Bizi hizaya çekmeye çalışıyorlar
Malatya’da BİRTEK-SEN üyesi iki kadın işçi eşleri ve babaları aranarak emniyete çağırılmış, kadın işçilere “Beyniniz yıkanıyor” denmişti. Sendika üyesi bir kadın işçi yaşadıklarını anlattı.

31 Ekim 2023 Salı sabahı, babamı, Malatya İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı TEM Şube’den aramışlar. Babama, ifademi almak için benim emniyete gitmem gerektiğini söylemişler. Tabii babam Malatya’da olmadığı için annesiyle gelsin demişler. Babam Malatya’da olsaymış onu tek çağıracaklarmış, beni çağırmayacaklarmış. Birincisi; madem suçum yok neden çağırıldım? Babam burada olsaydı bana yapılan bir “suçlama” için babam niye tek gidecekti? Neden onu tek çağıracaklardı?

Neyse, babam kızgın bir şekilde aradı ve adımın “terör örgütü” ile anıldığını hemen emniyete gitmem gerektiğini, annemle birlikte gitmemi söyledi. Polisler öyle söylemişler. İkincisi; ben 18 yaşından büyük, reşit biriyim. Hangi akla hizmet ederek ebeveyn gözetiminde benim ifademi alacaksınız? Bu nerede görülmüş?

Neyse, hazırlandım ve annemle birlikte emniyete gittim. Kapıda aramadan geçtim. Orada kayıt açılması gerekiyordu. Bana neden geldiğimi sordular. “TEM Şube çağırdı ifade için” deyince polis önce şaşırdı sonra “Sizin yanlışınız var, aile mahkemesine yollamışlardır sizi, oraya gelmişsinizdir” dedi. “Hayır” deyince içeriyi aradı. Kapıda biraz bekledik. Bu sefer de TEM Şube’deki polis sordu. “Neden geldiniz?” diye, “Siz çağırmışsınız ifade için” dedim. Buradaki polis de şaşırdı. “Emin misin?” diye sordu yine. Sonra beni bekleme salonuna aldılar ve usulsüzlükler kendini göstermeye başladı.

Kapıdaki polisten tutun içerideki polise kadar kimse neden geldiğimi bilmiyor, sürekli bir yerlere telefon açılıyordu. En sonunda kimin çağırdığını öğrendiler. Gittim yanlarına. Orada sendikada birlikte çalıştığım arkadaşım ailesiyle birlikte bekliyordu. Onları da çağırmışlar. Onun önce eşini aramışlar ve içeri almışlar. Arkadaşımın başına da kadın bir polis dikmişler. Bizi yan yana oturtmadılar. Beni başka bir koltuğa oturttular. Sonra arkadaşım girdi çıktı. Onu yine beklemeye aldılar. Beni de annemin gözetiminde odaya aldılar. Polis “Korkmayın bir şey yok, sadece birkaç şey soracağız” diyerek başladı söze. Anneme “Sen kal, sana gerek yok” dememe rağmen polis annemi de ısrarla içeri aldı.

‘YOL YAKINKEN DÖN!’

İçeriye geçip oturduktan sonra, bana, ismini duymadığım bir “örgüt” adı söylediler. Bu örgütü bilip bilmediğimi, nerede çalıştığımı sordular. Cevapladım, ama ne olduğunu anlamaya çalışıyordum hâlâ. Bu arada çay ikram etmek istediler, istemedik. Bana dönüp “Zaten bu devletin 25-30 yıl ekmeğini yediniz, suyunu çayını içtiniz. Bir şey olmaz sizin için” dedi. Sanki devlet bana bedava verdi bu ekmeği suyu. Çalışıp emek vermişim, karşılığını tabii ki alacağım. Devletin suyunu, çayını içtik diye aynı fikirde olmak zorunda değiliz.

Daha sonra konuşmalar bu minvalde devam etti. Bana “Sen türbanlısın değil mi?” dediler. “Evet, Elhamdülillah Müslüman’ım” dedim. “Eee o zaman niye yardım ediyorsun bunlara. Neden bunların içindesin?” diye sordular. Benim türbanlı oluşumla, Müslüman oluşumla ne alakası var bu olayın? Müslüman olunca haklarımızı bilmememiz mi gerekiyor? Kadınlar kendi haklarını bilmeli ki tüm zorluklara rağmen dik durabilmeli. Siz burada insanlar kendi görüşünüzde değil diye bu şekilde mi baskı yapıyorsunuz? Bu şekilde mi kadınları geri plana atmaya çalışıyorsunuz? Kadınlardan bu kadar mı korkuyorsunuz? Bir şeyleri başaracaklar diye korkuyorlar sanırım.

Sonra bana sendikayı sordular. İsmini, ne yaptığını, herhangi bir şeyine katılıp katılmadığımı… Ben de BİRTEK-SEN üyesi olduğumu, eğitimlerine katıldığımı söyledim. Bana, bu sendikanın adını hiç duymadıklarını söylediler. Sonra da eğitimde ne yaptığımızı sordular. Avukatlar eşliğinde, çalışma yaşamındaki haklarımızı anlattıklarını, işçiliğin ne olduğunu anlattıklarını söyledim. Burada da hemen “Bak, bunlar sizin beyninizi yıkıyorlar. Yapma. Bunlar da onların bir taktiği. Bırak bu işleri. Yol yakınken dön. Sizi buraya uyarı amaçlı çağırdık. Bundan sonrası iyi olmaz. Bu şekilde iyi olmayız” diyerek gözümü korkutmaya çalıştılar. Madem bu sendikayı duymamışsınız ne diye bizi çağırdınız? Bir örgütle bağlantılı diye konuşuyorsunuz, bunlar beyninizi yıkıyor diyebiliyorsunuz rahatlıkla. Sonra da lafı kıvırıp “Bu da onların içinde” diyebiliyorsunuz. Ve anneme dönüp beni babama şikayet etmesini tembihliyorsunuz.

Daha sonra bana beni kimin üye yaptığını sordular defalarca. İsim isteyip durdular. Sanki ben kendi aklımla hareket etmiyormuşum gibi bir de “kibarca” sorup durdular. Kendim üye oldum dememe rağmen isim istemeye devam ettiler. E-Devlet’ten üye olduğumu, niye üye olduğumu anlattım. İş yerimin deprem zamanında arkadaşlarıma tehdit mesajı attığı için “İşe başlamazsanız iş akdiniz tazminatsız feshedilecek” dedikleri için üye olduğumu söyledim. Zaten üyeliğimin de bu tehdit mesajından sonra olduğunu söyleyince daha da sormadılar. Burada bizim patronların bizi şikayet etmiş olabileceğini düşündüm. Birilerinin canını acıtmışız ki bir kadından bu kadar korkup polise, TEM Şube’ye şikayet etmişler diye geçirdim içimden.

HAKLARIMIZ İÇİN MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK

Oradayken ve çıktıktan sonra kafamda bir sürü soruyla dolaşıp durdum. Aileme yaşananları anlatmakta epey zorlandım. Hâlâ da benim adıma kaygılanıyorlar haklı olarak. Ben ve arkadaşıma özetle şunu kanıksatmaya çalışıyordu polis, yaptığınız iş doğru değil, usulsüz. Öyle olmadığını bilmekle birlikte sizin yaptığınız ne? Anne, baba, eşe şikayet ediyorsunuz. Herhangi bir suçlama yok, şikayet yok, resmi bir çağrı yok yakınlarımızı çağırıp bizi hizaya sokmalarını istiyorsunuz. Ne yapmışız ne, ne? Anayasal güvence altına alınmış olan sendikal örgütlenme hakkımızı kullanmışız sadece.

Belki halen daha öfkeli olduğum için anlatmak istediğim birçok şeyi dağınık anlatmış olabilirim. Çünkü nereden tutmaya kalksan akla mantığa uymayan bir muameleye maruz kaldık. Doğuda kadınların birçok alanda görünmeyen bir yerde olduğunu bilen bilir. Önümüze konulan sınırları yıkmak, kendimize daha özgür bir yaşam inşa etmek için iş yerimizden başlayarak sendikal örgütlenme mücadelesinde de yerimizi almaya çalıştık. Ama sağ olsun devlet herkesten önce karşımıza dikilerek bize “Yapmayacaksınız” dedi. Peki bu baskı bizi engeller mi? Elbette ki HAYIR.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
BİRTEK-SEN: Okullarda bir öğün sağlıklı, ücretsiz...

BİRTEK-SEN okullarda bir öğün yemek verilmesi için çağrı yaptı: Ekmek ve Gül’ün kampanyasının derhal...

Malatya’da emniyetten kadın işçilerin sendikal faa...

Malatya’da BİRTEK-SEN üyesi iki kadın işçi kocaları ve babaları aranarak emniyete çağırıldı, sendika...

Malatya’dan tekstil işçileri: Değişimde kararlı ol...

Baykan Denim, Mil May fabrikalarında tekstil iş kolunda çalışan işçiler fabrikada bölünmeler olduğun...