İstanbul Sözleşmesi 9 yıl sonra “yuva yıkan” bir sözleşme haline nasıl geldi? 2005’ten 2020’ye adım adım İstanbul Sözleşmesi’nde nasıl yol alındı hatırlayalım…

Avukat Devrim Avcı, çoklu baro tasarısının kadınları nasıl etkileyeceğini yazdı: ‘Savunmanın bağımsızlığını savunmak, biz kadınların da bağımsızlığını savunmaktır.’

Yoğun geçen kışın ardından tatil yapmak herkesin hakkı. Ancak kriz fırsatçılığıyla kadın işçilerin izin hakkı gasbediliyor.

Hangi kadın üç kuruş nafaka için mahkemelerde sürünmek, kendi ayakları üzerinde yaşamak dururken başkasından, hele de hayatından çıkardığı bir adamdan gelecek üç kuruş paraya tamah etmek ister?

Adaletsizlik artık her yerde! Gelir adaletsizliğinden örgütlenme hakkına, düşünceyi ifade etme özgürlüğünden yaşam hakkına; kadınların, emekçilerin, muhaliflerin hayatlarında adalet yok artık.

Çocuğun üstün yararına sahip çıkmak, çocukların çocuk olarak kalması için mücadele etmek için, çocuk sussa da bizim asla susmamamız gerekir.

‘Yemek+servis+maaş+sigorta.’ Sadece kelimelerden oluşan bu iş ilanında aslında bir hizmet ilişkisinde ‘+’ olmaması gereken ifadeler söz konusu.

Akit’in günlerdir manşetine taşıyarak hedefe koyduğu 6284’ü Avukat Devrim Avcı yazdı: ‘Zavallı babalar, acınası erkekler’ diyerek kadınların haklarına saldırıyorlar. Hükümet de Akit gibi düşünüyor

Elbisesini çıkarıp mayoyla kalınca plajdaki herkes ona bakmayacak mıydı? Tüm insanlar kafalarını ona doğru çevirecek ve aynı şeyi düşünecekti: Hımmm şişman bir kadın.

Kadınlar soruyor Avukat Devrim Avcı yanıtlıyor...

Kadınlar soruyor Avukat Devrim Avcı yanıtlıyor...

Hatice, koruma kararı dilekçesi çantasındayken kocasının bıçakla üzerine yürümesiyle camdan atılmış ve hayatını kaybetmişti. Hatice Çelik de Şengül Öğretmen de aynı şiddetin kurbanı oldu.