Ne çocuklarımız ne de ülke kaybetsin diye..
Uzaktan eğitim-öğretim, okulun yerine geçemez, yetersizdir, hiyerarşiktir, sanaldır, tek yanlıdır, etkili ve verimli değildir. Geleceğimiz için eğitimdeki kangren sorunlara çözüm bulunmalıdır.

Uzun süredir okullarından ayrı kalan çocuklarımız, son dakika “Okullar ne zaman açılacak?” haberini ekranda gördüklerinde bizden daha çok dikkat kesildiler. Çünkü onlar da okullarını, arkadaşlarını ve öğretmenlerini özlemişlerdi. Çocukların merakla “Okul ne zaman açılıyor; Artık okula gidecek miyiz; Yine TV’den mi izleyeceğiz, yoksa zoom mu; Ya bize de virüs bulaşırsa?” sorunlarına cevap vermeye çalışan biz velilerin kafalarındaki sorularına ise net bir cevap gelmedi. Her türlü olasılığa hazır olunduğu imajı verildi ancak şu sorulara cevap verilmedi. 

Normal zamanda bile okulların temizliğini velilerin omuzlarına yükleyen Bakanlık, bu süreçte temizlik sorununa dair ne çözüm üretmişti? Veliler yine okulları sırayla temizleyecek ya da hizmetli ve temizlik malzemesi için para mı toplayacaktı? İşsizliğin zirve yaptığı bu dönemde Bakanlık niye ek personel atamasına gitmiyordu? Aşamalı ve seyreltilmiş eğitim ne demekti? kalabalık sınıfların sorunu nasıl çözülecekti?

Yıllardır bakımsız olan okullar bakımdan geçirilmemiş ve deprem riskiyle yıkılan okulların yerine yenileri yapılmamışken, Bakanlık acaba diğer kurumların boş atıl binalarından mı yararlanacaktı? Yoksa öğrencisiz imam hatip binalarını mı kullanıma açacaktı?

Aşamalı ve seyreltilmiş eğitim için daha fazla öğretmene ihtiyaç duyulacağı aşikar. Bu durumda atan(a)mamış öğretmenleri de sevindirecek bir çözüm mü bulunmuştu?

Uzaktan eğitim yine zorunlu olursa çok çocuklu ailelerin televizyon-tablet ihtiyacını kim karşılayacaktı?  Uzaktan eğitimde çalışan ailelerin çocuklarının eğitiminin takibi nasıl yapılacaktı?  Sınav sisteminde değişiklik olacak mıydı? LGS’ye gir(e)meyen yüzde 10-12 öğrenci kaybının sebebi neydi? YGS’de yaşanan sıkıntılar araştırılmış mıydı?  Ev içi şiddet ve istismar vakalarının artışına dair Bakanlığın bir değerlendirmesi var mıydı?  Diğer ülkelerde gerekli önlemler alınarak okulların açılması, çözümler sıkıntılar takip edilmiş miydi? Eğer böyleyse bunun sunumu niye yapılmamıştı? Özel gereksinimli çocukların ve yoksul çocukların eğitimi için Bakanlığın geliştirdiği çözümler nelerdi?  Altı ayda devlet okulları için sadece birkaç teknik altyapı sorunu ve kitapçık sorunu mu çözülmüştü?  

Bakanlık açıklamalarında daha çok yer tutan özel okulların sorunları devlet okullarının sorunlarından daha mı önemliydi? Özel okulların devlet okullarından daha erken eğitime başlaması için Bakanlığın özel düzenleme yapması eğitimde fırsat eşitliği ilkesi ile çelişmiyor muydu?

Bizler daha bu soruların yanıtlarını beklerken, MEB Bakanı Ziya Selçuk ağustos sonunda yaptığı açıklamada “Eğitimde asıl yük öğretmenin maaşıyla ilgilidir. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesine bakarsanız, yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz. Neye göre; personel maaşına göre... Bu tüm okullar için böyledir. Yani asıl yük kira varsa kirada ve öğretmen maaşındadır. Geri kalan yük vergi yüküdür ve elektrik su parasıdır. Eğer vergi yükü devam ederse, eğer maaş devam ederse büyük ihtimal bizim masraflarımızda büyük bir azalma olmaz” dedi. Bakan Selçuk, özel okulların sayısının artması gerektiğini, söylerken böylece MEB’in yükünün de hafifleyeceğini iddia etti.

DEVLET ASIL İŞİNİ YÜK GÖRÜYOR

Tam da her şeye rağmen öğrencileriyle buluşmak için can atan öğretmenlerin eğitim hazırlıklarına başlayacağı günlerde söylenen bu sözler Bakanlığın “eğitim” anlayışını açıkça ortaya koymuştur. 1980’lerden beri eğitim hizmetini devletin asıl işi değil de yükü olarak görenler zamanla eğitimin özelleşmesinin yolunu açmış, bilerek ve isteyerek devlet okullarının eksiklerini gidermemiş, personel sorununu çözmemiştir. Zira 2002’de eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17.18 iken bu oran 2020’de yüzde 4.65’e düşmüştür. Sorunların eklenerek geldiği bu süreçte ne yazık ki devlet okullarında her 50-70 öğrenciye bir tuvalet düşmekte, sabundan, boyaya, ısınmaya ve personel giderine kadar her türlü gider velilere yüklenmektedir. Eğitimin aşama aşama paralı hale getirilmesinin sonucu olarak Bakanın son yaptığı öğretmen maaşlarına dair açıklama velileri fazlasıyla tedirgin etmiştir.  

TALEBİMİZ: KAMUSAL, NİTELİKLİ, BİLİMSEL, PARASIZ EĞİTİM

Anayasasında demokratik laik sosyal hukuk devleti olduğu yazan bir devletin vatandaşlarına sağlık, eğitim ve adalet hizmetlerini parasız sunması beklenir. Herhangi bir kriz anında da bu hizmetleri öncelemesi beklenir. Ancak pandemi süreci bize göstermiştir ki; devleti yönetenlerin önceliği patronşar olmuş ve alınan tüm tedbirler patronlar için şekillendirilmiştir. Ekonomi, üretim, paylaşım elbette önemlidir. Ancak bu ülkenin geliri uzun yıllardan beri ranta talana ve betona yatırılıp eğitime bilime sağlığa bütçe ayrılmadığı için şu an eğitim ve sağlık alanının yetkilileri bizlere çözümü ve doğru bilgiyi sunamamaktadır.

Biz çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için eğitimin kamusal, nitelikli, bilimsel, parasız ve tümden devlet eliyle yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitime ve sağlığa ayrılan bütçenin maksimum artırılmasını, personel, bina ve malzeme teminlerinin en yakın zamanda çözülmesini istiyoruz. Bu ülkenin elinde bu imkanların olduğunu biliyoruz.  Eğer eğitim özelleştirilmeseydi, devlet bu hizmeti ranta çevirmeseydi, şimdi her mahallede çocuklar birbirleriyle eşit imkanlardaki en yakın okullarına gidecek ve ek tedbir ve çözümlerle seyreltilmiş eğitime geçebilecekti. Veliler de okullar açılsın mı açılmasın mı ikileminde kalmayacaktı.  

Çünkü biz biliyoruz ki uzaktan eğitim-öğretim, okulun yerine geçemez, yetersizdir, hiyerarşiktir, sanaldır, tek yanlıdır, etkili ve verimli değildir. Hem çocuklarımızın hem toplumun geleceği için eğitimdeki kangren sorunlar başta olmak üzere sorunlara çözüm bulunmalıdır. Aksi taktirde sadece bizim çocuklarımız kaybetmeyecek bu ülke kaybedecektir.

İlgili haberler
Pembe gönlüm sende

Dünyanın dört bir yanında kadınların en büyük eğlencesi pembe diziler. Ta 1930’lardan beri hayatımız...

İşçiler artık işsiz kalmaktan değil, damga yiyerek...

Patronların işçilerin haklarını gasp etmek için denemediği yöntem yok! Tazminat ödememek için haksız...

Sağlıklı koşullarda eğitim vermek istiyoruz

Biz öğretmenler bir an önce okulların açılmasını, öğrencilerimize kavuşmayı, yüz yüze eğitim yapmayı...