Çocuk istismarına öfkemiz net, peki ya çözümümüz?
25 yıl önce Boyabat’ta arkadaşımın ‘aleme ibret olsun, başka çocukların başına aynısı gelmesin’ diye giriştiği linç nasıl ki istismarları ve ölümleri engellemediyse, idam da hadım da engellemeyecek.

Yatılı okuldayım, etüt saati başlamadan sınıfta radyodan haberleri dinliyoruz, yıl 1993. Tüm yerel radyo kanallarında liseye kadar büyüdüğüm ilçede meydana gelen linç girişiminin haberi var. Tüm sınıf kulak kesiliyoruz, ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Sonrasında ise hepimizde bir öfke, ağzımızda neden sorusu. Gül, güzel Gül, henüz 4,5 yaşında imiş. Önce cinsel saldırıya uğramış, sonrasında ise öldürülmüş. Bunu duyan Boyabatlılar ise zanlıyı polisin elinden alarak linç etmeye girişmiş. Öldü diye bırakılan şüphelinin ölmediği anlaşılınca tekrar polisin elinden almak için harekete geçilmiş, hükümet konağı ateşe verilmiş, ilçe harabeye dönmüş, arabalar yakılmış. Tüm bunları haberlerden dinliyoruz. Bir yandan da sınıfça bu olay üzerine konuşmaya başlıyoruz. “Keşke öldürebilselerdi, meydanda assalardı, bu adamları yaşatmayacaksın” diyenlerimiz de oluyor, “Öldürüldüğünce Gül geri mi gelecek” diyenlerimiz de. Bir yandan “Herkes kendi cezasını verirse, mahkemeler niye var”, “Hadi bunu öldürdün, sanki başka olay yaşanmayacak mı” diye soranlarımız da.

Bu olaydan kısa bir süre sonra Boyabat’a gittiğimde bütün ilçe yine bu olayı konuşmaya devam ediyor. Olay günü sınıfta yaptığımız konuşmaların benzerleri apartman önlerinde oturan kadınlar tarafından da yapılıyor. Herkes çok öfkeli, olayı konuştukça kadınların gözünden yaşlar dökülüyor. Şimdi bir çoğumuzun gözünden, Eylül ve Leyla için döküldüğü gibi...

Boyabat’ta Gül’ü öldüren kişiyi linç etmeye giden bir arkadaşıma niye böyle bir şey yaptığını sorduğumda “Aleme ibret olsun, başka çocukların başına aynısı gelmesin” diye cevap vermişti.
14 yaşında yaşadığım bu olay bende öyle bir yer etmişti ki, aradan geçen onca yıla rağmen hiç aklımdan çıkmadı. Benzer olaylar duyduğumda hep o 4,5 yaşındaki çocuk geldi aklıma. Aradan geçti tam 25 yıl. 2 Temmuz Pazartesi günü Kayseri’nin Develi ilçesinde Hüseyin D. 5 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunmak üzereyken yakalandı. Bunu duyan ilçe halkı adliye önünde toplandı ve Hüseyin D.’yi linç etmek istedi. Tam 25 yıl önce olduğu gibi kendi cezasını kendi kesmek istedi.

Sonra defalarca başka başka yerlerde ve zamanlarda linç girişimlerine şahit olduk. Her istismar olayından sonra 25 yıl önce etüt saatinde çocuk halimizle yaptığımız tartışmaların benzerini yaptık ve halen yapmaya devam ediyoruz. Ne acı değil mi, 25 yıldır aynı şeyleri konuşup hiçbir ilerleme sağlayamamış olmak... Ne acı değil mi 25 yıl önce Gül’ün cinsel istismara uğramasını önleyemediğimiz gibi, Eylül’ün de Gül ile aynı kaderi paylaşmasını engelleyememiş olmak. Ne acı değil mi, çocuklara yönelik cinsel istismarın her geçen gün artması ve vahşileşmesi. En acısı ise çocukların cinsel istismarının önlenmesi için gerekli bir tek adımın bile atılmamış olması...

Duyduğumuz her istismar olayından, okuduğumuz her istismar haberinden sonra bu acıyı hissediyoruz. Bu acı beraberinde çok büyük bir öfkeyi de getiriyor. Hükümet ise bu öfke karşısında ‘hassasiyet’ diyor, “Bu tür cinayetleri önleme konusunda ciddi tedbirler aldık bugüne kadar” diyor. “Tedbirleri tekrar gözden geçirip cezaları daha da artıran adımları atacağız” diyor. “İnsanlığı utandıran, insanlıktan nasibini almayan bu tip kişilerin toplum içerisinde, toplum ve insanlar için daha fazla tehdit ve tehlike arz etmemesi için ayrıca önleyici tedbirleri artıracağız” diyor. ‘Hadım’ diyor. İdamı tartıştırıyor. Tartışma ise büyük oranda hükümetin açtığı bu arenada yürüyor ve Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Kayserili kadınların bir kısmı arasında da idam, hadım bir çözüm olarak tartışılıyor ve karşılık buluyor. Hükümet çocukların karşı karşıya kaldığı bu vahşeti ‘hastalıklı insanlara, sapıklara’ bağlayarak tartıştırdığı için sonuç bu kişilerin cezalandırılmasına, hadım edilmesine, idam edilmesine çıkıyor. Halkın çocukların istismar edildiği düzenin değişmesinin koşullarına dair güveninin olmaması, adalete, devlete güvensizlik “idam istiyoruz” cümlesiyle ete kemiğe bürünüyor. Böylece öfke yanlış bir talebe dönüşüyor.

Suçun bu bağlamda tartışılması hükümetin işine geliyor, çünkü cinsel istismar suçunun toplumsal ve politik nedenlerini tartışmak daha kapsamlı, önleyici politikalar üretilmesini zorunlu kılıyor. Bunu yapmak istemeyen hükümet tartışmanın odak noktasını kaydırmaya çalışıyor, gerçek çözüme dair tartışmaların üzerini böylece örtüyor.

25 yıl önce Boyabat’ta arkadaşımın ‘aleme ibret olsun, başka çocukların başına aynısı gelmesin’ diye giriştiği linç nasıl ki yeni istismarları ve ölümleri engellemediyse, idam da hadım da engellemeyecektir. Çünkü idam suçu işleyeni ortadan kaldırır, hadım suçu işleyenin ‘erkekliğini’ ortadan kaldırır; fakat çocukların istismarına zemin oluşturan zihniyetin toplumsal ve politik nedenlerini ortadan kaldırmaz.

“İdam, hadım çözüm değil, suçun nedenlerini ortadan kaldırın, hükümet üzerine düşeni yapsın” diyen kadınların sayısı da bir hayli fazla. Asıl bu talebi örgütlemek ve hükümete yapması gerekenleri yaptırmak önemli.

Öfkemizin nedenlerinde net olduğumuz gibi sorunun çözümünde de netleşmek ve ortaklaşmak önemli.

“Bir kereden bir şey olmaz” diyen bakana öfkeliyiz, çok haklıyız.

Çocuklara yönelik istismarın araştırılması önergesini reddeden AKP’ye çok öfkeliyiz, çok haklıyız.

“6 yaşında kız çocuğu ile evlenilebilir” diyen adamlara öfkeliyiz, çok haklıyız.

“Küçüğün rızası varsa...” diyen siyasetçilere çok öfkeliyiz, çok haklıyız.

İyi hal indirimini uygulamak için gerekçe arayan yargı sistemine öfkeliyiz, çok haklıyız.

Fakat öfkemizin asıl kaynağının erkek egemen sistem olduğunu biliyoruz. Öfkemizi değiştirici bir güce dönüştürecek olan ise bu sistemi değiştirme mücadelemiz olacak, ve o zaman çok daha ‘hak’lı olacağız...



İlgili haberler
Yere batsın hassasiyetiniz!

Çocuk istismarına ilişkin cezalar yıllardır konuşuluyor bu ülkede. Cezaların arttırılmasının çözüm o...

‘Yeni Yasa’ dedikleri İstismarı Aklama Yasası!

İstismara büyük tepkinin ardından hükümet daha önce hazırladığı yasa tasarısını yeniden gündeme geti...

Devletin ‘eylemcisi’ olmayacağız!

İdam taleplerinin görünür olduğu çocuk istismarı eylemlerindeki tabloyu okurumuz Semiramis Güney anl...