Yok mu çaresi dostlar…
Her yıl 8 bin çocuk istismara uğruyor. Yılda ortalama 17 bin istismar davası açılıyor. Bu davaların yüzde 45’i mahkumiyetle sonuçlanmıyor. Çocuklar evlendiriliyor. Böyle gelmiş, ama böyle gitmez…

Sabah uyanmışım “Yeni bir gün, yeni bir başlangıç, hadi davran” diyorum kendime… Ama bu ruh halim elime telefonu ya da gazeteyi alınca bitiyor. 

Kovid-19 pandemisinde evde kaldığımız bugünlerde kadına yönelik şiddetin, çocuk istismarının hız kesmeden arttığını okuyorum. Bir kadın katıldığı televizyon programında “Elli kişiyi götürür bizim aile” diyor, bir diğeri “Kadınlarınızı, çocuklarınızı bizden nasıl koruyacaksınız?” diyor. Birileri ellerinde ağır silahlarla ölüm pozu veriyor. Bir kişinin dudağının ucundaki kelimelerle birileri göz altına alınıp tutuklanıyor ama asıl suçu işleyenler özgürce geziyor.

Bir üniversitede öğretim üyesi olan zat katıldığı canlı yayında 12-17 yaş aralığının ilk çocuğu doğurmak için en ideal yaş olduğunu söylüyor… 2016 yılından beri AKP Hükümeti çocuk yaşta evliliği aklayan yasa tasarısını düzenli aralıklarla meclis gündemine getirmeye çalışıyor. Kadınların yaptığı eylemlerle gösterdiği tepkiler sonrası geri çekilen yasayı, yine gözümüze gözümüze sokarak geçirmeye çalışıyor.

ÇOCUKLARIN CAN YAKAN HİKAYELERİ

Her günü başka bir gündeme gebe olan ülkemde yaşananları görüp, bir de okuyunca aklıma Erkin Koray’ın “fesuphanallah” şarkısı geliyor, “… böyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah… yok mu çaresi dostlar…” diyen kısmı ile ilgilenmek gerektiğini düşünüyorum.

Ah şu duvarların dili olsa da bir konuşsa neler duydu bu derneğin duvarları, hani bizim dilimizin dönüp de anlatamayacağı türden. Ayşe; 13 yaşında zehir gibi bir zekaya sahip, korona öncesi annesi ve küçük kardeşi ile derneğe gelmişti. Önce kızın engelli olduğunu düşündüm fakat sonra oturup konuşmaya başlayınca kızın dengesinin bozulduğunu anladım. Yönelttiği ilk soru beni şaşkına çevirmişti: “Burada çocuk istismarcısı var mı?” Kafamdan aşağı soğuk sular döküldü derler ya, öyle kalmıştım bu soru karşısında. Öğrendik ki, bu çocuk bir kadın da dahil çok sayıda yetişkinin defalarca istismarına uğramış, o ağır hikayesi ile oturuyor karşımızda. Aile tacizi saklamış, karşı durmamış, korkmuş ve sonunda çocuğun psikolojisi allak bullak olmuş. Ayşe’yi dinlerken aklıma 3 sene önce onunla aynı yaşlarda babasının istismarına uğrayan Z.D’nin ve annesi Ayşegül’ün yaşadıkları geliyor. Z.D. 5.sınıfta okurken babasının istismarına uğradığını, babasına “Bunu biri duyarsa ne olur?” diye sorduğunda “İkimizi de öldürürler” dediği için korkup yaşadıklarını kimseye anlatamadığını söylemişti öğretmenlerine. Anne büyük bir mücadele vermiş, bu yaşadıkları yetmezmiş gibi bir de istismarcı baba, denetimli serbestlikle Z.D.’nin ve kardeşlerinin yaşadığı eve gönderilmişti. Duruşma öncesi Z.D.’yi ilk defa gördüğümde “Bu çocuğun yaşadıklarının izlerini silebilecek miyiz?” diye sormuştum kendime...

‘BÖYLE GELMİŞ, BÖYLE GİTMEZ’ DEME ZAMANI

Her yıl 8 bin çocuk istismara uğruyor. Yılda ortalama 17 bin istismar davası açılıyor. Bu davaların yüzde 45’i mahkumiyetle sonuçlanmıyor. Çocukları erken yaşta evlendirmeyi mağduriyet giderme olarak açıklayan, 15 yaşında biri cinsel olgunluğa eriştiğine göre evlenmek için rızası geçerlidir diyen, 6284 sayılı Yasa’yı etkili bir biçimde uygulamama ısrarları ile kadın ve çocukların bir karabasan içinde yaşamasına neden olanlar… 13 yaşındaki Ayşe’nin, Z. D’nin ve istismara uğrayan yüzlerce çocuğun yaşadıklarının sorumlusudur.

İçimiz yanıyor… Kadınların ve çocukların hayatlarına ve haklarına yapılan saldırılara karşı hep birlikte sesimizi yükseltmenin, “Böyle gelmiş, böyle gitmez” demenin zamanıdır.

Şairin de dediği gibi;

“Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan,

Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman, çocuklara kıymayın efendiler”

İlgili haberler
Bakanın rakamlarıyla bizim gördüklerimiz aynı deği...

Polis kayıtlarına geçemeyen yüzlerce şiddet vakası var. Çünkü, kadınların artık sisteme ve yasaların...

Anlatılan bizim hikayemiz çünkü bizim hikayemiz de...

Ken Loach’un Üzgünüz, Size Ulaşamadık filmi neoliberal dönemin işçi ailelerine yaşattıklarını anlatı...

Avucundaki bozuk paralarla pazardan ne alabilirse!...

“Pazar nasıl?” demeye kalmadan, “Çok pahalı” cevabını veren genç kadın, avucunu açıp bozuk paraları...