Aysel Tuğluk için 1000 kadın adalet çağrısı yaptı: ‘Cezaevinde kalamaz’ raporları dikkate alınsın
Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın, Tuğluk’un son durumuna dair basın toplantısı yaptı. Toplantıda konuşan kadınlar sağlık kurumlarının hazırladığı 'cezaevinde kalamaz' raporunun dikkate alınmasını istedi.

Aysel Tuğluk’a Özgürlük için 1000 Kadın” diyerek yola çıkan ve Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesi ve tedavisinin devam etmesi için bir kampanya başlatan kadınlar Tuğluk’un sağlık durumuna ilişkin son bilgileri paylaştı. Karşı Sanat Çalışmaları Salonunda yapılan basın toplantısında Oyuncu Deniz Türkali, Uzman Doktor Pınar Saip, Uzman Doktor Emel Gökmen, Avukat Elif Taşdöğen ve Aysel Tuğluk’un kuzeni ve Gazeteci Gülsen Yüksel konuşma yaptı.

AYSEL TUĞLUK’UN SERBEST BIRAKILMASINI VE TEDAVİ OLMASINI TALEP EDİYORUZ

Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın adına basın açıklamasını okuyan Deniz Türkali, Aysel Tuğluk’un yalnız olmadığını vurguladı. Türkali, “Bir siyasetçi ve hukukçu olan Aysel Tuğluk altı yılı aşkın bir süredir cezaevinde. Cezaevinde tek başına hayatını idame ettirmesinin gün geçtikçe imkansızlaştığı görmezden geliniyor. Siyasi saiklerle devam eden yargı sürecinde ve günlerce süren duruşmalarda, Aysel Tuğluk, SEGBİS salonlarında beklemek zorunda bırakılıyor. Bizimle beraber birçok platformda çağrılar, eylemler ve kampanyalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Sağlıklı yaşam hakkına ve insanca yaşama saygılı Aysel’in dostları, yoldaşları ve binlerce kadınla beraber mücadele sürüyor. Aysel Tuğluk’un yaşadığı ağır hastalığa ilişkin yetkili sağlık kurumlarının hazırladığı ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarının dikkate alınmasını, hukuka, insan haklarına uygun bir karar verilmesini, Aysel Tuğluk’un derhal serbest bırakılarak tedavi olmasının sağlanmasını, bunun için derhal harekete geçilmesini talep ediyoruz. Bu talepler bugün 54 ülkeden 6 bini aşkın kadının imzasını, çok daha fazla kadının irade beyanını taşıyor. Aysel Tuğluk’a karşı geliştirilen haksız tutum aynı zamanda kadın mücadelesine yönelik tutumun da bir göstergesidir. Kadın mücadelesinin ve barış mücadelesinin bir parçası olan Aysel Tuğluk’a yaşatılanlar, biz kadınların haklarımız ve hayatlarımız için sürdürdüğümüz mücadelenin gerekçelerinden birisidir” dedi.


‘AYSEL’İN DELİRMESİ Mİ GEREKİYOR?’

Aysel Tuğluk’un hastalık sürecinden bahseden Gülsen Yüksel ise Tuğluk’un durumuna ilişkin şunları paylaştı: “Ben devamlı ziyaretine giden akrabalarından biriyim, Aysel pandemiden önce çok daha iyiydi, şimdi cümle kurmakta zorlanıyor, hep şaşkın. Çok iyi bildiği isimleri unutuyor. Ama yakınları olarak aklımıza böyle bir şey gelmedi, annesinden dolayı kendini kapadı diye düşündük. Pandemi sürecinde diğer milletvekili arkadaşlarıyla da ortak alanda görüşemedi. Tek başına kaldı. Şaşkın, çocuksu, ürkek, cümleleri tamamlayamıyor. Bir seferinde ülkenin kadın başbakanı kim dedim, tereddüt etti Tansu Çiller’i söylerken. Bir noktada ona çocuk gibi davranmaya başladığımı fark ettim, aramızdaki ilişki eşit değildi. Ona sordum, gerçekten unutuyor musun, evet dedi. Özellikle de ansızın gelen sorulara cevap veremiyorum, konu değiştiğinde ya da aniden soru sorulduğunda cevabı bulamıyorum. Sürekli şey diyor, şey, şey… Çok gecikildi, Kocaeli teşhis koyduğunda çok geç kalınmıştı. Eren Keskin’e kampanya istemediğini söylemiş, görüşte ben de sordum, aynı şeyi söyledi.

Pandemi nedeniyle görüş yasağı olduğu için, değişik şeyler konuşsun, değişik insanlarla konuşsun diye telefona başka insanları veriyorduk. Kocaeli’ndeki teşhisten sonra bir ilaç vermişlerdi o çok işe yaramıştı ama sonra yine başa döndük. Bir adım ileri, iki adım geri gidiyoruz. Onun dışarıda, çok özgür bir şekilde tedavi haklarına kavuşması gerek. Çapa’ya gitmesi gerekiyor, teşhis de çok zor bir süreç, beyin MR’ı çekiliyor, bir sürü işlem var. Biz niye demans diyelim, niye demans olmasını isteyelim? Aysel yıllarca hapis yatar. Delirmesi mi isteniyor, orada olması çok tehlikeli, koğuşu yakabilir, saçını yakabilir, hezeyan geçirebilir, düşer ölür. Birlikte kaldığı arkadaşların her an gözleri üzerinde olamaz ki.

‘AĞIR AĞIR İDAM İLACININ DAMARA ZERK EDİLMESİ GİBİDİR AYSEL TUĞLUK’UN ORADA KALMASI’
Demas hastalığı ile ilgili bilgi veren Uzman Doktor Emel Gökmen de “Demans sadece unutkanlık değildir, beyin birçok şeyimizi kontrol eden bir merkezdir, bunu nöronlar aracılığıyla yapar, bunlarda yıkım olduğunda ve bu geri döndürülemeyen bir süreçtir, birçok bilişsel işlevde sorun başlar. İnfaz koruma memurları dışarıdan oldukları için gözlemleri olmuştur. Bir yıkım sürecinde, birçok şeyi gerçekleştirmekte zorlanan biri var. Ellili yaşlar demans beklediğimiz yaşlar değil, yapılması gereken demans konusunda uzmanlaşmış bir merkezde tetiklerin yapılması. Her hastanın doğru tedaviye ulaşma hakkı vardır ve bu Aysel Tuğluk için sağlanamamaktadır. Mahkeme bir çözüm bulmaya çalışıyor, Aysel Tuğluk’un savunma yeterliliği var mı diye ama başvurduğu durum yanlış. Hastalık açısından, hastalığın tedavisinin ivediliği için, yaşamını kendi başına sürdürmesi için ya yakınları ya da bakımını özel eğitim almış insanların yapması gerekir. Şu anda tutuklu arkadaşları, insani olarak bunu yapıyorlar ama bu sadece öz bakımla ilgili bir süreç değildir, duygusal yanları da vardır. Bu onların da haklarının ihlali demektir. Bana, böyle bir demans hastası cezaevi koşullarında ne olur denirse, duygusal da olsa şu cevabı verebilirim. Ağır ağır idam ilacının damara zerk edilmesi gibidir Aysel Tuğluk’un orada kalması.
‘BU HUKUKSUZ DURUMU HUKUKA UYDURMAK İÇİN HUKUK TERİMLERİ UYDURMAYA BAŞLADILAR’

Aysel Tuğluk’un avukatı Elif Taşdöğen: Size Aysel Tuğluk’un selamlarını getirdim, ona bu basın açıklamasından bahsettim, hepinizin varlığına şükrettiğini, dayanışmanın yaşattığını gözyaşları içinde söyledi. Edibe Şahin’in gözlemleriyle şüpheler ortaya çıkmaya başladı. Bunun üzerine Şubat 2021’de Kocaeli Devlet Hastanesinde Alzheimer teşhisi konuluyor. Kocaeli’nde, demans hastalığının tek başına kalmasına uygun olmadığı ve hapishane koşullarında çok hızla ilerlediği açıklandı.

Ardından Adli Tıp Kurumuna sevk edildi. Oradaki raporda bu kişi tek başına kalabilir, hayatını idame ettirebilir, deniyor. Şu an konu üst kurula gitmiş durumda, değerlendirme aşamasına geldi. Sevk durumu gerçekleştikten sonra bir haftalık bir gözlem sonucunda Aysel Tuğluk, adli tıpta kendini güvende hissetmediğini, kötü muamele gördüğünü aktardı. Herhangi bir nöroloğun imzası olmaksızın, “suç” tarihi belirtilerek cezai ehliyetinin olduğu söyleniyor. Oysa bizim talebimiz bugünkü durumuna ilişkin.

Aysel Tuğluk’un kısmi savunma yapabileceği yönünde karar veriliyor. Oysa hukukta kısmi savunma diye bir şey yok. Bu hukuksuz durumu hukuka uydurmak için kendileri hukuk terimleri uydurmaya başladılar. Onunla birlikte kalan tutukluların da açıklamaları alınarak başsavcılığa başvuruldu, üst denetçiye başvuruldu. Denge sorunları yaşıyor. İnfaz memurları koluna girmeden yürüyemiyor, kendine güvende hissetmiyor. Odaklanamıyor. Sürekli başkalarının orada olduğunu unutabilecek duruma geliyor, kelime unutuyor, cümle kuramıyor. İnsanları hatırlıyor ama ismini unutuyor. Kapalı görüşlerde telefon ahizelerini kullanmakta sıkıntı yaşıyor. Biz 2018 yılından beri olan bir durumdan bahsediyoruz, ama bunun 2021’de ortaya çıkmasının sebebi, bunların yas sürecine bağladıklarını ve yaşının genç olmasından dolayı bu hastalığı konduramadıklarını söylüyorlar. Aslında infaz memurları bunu gözlemlediklerini söylüyor. Hastane süreçlerinde tek başına kendini güvende hissetmiyor, o yüzden arkadaşları onunla birlikte gidebilmek için sıraya girmiş durumda, şu anda yaşamını diğer mahpusların desteğiyle sürdürebiliyor. Savcılık sadece ATK raporuyla değil, birlikte kalan mahkumların, cezaevi idaresinin görüşünü de alarak karar verebilir. Ama şu anda çoğu hasta tutsağa yapıldığı gibi Sayın Aysel Tuğluk’a da düşman hukuku uygulanıyor.


‘HEKİMLER HASTA MAHKUMLARIN SUÇLARINI GÖREREK AYIRMAMALI’

Uzman Doktor Pınar Saip: Cezaevlerinde yaşanan sorunların birkaç bağlamı var. Etik açıdan değerlendirilecek koşullar var, cezaevlerinin insan hakları açısından değerlendirilmesi var.

Bu durumda gerekli özenin gösterilip gösterilmediğini, bir an önce bu konuda uzmanlaşmış bir merkezde bunun değerlendirilmesi gerekiyor. Etiğin bu kadar gündemimizde olması sebebi şu. Baskı rejimleri hekimleri ast üst ilişkisi içinde bir şeyler yapmaya zorlayabilir. O yüzden hekimin de hakları var. Eskiden cezaevlerinde sürekli bir hekim olurdu. Bu çok önemlidir çünkü kişilerin kayıtlarını tutar, takiplerini yapar. Hem fiziksel fonksiyonları hem de bilişsel fonksiyonları açısından değişiklikleri saptayabilir. Bu ciddi bir sorun. Sevk zorlanıyor, hastalar hastanelere ulaşamıyor. Tedavide ciddi gecikmeler oluyor. Hastaların sağlık hakkına ulaşıp ulaşmadığının denetimini bağımsız kuruluşlarla yapılması gerek. Bu konuda baroların ve tabip odalarının büyük önemi var ama maalesef hapishanelerde denetim yapmamız mümkün olmuyor, sadece cezaevi müdürüyle görüşebiliyoruz. Hapishanelerde kalanların hastaneye gittiklerinde kalabileceği odalar yetersiz. Hasta dosyalarında siyasi görüşlerinin bulunmaması gerek. Hasta tutukluların sesi tabii ki biz olacağız.

Fotoğraflar: Özlem Songül Abayoğlu/Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Aysel Tuğluk ve hasta mahpuslar için kadınların ça...

Yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle cezaevinde kalması uygun olmayan ancak tüm çağrılara rağmen tahl...

Aysel Tuğluk ve cezaevindeki hasta mahkumlar neler...

Aysel Tuğluk’un sağlık durumunu ve cezaevindeki siyasi tutukluların yaşadıklarını Eski HDP Diyarbakı...

Kadın avukatlar Kandıra’da: Aysel Tuğluk’a uygulan...

Kadın avukatlar Aysel Tuğluk’un durumuna dikkat çekmek ve bir an önce serbest bırakılması için sorum...