Baroların bağımsızlığının tehdidi kadın ve çocukları nasıl etkiler?
Kadınlar ve çocuklarla ilgili raporlar hazırlayan, hukuksuzluklara karşı mücadele veren baroların kadın ve çocuk hakları merkezinde görev yapan kadın avukatlar, baroların tehdit edilmesine tepkili.

Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİ+’ları hedef alan söylemlerinin ardından Ankara Barosunun tepki vermesi üzerine Erdoğan baroları hedef göstermişti. Erdoğan’ın başlattığı hedef gösterme kampanyasının ardından kendine görev çıkaran Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Barosu hakkında, “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama” iddiasıyla bir soruşturma başlatmış, daha sonrasında da Diyarbakır Barosu, İzmir ve İstanbul Barolarına da soruşturmalar başlatılmıştı.

Erdoğan’ın açıklamalarıyla baroların bağımsızlığını tehdit eden bu durum kadın ve çocukları da yakından etkiliyor.

Kadın, çocuk ve insan haklarını savunan, raporlar açıklayarak tabloyu ortaya çıkaran ve insan haklarına dönük hukuksuzluklara karşı hukuk mücadelesi veren baroların kadın ve çocuk hakları merkezinde görev yapan avukatlar bu saldırıların kadın ve çocuklara nasıl bir etkisi olduğunu anlattı. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezinden İdil Yalçıner Şimşek, “Bizim sesimizi kısmaları demek kadınların, çocukların yalnızlaşması ve hukuksuzluğa karşı bir noktada savunulamaması demek olacak” derken, İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Cansu Bildirici, devlet insan haklarının ihlali boyutunda hiçbir çalışma yapmadığı için, bu soruna barolar çözüm bulunca hedef alındıklarını ifade etti.

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Ayşenur Demirkale ise “Barolara müdahale olması demek, tarafların dışında hukuk kurumlarının bu sürece müdahalesinin kesilmesi, bu alanda zarara uğrayan kesimlerin savunmasız kalması demek olur” diyerek barolara müdahalenin açacağı ciddi sıkıntılara dikkat çekti.

‘BİZİM SESİMİZİ KISMALARI DEMEK KADINLARIN, ÇOCUKLARIN YALNIZLAŞMASI DEMEK OLACAK’
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezinden İdil Yalçıner Şimşek: Biz Diyanetin yaptığı açıklamaya karşı bir basın bildirgesi yayımladık, orada da hukuksuzluğa karşı bir beyanda bulunmuştuk. Dine karşı bir açıklamamız asla olmamıştı. Ayrımcılığa, insanları ötekileştirmeye karşı bir açıklamaydı bu, çünkü toplumun bir kesimini diğer kesimden ötekileştirdiğiniz zaman bu anayasal bir suç olur. Bu eşitlik ilkesine aykırıdır, biz de bu yüzden buna karşı bir açıklama yaptık. Barolar hukukun üstünlüğü savunuyor. Avukatlık Kanunun 95. maddesine göre zaten böyle bir görevi var. Ankara Barosu da yaklaşık 100 yıllık bir baro ve hukukun üstünlüğünü en yüksek perdeden savunan bir baroyuz. Tabii ki barolara karşı yapılan bu saldırılar, kadın ve çocukları olumsuz etkileyecek. Sadece kadın ve çocukların da değil tüm dezavantajlı, adalete ulaşımda engel yaşayan grupların haklarını savunan barolarız. Barolara yönelik saldırı kadın haklarını da olumsuz etkileyecek. İstanbul Sözleşmesi, 6284, süreli nafakaya ilişkin de baroların üzerine geliniyor. Biz nafakayla ilgili çalışmalar yaptığımız zaman da gerek ben şahsım olarak, gerek baro başkanımız şahsi olarak tehdide varan mesajlara, telefonlara maruz kaldık. Ancak biz sürekli olarak kadınların ve çocukların yanındayız ve hukuksuzluğa karşı direniyoruz, bizim sesimizi kısmaları demek kadınların, çocukların yalnızlaşması ve hukuksuzluğa karşı bir noktada savunulamaması demek olacak. Baroların bağımsızlığın tehdit altına girmesi demek özgürlükçü hukukun üstünlüğünü, demokrasi ve insan haklarını savunan herkesi etkiler.

‘BAROLARA MÜDAHALE ZARARA UĞRAYAN KESİMLERİ SAVUNMASIZ BIRAKIR’
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Ayşenur Demirkale: Barolar, siyasi iktidardan, kamu otoritelerinden bağımsız kuruluşlar olarak kadın ve çocuklarla ilgili davalarda daha net gözlem ve çalışmalar yapabilmektedirler. Kadın ve çocuk hak ihlallerinin takibi, raporlanması ve bu konudaki çalışmaların yürütülmesi noktasında da baroların ciddi anlamda katkısı var. Bu nedenle bağımsızlıklarının desteklenmesi ve bu dava dosyalarında daha aktif müdahalenin yolunu açacak yasa tasarılarının hazırlanması gerekir.

Aksi halde, tek sesli, sadece belli bir kesimin seslendirdiği nitelikteki değerlendirme ve dava takiplerini biz kamuoyunda görür vaziyete geliriz. Barolar davaların görünürlüğü ve takibi noktasında avukatlık kanunundan kaynaklanan yetkilerini kullanmaktadırlar. Barolara müdahale olması demek, tarafların dışında hukuk kurumlarının bu sürece müdahalesinin kesilmesi, bu alanda zarara uğrayan kesimlerin savunmasız kalması demek olur. Barolara müdahale, takip ve raporlama, yani müdahale, hukuksal destek noktasında ciddi anlamda sakıncalar doğurur.

‘BİZİ SUSTURAMAYACAKLAR’
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Cansu Bildirici: Kadınların bize ulaştığı hat hiç susmadan çalıyor. Devlet bu yüzden saldırıyor çünkü kendisi insan haklarının ihlali boyutunda hiçbir çalışma yapmadığı için, önemsemediği için bu konuyu biz barolar ele alıp iyileştirince otomatik olarak hedefe alınıyoruz. Ama tüm bu saldırılara rağmen insanlar yine bize güvenmeye devam ediyorlar. Biz de elimizden gelen tüm imkanları hızlı bir şekilde sunuyoruz.

Bu saldırıların asıl amacı tabii ki TBB seçimlerini garantilemek, bazı isimler adına delegasyon sistemiyle ilgili düzenlemeleri yaparak şu anda sesini çıkaran baroların sesini kısmak. Bu saldırılarla baroların yönetimlerini çalışamaz hale getirmeyi amaçlıyorlar ki bu hak ihlallerinin karşısında hızlı hareket edemeyelim. Bu saldırılarla bizi susturmayı başaramayacaklardır.

İlgili haberler
En tehlikeli virüs eşitsiz, adaletsiz, hukuksuz dü...

‘5 yıldır işsizim ve sosyal yaşamım yok. Bu süre boyunca iş aramama rağmen işverene göre yaşlı, devl...

Adana’da ‘Kadınlar için Adalet’ paneli: Davalarda...

Adana Barosu tarafından düzenlenen “Kadınlar için Adalet” başlıklı panelde kadına şiddet ve karşısın...

2019: Şiddete doyduk, adaleti mumla aradık, dayanı...

2019 ölümün, şiddetin kol gezdiği bir yıl oldu kadınlar için. Ama umudun, dayanışmanın, yan yana dur...