Bakanlığın kadına şiddete çözümü yok, basın yasağı var!
Adalet Bakanlığı kadına şiddet davaları ve koruma kanununun uygulanmasına ilişkin eksiklikler üzerine bir genelge yayımladı. Genelge sorunlara çözüm getirmek yerine basına yasak getirdi.

Kadın örgütlerinin uzun zamandır şiddete karşı koruma yasası olarak bilinen 6284 sayılı Yasa’nın ve İstanbul Sözleşmesinin uygulanması yönündeki talepleri Eskişehir’de Ayşe Tuba Arslan’ın 23 kez şikayetçi olduğu eski kocası tarafından öldürülmesi ve benzer birçok davanın ardından daha da arttı. Tepkiler üzerine Adalet Bakanlığı, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması Genelgesi” başlıklı genelge yayımladı.

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat İdil Yalçıner Şimşek, bakanlık genelgesinin kronik sorunlara hiçbir çözüm getirmediğine dikkat çekti. Şimşek ayrıca basın ve sosyal medyaya getirilen kısıtlamaları da çok tehlikeli bulduğunu dile getirerek “Tepkilerden, kadınların dayanışmasından korkuluyor, cinayetlerin ve dosyaların üzeri örtülmek isteniyor” değerlendirmesinde bulundu.

‘SİZ İSTEDİNİZ, BİZ DE YAPTIK’ GENELGESİ
“Adalet Bakanlığı 6284 sayılı Kanun’da bir sorun olmadığını, sorunun uygulamada olduğunu itiraf etmiş oldu bu genelgeyle” ifadelerini kullanan Avukat İdil Yalçıner Şimşek, genelgenin Yasa’nın tekrarı niteliğinde olduğunu ve uygulamadaki sorunlara herhangi bir somut çözüm getirmediğini vurguladı. Genelgeyi “Siz istediniz, biz de yaptık genelgesi” olarak değerlendiren Şimşek, “Bakanlık zaten bildiğimiz şeyleri yeniden bize anlatmış” dedi.

Kasım ayında Adalet Bakanlığı Mağdur Hakları Daire Başkanlığının bazı barolardan 6284’ün uygulamasında yaşanan sorunlara ilişkin görüş sorduğunu, kendilerinin de görüş bildirdiklerini belirten Şimşek, “Bizim dikkat çektiğimiz noktalar genelgenin içinde yok” dedi. 

BASIN YASAĞI İLE DOSYALAR GİZLENMEK İSTENİYOR
“Genelgede özellikle dikkat çeken 2 sakıncalı madde var” diyen Şimşek 5 ve 7. maddelere değindi. 5. maddenin basın yasağı anlamına geldiğine dikkat çeken Şimşek, “Basın artık bu davaların üzerine gidemesin, dosyalar da öylece kapanıp gitsin anlamına geliyor. Son zamanlarda sosyal medyada yapılan güçlü kampanyaların, basında yer alan haberlerin bu kararda etkili olduğunu düşünüyorum. Özellikle Şule Çet davasında gördüğümüz dayanışmanın etkisi bence çok fazla. İlk başta basit bir intihar meselesi olarak gösterilmeye çalışılan Şule Çet davasının üzerine basın bu kadar gitmeseydi çoktan kapanıp giderdi o dosya. Buna benzer çok fazla dosya var, ulaşamadığımız pek çok dosya kapatılıyor. Bu madde aynı zamanda sosyal medyanın gücünden, kadınların dayanışmasından korkmak anlamına geliyor” diye konuştu.

MAĞDUR BİR KEZ DAHA MAĞDUR EDİLECEK
7. madde ile de şiddete uğrayan kadınların rızası dışında sığınmaevine götürülebileceğini söyleyen Şimşek “Bu bir insan hakları suçu” dedi. Şimşek bu maddeyi şöyle değerlendirdi: “Bu maddede ‘Mağdur istese de istemese de koruyucu tedbir uygulanabilir’ deniyor. Yani kadının hayati tehlikesi varsa rızası dışında sığınmaevine götürülebileceği anlamına geliyor. Siz zaten şiddet nedeniyle mağdur olmuş bir kadının bir kez daha mağdur edip isteği dışında bir şeye zorlayacaksınız. Bu insan haklarına aykırı. Ayrıca 11 yaşından büyük çocuklar sığınmaevine alınmıyor. Kadın çocuğu için gitmek istemiyor olabilir. O çocuğu da mağdur etmek anlamına geliyor. Devlet mağdura değil, faile yaptırım uygulanmasını öncelemeli. Yine burada faili koruyan bir durum söz konusu.”

UZLAŞTIRMA SORUNU ÇÖZÜLMEDİ
Kadın örgütlerinin ve hukukçuların çözüm bulunmasını istediği en önemli sorunlardan biri olan “uzlaştırma ve ara bulucu” konusu ise genelgede bir çözüme kavuşturulmadı. Bu konuya da dikkat çeken Şimşek, “İstanbul Sözleşmesi’ne de aykırı olmasına rağmen savcılar çoğu zaman kadınları uzlaştırma bürolarına yönlendirebiliyor, uzlaşma isteyebiliyor. Ama bu doğru değil. Bu sorunun çözümü için de hiçbir madde yer almamış genelgede” dedi.

TEBLİGAT SORUNUNA ÇÖZÜM YOK
Yaşanan önemli sorunlardan birinin de “tebligat sıkıntısı” olduğunu belirten Şimşek bu sorunun da çözülmediğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Koruma kararı verilenlere tebligat yapamıyoruz, failler ortada yok, adresleri belli değil. Tebligat yapılmadığı sürece de hakkındaki kararlar kesinleşmiyor, zorlama hapsi verilemiyor örneğin. Hakimin her türlü tebliğ yöntemine başvurabileceği söylenmiş genelgede ama hiçbir açıklık getirilmemiş. Bu sorun da devam edecek yani.”

‘AYŞE TUBA ARSLAN KARARI’
Yaptığı 23 başvuruya rağmen, çantasındaki “Ölmemi mi bekliyorsunuz?” yazılı dilekçeyle Ayşe Tuba Arslan’ın eski eşi tarafından sokak ortasında öldürülmesinin genelgede etkili olduğunu düşündüğünü dile getiren Şimşek şu maddeye dikkat çekti: “Burada belki olumlu bir nokta olarak şunu söyleyebiliriz; kadının başvurusunun ardından hakime, savcıya bu kadının daha önce şiddet konusunda başvurusu var mı yok mu diye diye UYAP sistemine bakmasını söylüyor. Özellikle Ayşe Tuba Arslan cinayetinden sonra buna dikkat çekilmiş olması iyi olarak değerlendirilebilir.”

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YOKMUŞ GİBİ DAVRANILIYOR
Şimşek, genelgede İstanbul Sözleşmesi yokmuş gibi davranıldığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Genelgenin başlarında ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ diye bir ifade geçiyor, genelgenin devamında da bir uluslararası sözleşmeden bahsediliyor. Ama ‘İstanbul Sözleşmesi’ ismi kullanılmıyor bile. Bunun özellikle yapıldığını ve dikkat çekici olduğunu düşünüyorum.”

Genelgenin tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.

İlgili haberler
6284 sayılı Şiddetle Mücadele Yasası neden hedefte...

6284 sayılı Yasa bir süredir hedefte. Yasa’yı değerlendiren Mor Çatı avukatlarından Deniz Bayram sal...

Kadına yönelik şiddetle mücadelede yaşamsal mekani...

Mor Çatı, 6284 sayılı Kanun’u ele aldığı bir çalıştay gerçekleştirdi. Çalıştayda 6284 sayılı Kanun’u...

23 kez suç duyurusunda bulundu, ölmesini bekledile...

Öldürülen Ayşe Tuğba Arslan’ın 23 kez suç duyurusunda bulunduğu ama işlem yapılmadığı ortaya çıktı....