ay ne alacağını bilir. Şu an bir ay 50, ikinci ay 45, sonra düşüş… Hesap yapamıyoruz. Bordroda bir sürü kesinti var, çalışanların çoğu bunu çözemiyor. Aldığımıza şükredip oturmamız bekleniyor. Oysa üstüne gidilse çözülemeyecek sorunlar değil. Benim gibi düşünen pek çok işçinin destek vereceğine eminim, yeter ki biri öncülük etsin. Özetle çok zam değil, vergi yükünün kaldırılmasını istiyorum.

Ayrıca çalışabilmek için kimseye muhtaç olmak istemiyorum. İşyerimin sağlayacağı destekle, çocuğumu güvenle kreşe emanet etmek istiyorum. Bir gün sesimin duyulacağına, “Neden bunun üzerine gitmiyoruz?” diye soracak birinin çıkacağına inanıyorum.

Sendika meselesine gelince… Sendikanın gerçekten işçinin arkasında olduğuna emin olmak istiyorum. Madem sendika işçi için var, neden işçiler kendini yalnız hissediyor? Bu soru işçilerin kafasında neden yer ediyor? Sendikanın bu durumu sorgulaması gerektiğini düşünüyorum.


‘Metal fırtınada birlikte hareket etmemiz sonucunda kazandık’

Tuzla’dan metal işçisi

Ben yaklaşık 15 yıldır metalde çalışan bir işçiyim. Fabrikamız sendikalı. Ben buraya girdiğimde sendika henüz işyerine yeni girmişti ve ilk toplu iş sözleşmesini yapmıştı. İşçilerin güveni tavan yapıyordu. Birlikte hareket etmenin sürekli önemi üzerinden tartışmalar sürüyordu. Ben de 6 yıl çalıştıktan sonra bu işyerine temsilci oldum. O sıralar ortalık biraz karışıktı, işten atmalar başlamıştı. Toplam 3 temsilci vardı ve ben bir şeyler yapalım deyince temsilciler itiraz ediyordu. Benimle de çok uğraştılar ama ben hiç geri adım atmadım. Sağ olsunlar işçi kadınlar da hep yanımda yer aldılar. İşten atmaların önüne geçmeye çalışırken metal fırtına (2015) başladı ve bizim birlikte hareket etmemiz sonucunda kazandık. Yemekhane eylemleri, alkışlı protestolar derken sendika bize müdahale etti. Ama biz bunun karşısında metal işçilerinin grevinden aldığımız güçle “sendikadan istifa ederiz” deyince geri adım atıldı ve biz kazandık.

Fotoğraf: Birleşik Metal-İş

İlgili haberler
MESS dayatmalarına karşı metal işçisi kadınlar da talepleriyle protestolarda yer aldı

Metal işçileri fabrikalarda eş zamanlı eylemler yaparak, MESS’in toplu sözleşme dayatmalarını protesto etti. Metal işçisi kadınlar da talepleriyle bu eylemlerde yerini aldı.

MESS’te bulut arkasında kalan talepler: Kadın işçiler güvenli fabrika ve kreş talebinde ısrarcı

MESS sürecinde işçi kadınların talepleri, sözleşme taslaklarında görünmez kılınıyor. İşçi kadınlar, işçi eşleri ve Birleşik Metal- İş Sendikası Kadın komisyonu koordinatörü Nuran Gülenç ile konuştuk.

MESS’in ardından: Borçluluk ve güvensizliğin yarattığı sessizlik

MESS’in Birleşik Metal-İş’in greve çıkacağı günden bir gün önce imzalanmasını Bursa’da kadın işçilerle konuştuk. Kadınlar sendikaya tepkili, geleceğe kaygılı.


Editörden