Devam edeceğiz; şarkı söylemeye, konuşmaya, üretmeye, biz varız demeye!
Gülşen ve Sezen Aksu’nun yaptığı açıklamalar yıllardır inatla birbirimize sahip çıkarak, dayanışma ile örmeye çalıştığımız kadın mücadelesinden bağımsız değil.

Dört bir yandan kadınlara yapılan saldırıların tam ortasındayız. Her gün her bir kadının erkek şiddeti ile başına gelenlerin, gelebileceklerin siyasal iktidarın uygulamaları nedeniyle olduğunu söylüyoruz yıllardır. Kadın düşmanı politikalar ülkedeki her kadını şiddete açık hale getiriyor, yaşamasını her açıdan olanaksız hale getiriyor; bu, son bir haftadır yaşadıklarımızda da görünüyor.

Sahneye dilediği kıyafetle çıkıp dans eden, kimsenin de kendisine karışamayacağını söyleyen Gülşen’le başladı mesele galiba ya da bu, sürecin ilk halkası oldu. Arkasından Sezen Aksu’nun şarkısına dair suç duyuruları, açıklamalar, sosyal medyada her türlü çirkinliğe varan saldırı dalgası yaşandı. İnanılır gibi değildi! Sezen Aksu linç ediliyordu. Bunun şaşkınlığını yaşarken Erdoğan’ın camideki açıklaması düştü ortaya. Dil koparmaktan söz eden açıklama yaşadığımız dehşet dalgasını artırdı.

Ülkenin cumhurbaşkanı kadın bir sanatçının dilini kopartmaktan söz ediyor, vahşet ve şiddet çağrısı yapıyordu. Bu açıklamanın ortalığa düşmesinden iktidarın memnun olmadığı anlaşılıyordu bir yandan da. Nitekim Erdoğan, “Ben Sezen Aksu’yu kastetmedim” demek durumunda kaldı. Sezen Aksu’nun kastedildiğini biliyoruz ama hepimiz.

Üstelik o dilin sadece Sezen Aksu’dan ibaret olmadığının da çok farkındayız. Sezen Aksu’nun yaptığı açıklamada çok isabetle söylediği üzere dili koparılmak istenen hepimiziz ve dilimizi koparamazsınız! Hepimizin duygularına tercüman olarak söyledikleri o nedenle önemliydi, şarkı söylemeye devam edeceğiz, konuşmaya, üretmeye, biz varız demeye…

Sedef Kabaş’la devam etti süreç. Bir televizyon programında söyledikleri tutuklanması ile sonuçlandı; Cumhurbaşkanına hakaretten, Adalet Bakanının ve AKP’li yetkililerinin açıkça hakimlere verdiği talimatlarla üstelik. Tutuklama gibi bir tedbirin olamayacağı bir suçlama sonucu cezaevinde Sedef Kabaş. Yaptığı ise sadece eleştiri. Ülkeyi yöneten cumhurbaşkanına yönelik bir eleştiri bu kadar basit aslında. Bunun sonucunun tutuklanma olamayacağı üzerine ciddi ciddi bir şey demek ve yazmak bile zor geliyor aslında. Erdoğan’ın inkar ettiği dil kopartmaya geliyor mesele dönüp dolaşıp.

Çok öfkeliler, nefret dolular, aksi bir fikre, aksi bir görüşe tahammülleri yok. Ama en çok da kadınlara yok. Kadınlar istediği kıyafetle dans edip bunu sonuna kadar savununca deli oluyorlar. Sezen Aksu’nun, Sedef Kabaş’ın başına gelenlerle tüm ülke ve kadınlar hizaya sokulmak isteniyor. O hizaya bir türlü gelinmemiş olması da deli ediyor galiba.

Sezen Aksu “çok özür dilerim” demedi mesela. “Dilimi koparamazsın, şarkı yazmaya ve söylemeye devam edeceğim” dedi.

Gülşen manifesto niteliğinde bir açıklama yayınladı, “Ben bir kadınım, kimsenin bir şeyi değilim, kadınları böyle tanımlayamazsınız” dedi, çok açık ve netti duruşu.

Bir iktidar ülkede yaşayan herkese güvensiz bir hayat sunuyor açıkça. “Başınıza her şey gelebilir, asla güvende değilsiniz, olmayacaksınız, iktidarla aynı düşünmek zorundasınız” diyor. Hatta vahşet, linç çağrısı yapılacak kadar el arttırabiliyor.

Düşünsenize ülkenin en ünlü kadın sanatçılarından biri bile güvende değil. Yaratılmak istenen bu korku, kaygı, endişe iklimi ile iktidar sürdürme çabası. Ama işe yaramadı galiba, birden ağızlardan dökülen, zihinlerdeki gerçek fikirler, toplumda bir karşılık bulmadı. Söz konusu olan Sezen Aksu’ydu bir yandan, bu ülkedeki herkesin şarkılarını bildiği, dinlediği, gerçekten sevilen bir kadın. Öte yandan sadece Sezen Aksu da değildi, şiddettin binbir türünün yaşayan kadınlar, koparılmak istenen dillerin kendilerinin dili de olduğunu iliklerine kadar hissetti.

Kadın düşmanı politikalar diyoruz ya hepsi birbiriyle bağlantılı; politik ve sistematik bir saldırı yaşadığımız, eşit olmadığımız üzerinden kurulan, kurulmak istenen hayat, kadınları her açıdan güvensiz hale getiriyor. İstanbul Sözleşmesi’nden nafaka tartışmalarına, Medeni Kanun’da değişiklik yapma çabalarından boşanmaları erkekler istemediği sürece olanaksız hale getirme çabalarına kadar birlikte düşünmeliyiz.

Kadın düşmanlığı bu politik çerçeve ile yayılıyor, kök budak salıyor, hayatın her ama her alanına sirayet ediyor. Yaşadığımız hiçbir şey rastlantı değil, siyasal iktidarın toplam politikasının sonuçlarını yaşıyoruz.

Ama kadınların dik durması da rastlantı değil. Gülşen ve Sezen Aksu’nun yaptığı açıklamalar, yıllardır inatla birbirimize sahip çıkarak, dayanışma ile örmeye çalıştığımız kadın mücadelesinden bağımsız değil.

Bir kez daha gördük ki ihtiyacımız olan eşit ve özgür yaşayacağımız, yoksulluk, işsizlikle boğuşmayacağımız, insanca bir hayat. Bu mücadeleyi büyütmekten, genç, yaşlı, ünlü, ünsüz, işçi, kamu emekçisi, işsiz tüm kadınlar ellerimizi sıkı sıkı, daha sıkı, sımsıkı tutmak zorundayız. Çünkü bu günler geçecek, gidecek ve bunu ancak böyle başarabileceğiz.

Fotoğraflar (Soldan sağa): DHA, DHA, sedefkabas.com

İlgili haberler
Gazeteci Sedef Kabaş'ın tutuklanmasına basın örgüt...

Gazeteci meslek örgütleri, Gazeteci Sedef Kabaş'ın tutuklanmasına tepki gösterdi.

Sezen Aksu'dan tehditlere yanıt: 47 yıldır yazıyor...

Hedef gösterilen Sanatçı Sezen Aksu yazılı açıklama yaptı: 47 yıldır yazıyorum… Yazmaya da devam ede...

Sezen Aksu'ya Erdoğan'dan tehdide varan açıklama,...

Sezen Aksu'yla ilgili isim vermeden konuşan Erdoğan, tehdide varan açıklamasında 'Hz. Adem efendimiz...