Yanan ev, çatı değil, çocukluğudur insanın…
Kadınlar, bütün bu olup bitenlerden son derece üzgün ve öfkeliler. Emek emek yaptıkları evlerinin, yetiştirdikleri hayvanlarının, bostanlarının, asırlık çamların yanıp kül olmasına isyan ediyorlar...

Son yılların en uzun süreli orman yangınlarına maruz kaldık hep birlikte. Sekiz yurttaşımızı kaybettik, binlerce geçimlik ve yaban hayvanı, yüzlerce ev, on binlerce hektar ekili arazi ve ormanlık alan yandı. Depremlerde, sel felaketlerinde olduğu gibi orman yangınları da köylü kadınların yaşamlarını altüst etti. Onca acıdan ve kayıptan sonra Ekmek ve Gül olarak ziyaret ettiğimiz, acılarını paylaştığımız kadınlar, bütün bu olup bitenlerden son derece üzgün ve öfkeliler. Emek emek yaptıkları evlerinin, yetiştirdikleri hayvanlarının, bağlarının bostanlarının, asırlık çamların, doğal güzelliklerin yanıp kül olmasına yanıyor, isyan ediyor insanlar. Yanan ev, sadece dört duvar, bir çatı değil, yanan; geçmişi, anıları, çocukluğudur insanın. Yanan zeytinler, çamlar odun değil; hayatı, nefesi, çıntarı, kuzusu, koyunu, keçisi, arısı, emeği, ekmeğidir. Ekmeğini, aşını, çocukluğunu kaybeden köylü kadınlar dayanışmayla kendilerini sağaltmaya, yeniden hayata tutunmaya çalışıyorlar. Her yıl orman yangınları olduğu halde, iklim değişikliği, küresel ısınma nedeniyle, yükselen yangın riskine karşı önlem almayan hükümetin yangınların sorumlusu olduğu ise su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor!

Ormanlar, ülkenin akciğerleri, köylünün ekmek kapısı, börtü böceğin, yaban hayvanlarının yaşam alanı, ekosistemin sigortasıdır. Soruyoruz, 23 milyon hektar ormanı olan bir ülkenin, yangın söndürme uçağı, helikopteri neden olmaz? Birçok ülkenin kullandığı THK yangın söndürme uçakları neden hangarlarda çürümeye terkedilir?

AKP iktidarının, 19 yılda Orman Kanunu’nu 27 kez değiştirip, ormanlık alanları maden, enerji, turizm ve yerleşim için yapılaşmaya açması, izlediği yanlış ormancılık politikaları, özelleştirmeler, ormanların şirketlerinin sömürü ve rant alanına dönüşmesi, yıkımı ve yangınları artırıyor.

Kadını erkeği, genci yaşlısıyla halk, itfaiyeci, ormancı, işçisi köylüsü tırmıkla, kürekle, bidonla yangını söndürmeye çalışırken, TOKİ’nin, yanan köylere yeni ev projeleri yapıp, resmi sitesinden paylaşması, AKP’li Gündoğdu Belediye Başkanı’nın ”Evi yanmayanlar keşke benim evim de yansaydı diyecek” sözleri; sermaye iktidarının, felaketi fırsata, ranta çevirme iştahını gösteriyor. Bunların iştahını boğazlarında koyacak halkın, işçi ve emekçi köylülerin örgütlü mücadelesidir.

Yangından zarar gören köylünün barınma, beslenme, çocukların eğitimi başta olmak üzere temel ihtiyaçlarının ve zarar ziyanının devlet tarafından eksiksiz karşılanması, yanan ormanlık alanların rehabilitasyonu, madene, turizme açılmaması için yerellerde kadın, çevre, sendika, kitle örgütleri ve emekten yana siyasi partilere sorumluluk düşüyor.

ELİNDE YANAN EVİNİN FOTOĞRAFIYLA NECLA…

Elinde yanan evinin fotoğrafı ile karşılıyor Necla bizi. “Bunun yerini ne alır ki; anılarım, emeklerim, gençliğim burada geçti. Bizler şehirde yaşamayı bilmeyiz kuzum. Şu anda yeğenimin evinde kalıyoruz ama nereye kadar kalacağız, hiçbir şey yok, sürekli birileri geliyor umutlanıyoruz. Ama sonuç yok, bizler üzerinden ne oyunlar oynanıyor bilmiyoruz ama çaresizliğimi kullanamazlar.”

Fotoğraf: Nesrin Öztürk/ Ekmek ve Gül

‘HER ŞEYİMİZİ KAYBETTİK, FAKAT SUSMAYACAĞIM’

Yangında dededen kalma evi yanan Kadriye Çınar ise, 17 yıl vergisini ödediği evin tapusu dedesine ait olduğu için hiçbir yardımdan faydalanamayacağını öğrendiğini, ne yapması gerektiği konusunda hiçbir yetkilinin bilgi vermediğini söylüyor: “Soruyorum, peki ben 17 yıldır vergilerimizi öderken neden burası sizin değil, ödemenize gerek yok denilmedi! Kaburgalarım kırık ne oturabiliyorum ne yatabiliyorum, bizler her şeyimizi kaybettik, fakat susmayacağım. Bizim gibi onlarca deden neneden kalma yerlerde yaşayan insanlar var, bizlerin yok sayılmasını istemiyoruz.”

‘YANGIN YERİNDE YAPAYALNIZ BIRAKILDIK’
Afetten olumsuz etkilenen köylünün zarar ziyanını karşılıksız telafi etmesi gereken siyasi iktidar, TOKİ üzerinden inşaat projesi satıp, evi yanan köylüyü 20 yıl borçlandırma peşinde. Yangın sonrası onca acı ve kayıptan sonra Manavgatlı kadınlar yok sayılmaktan, belirsizlikten, TOKİ’den, inşaat şirketlerinden son derece rahatsız olduklarını ifade ediyorlar.
Türkan Şeker, gözleri görmeyen bir eş, 6 torun ve oğluyla konteynerda sağlıksız koşullarda yaşam mücadelesi veriyor: “Bir ay oldu, bize hala ne olacağına dair bilgi verilmiyor, biri geliyor ‘Biz TOKİ’den geldik, nasıl ev istersin, şartları bunlar’ diyorlar. Sonra müteahhitler geliyor, ‘Biz yapacağız evinizi ama borcunuzu devlete ödeyeceksiniz’ diyerek evraklar getiriyorlar. Nasıl bir oyunun içindeyiz bilemiyoruz. Kül olmuş yerlere ev yapmak istiyorlar, bizler nasıl yaşarız, yangın yerinin içinde yapayalnız bırakıldık. Bizleri kadın ve köylü diye küçük görüyorlar ama mücadele edeceğiz.”

Fotoğraf: Döndü Taka Çınar/ Ekmek ve Gül

İKİZKÖYLÜ KADINLAR YANGINI FIRSAT BİLEN LİMAK’A KARŞI

Yanmış ormanların iç yakan görüntüsü, is kokusu içinde Akbelen İkizköylü kadınların direnişi umut oluyor insana. Milas’ın ormanları cayır cayır yanarken, Limak şirketi yangını fırsata çevirmek için Akbelen ormanına iş makineleriyle vahşice dalıp çam ağaçlarını kesme derdinde. İkizköylüler kadını erkeği ile ormanı yaşatma ve insanca yaşam mücadelesi verirken, Limak şirketi daha çok maden, daha çok kar peşinde. Ormanını, toprağını Limak şirketine vermemek için İkizköylü kadınlar direnmeye devam ediyorlar. Akbelen ormanının direnişçilerinden Necla Işık anlatıyor: “17 Temmuz’da çadırlarımızı kurduk, burada bekliyoruz. Çevremizdeki diğer ormanların yanıp kül olmasına rağmen, askerlerin bizi yaka paça oradan indirmesine rağmen hala Akbelen ormanındayız. Burayı savunmaya devam edeceğiz. Bir karış toprağımızı vermeyeceğiz. Akbelen ormanı için direniyoruz. İnsanca yaşam için direniyoruz. Direnmeye devam edeceğiz, kurtarıncaya kadar.”

Fotoğraf: Eda Aktaş/ Evrensel

İlgili haberler
İkizköylüler hem yangına hem santrale karşı direni...

Akbelen Ormanı’nın linyit ocağına dönüşmesini istemeyen İkizköylüler, hem yangına hem de santrale ka...

Bu bir yangın yazısı değil, ‘seçim’ yazısı

Doğayı yağmalayan, emeğimizi sömüren, bedenimizi yok edip varlığımızı hiçe sayan türümüzün sömürgenl...

Yanan sadece ormanlar değil, insanlık ve devlet ka...

Köylerde ve mahallelerde denk geldiğimiz kadınların neredeyse hepsi aynı şeyi söylüyor, “Göz göre gö...