Dr. Ayşe Uğurlu: Kadın mahpuslar tacize maruz kalıyor, çocuklar adeta mahkum!
ATO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşe Uğurlu kadın mahpusların çıplak aramaya ve cinsel tacize maruz kaldığını söylerken, anneleriyle birlikte kalan çocukların da mahkum muamelesi gördüğünü belirtti.

Cezaevindeki kadın mahpusların yaşam koşullarında tablo giderek ağırlaşıyor. Özellikle “pandemi önlemleri” adı altında pek çok hak ihlaline maruz kalırken, cezaevlerindeki çıplak aramalar “sıradan bir uygulama” haline getiriliyor. Kadın mahpusların yaşadıklarının yanında anneleriyle birlikte cezaevinde olan 0-6 yaş arası da cezaevinde adeta “mahkum” muamelesi görüyor. Adalet Bakanlığı 2018 yılından bu yana cezaevlerine ilişkin düzenli ve ayrıntılı veri yansıtmasa da “2020 yılı sonu itibarıyla 800’den fazla çocuk, mart 2021’de yayımlanan resmi rakamlara göre ise 345 çocuk ruhsal ve fiziksel gelişimlerinin en kritik döneminde demir parmaklıklar ardında büyümeye mahkum ediliyor.

Ankara Tabip Odası (ATO) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile ATO İnsan Hakları Komisyonu geçtiğimiz günlerde kadın mahpuslar ve anneleri ile birlikte yaşamak zorunda olan çocuklar üzerinden cezaevi koşullarını değerlendiren bir çalışma yaptı. Bu çalışmaya dair sorularımızı yanıtlayan ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Uğurlu, çalışmada kadınların yapılan aramalar ve mahkemeye sevk sırasında güvenlik sorunları bahane edilerek cinsel tacize maruz kaldıklarına dikkat çekerken, annesiyle yaşamak zorunda olan çocuklar içinse beden ve ruh sağlıklarının gözetilmesi için düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiği ifade etti.

Kadın mahpuslar ve anneleri ile birlikte yaşamak zorunda olan çocuklar üzerinden cezaevi koşullarını değerlendirdiğiniz bir çalışmanız oldu. Çıplak arama meselesi özellikle kadınların ilk olarak yaşadığı hak ihlali olduğunu belirttiniz? Çıplak arama uzun bir süre siyasetin gündeminde de oldu, mahpus kadınlar bu hak ihlaline dair neler anlatıyorlar size, bu uygulamaya karşı çıktıklarında nelerle karşı karşıya kalıyorlar?

Cezaevinden cezaevine farklılık gösterse de “çıplak arama” asıl bağlamından koparılarak bir işkence yöntemi olarak kullanılmaktadır…

Ceza ya da tutukevlerine getirilen her mahpus “kuruma alınma ve kayıt işlemleri” sırasında aranır. Çıplak arama ile ilgili kanun ve tüzüklerde aramanın ne şekilde yapılacağı ile ilgili bir tanımlama yapılmamıştır. Zaten çıplak arama ile ilgili olarak her birimde farklı bir uygulama yapılması konunun çerçevesinin net çizilmemesi ve aramanın cezaevi idaresinin inisiyatifine bırakılmasıyla açıklanabilir.

Hatta bazı cezaevlerinde ise “oyuk araması” denilen bir uygulama ile kadın ve erkek mahpuslar cinsel organlarına ve anal bölgelerine kadar aranmaktadır.

Bir cezaevindeki kadın mahpuslar cezaevlerinde her giriş ve çıkışta çıplak aramaya tabii tutulduklarını “Önce üstümüzü sonra altımızı çıkarıyorlar: Eğil, otur, öksür, kalk. Eğilirken, öksürtüyorlar. Cezaevine her girişte aynı işkence”, “Çıplak arama yapılıyor. Önce üstümüzü çıkarıyorlar. Sutyenimizi çıkarıyorlar. Sonra üstümüzü giyinip pantolonumuzu ve iç çamaşırımızı çıkarıyorlar. Üç kez öksürüyoruz. Sonra 3 kez eğilip, kalkıyoruz. Bazen izinden döndüğümde regl oluyorum. Pedimizi dahi çıkarttıkları için bu zamanlarda çıplak arama tam bir işkence haline geliyor benim için” sözleriyle anlattı.

Bir diğer kadın mahkum, cezaevine girişte çıplak aramayı reddettiğinde 15 gardiyanın üzerine atlayarak zorla arama yaptığını, kendisini zorla soydukları için tepki gösterdiğini ancak daha sonra bu tepkisi yüzünden kendisine ceza verildiğini belirtti.

Özellikle de hapishaneye ilk girişleri esnasında çıplak aramayı kabul etmeyen mahpuslara, arama zorla yapılmakta, elbiseler zorla çıkarılmakta, dolayısıyla olaya müdahil olan tüm infaz koruma memurları mahpusun her tarafına “dokunmakta”dır

‘ÇIPLAK ARAMALAR ÇOĞUNLUKLA TACİZ BOYUTUNA DÖNÜŞÜYOR’

“Çıplak arama” ya da “oyuk araması” olarak adlandırılan uygulamalar sadece güvenlik kaygılarıyla açıklanabilecek uygulamalar değildir. Kaldı ki teknolojinin bu kadar ilerlediği, hızla yeni hapishaneler inşa edildiği bir süreçte, duyarlı kapı, x ray cihazları, el dedektörleri kullanılabilir.

Çıplak arama çoğunlukla taciz boyutlarına dönüşmektedir. Bir kadın mahpus “İnfaz koruma memuru aramayı tacize varacak boyuta taşıyınca ve vücudumun her yerine eliyle dokununca ben de buna izin vermek istemedim. Eğer sutyenimin içinde bir şey olduğunu düşünüyorsa, göğüslerimi ellemeden sutyeni kaldırdığı zaman içindeki nesne düşecektir. Ancak İnfaz koruma memuru böyle yapmayıp vücudumun her yerini ellemiştir. Ben de bunun üzerine memurun omuzlarına dokunarak ‘Böyle bir şeye hakkında yok bu taciz olur’ dedim.” şeklinde ifade etti.

Karşısındaki kişinin onurunu hiçe sayan bu uygulamalar, ona, cezaevi yönetimi, asıl olarak da devletin iradesi karşısında ne kadar aciz olduğunu hissettirmenin bir bir yöntemidir. Daha ilk adımında, orada gücün kimin elinde olduğu gösterilmiş olur. Bu durum 12 Eylül günlerinde neredeyse “kabul ve kayıt” işlemlerinin bir parçası olarak uygulanan “Hoşgeldin dayağı”nın değişik bir biçimidir.

Fotoğraf: Ankara Tabip Odası

‘SAĞLIĞA ERİŞMEK DE HİZMET ALMAK DA İŞKENCEYE DÖNÜŞÜYOR’

Kadınların sağlığa erişimde de sıkıntılar yaşıyor diyorsunuz ve bunu örneklendiriyorsunuz, bunu açacak olursak hem kadınların hem de çocukların sağlık hizmetlerine erişimde yaşadıkları sıkıntılar neler, kadınlar hem kendileri hem de çocukları için sağlık hizmetine kolay erişebiliyor mu, burada ne tür baskılar yaşıyorlar?

Sağlık hakkının engellenmesi ya da sağlığa erişimde zorluklar kadın mahpusların da en önemli sorunlardan biri. Bir şekilde sağlık kuruluşuna gitmeyi başardığında muayene sırasında infaz koruma memuru ya da kolluk kuvvetlerinin odadan çıkmayı reddetmesi, kelepçeli muayene dayatmaları gibi durumlar, daha da kötüsü bu tutuma hekimin de destek olması, çoğu kez kadın mahpusun muayene ve tedavi olamadan cezaevine dönmesi ile sonuçlanmaktadır. Ayrıca mahkemeye gidiş gelişlerde sorun çıkarılmakta, geç götürülme nedeniyle tutuklular mağdur edilmektedir. Bu uygulamanın nedeninin özellikle işkence izlerinin tespitini engellenmek ya da tespiti zorlaştırmak olduğuna dair yakınmalar mahpuslar tarafından iletilmektedir. Hamile, yeni doğum yapmış, ciddi ameliyat geçirmiş, ağır hastalıkları olan kadınların, hastaneye veya duruşmalara gidiş-geliş sırasında diğer tutuklularla aynı uygulamaya tabi tutulmaları, güvenlik gerekçeleri ile hastanelerde tutulmak istenmemesi ya da kötü fiziksel koşullarda olan mahkum koğuşlarında tutulması, aile refakatinin engellenmesi, yeni doğum yapan kadınların hemen gözaltına alınması ya da doğuma kelepçeyle götürülmesi ağır hak ihlallerdir.

‘ADLİ KADIN MAHPUSLAR CEZA ALMA KORKUSUYLA YAŞADIKLARINI ANLATAMIYOR’

Adli kadın mahpuslar da şiddete, tacize, baskıya maruz kalıyor. Kadınlar bu baskılara dair ne anlatıyor ayrıntılı olarak ne gibi sorunlarla karşılaşıyor, bu sorunları, hak ihlallerini iletebilecek bir merci bulabiliyorlar mı?

Adli kadın mahpuslar infaz koruma memurları tarafından aşağılandıklarını, hakarete uğradıklarını, küçümsendiklerini, cezaevi idaresinin siyasi tutuklularla konuşmasını yasakladığını ifade etmektedirler. Ayrıca en önemli yakınmalarından birisi koğuşlarda yapılan aramalar sırasında, mahkeme ve hastaneye sevk sırasında güvenlik tedbirleri bahane edilerek sıklıkla cinsel tacize maruz kalmalarıdır.

Adli mahpuslarda hak arama bilincinin yeterince gelişmemiş olması nedeniyle çok daha ağır olayla; tacizin yanı sıra tehdit, ayrımcılık, hak gasbı yaşadıkları ve infazlarının yanması ya da disiplin cezası almaları korkusuyla yaşadıklarını söylemeye çekindiklerini ifade ediyorlar.

‘ANNESİYLE CEZAEVİNDE KALAN ÇOCUKLAR BİLİŞSEL ALANLARDA YAŞITLARININ GERİSİNDE KALIYOR’
Cezaevinde anneleriyle birlikte kalan çocuklar da önemli bir gündem. 0-6 yaş grubundaki çocuklara açısından ne tür sorunlar yaşanıyor? Yaşanan tüm bu sorunlar çocukların bedensel ve ruhsal gelişimini nasıl etkiliyor?
Ceza ve Tevkif Evler Genel Müdürlüğünün 31.08.2021 tarihli verilerine göre cezaevlerinde 9574 kadın hükümlü, 1818 kadın tutuklu bulunmaktadır. Bu rakamlara 7242 sayılı kanunla Covid-19 iznine ayrılan hükümlüler dahildir. 0-6 yaş ile ilgili ise ne yazık ki sağlıklı bir sayı yoktur. İHD’nin verilerinde 2020 sonuna kadar 300 gibi bir rakamdan söz edilmektedir. Bu çocuklar için cezaevinde kreş ve gündüz bakımevi oluşturulması, oluşturulamadığı durumlarda bu çocukların devlete ait dışarıdaki bir kreş ya da gündüz bakımevi olanağından yararlandırılması gerekmektedir. 0-6 yaş arası bu çocukların beslenme, havalandırma, psikososyal destek gereksinimleri, sağlık hizmetine erişmesi, rutin aşılarının takibi ve yapılması, anaokulu ve kreş hizmetlerinden yararlandırılmaları da çoğunlukla sağlanamamaktadır.
Çocuğun eğitime ve dışarıdaki yaşama hazırlanması açısından büyük öneme sahip bu olanakların yaratılmaması, çocuğun bedensel ve ruhsal gelişimini engellemekte, mevcut durum çocuklar açısından da bir cezaya dönüşmektedir. Türkiye Psikologlar Derneği tarafından yapılan araştırmada annesi ile cezaevinde kalan çocukların zamanla yürüme, koşma, ellerini iyi düzeyde kullanma, zıplama gibi ve bilişsel alanlarda yaşıtlarının gerisinde kaldığından söz edilmektedir.
Çocuğu ile cezaevinde kalan bir kadın mahpus için bir diğer sorun dışarıda olan diğer çocuklarından haber alamaması, velayet davaları devam eden kadınların dışarıdaki çocukları ile görüştürülmemeleri, dolayısıyla bu çocukların da anne sevgisi ve bakımından mahrum kalması durumudur. BM Bangkok Kuralları, (48. ve 52. maddeler arası hamile, emziren ve çocuğuyla birlikte hapishanede kalan kadınlara ilişkin düzenlemeler içeriyor) tutuklu ve hükümlü kadınların hapishane şartlarıyla ilgili ayrıntılı düzenlemelere yer veriyor. Bu metinlerde hamile/yeni doğum yapmış/emzirme döneminde/çocuklarıyla kalan mahpuslara, ihtiyaçlarına göre yaklaşımlarda bulunulmalı; çocuklar, uzmanlar tarafından takip edilmelidir. Annesiyle birlikte tutulan çocuk, asla bir mahpus muamelesi görmemelidir, demektedir.
ÇÖZÜM: FARKLILIĞI GÖZETEN, AYRIMCILIĞIN OLMADIĞI UYGULAMALAR

Tüm bu sorunlar karşısında sizin çözüm önerileriniz neler?

Bizler ayrımcılığın olmadığı ya da objektif ayrımcılığı ön plana alan farklılıkları gözeten bir cezaevi yönetme biçimiyle bu sorunların çözüleceğine inanıyoruz. Aslında çoğu günlük sorun insan haklarına ve birey olmanın gereklerine uygun, eşitlikçi bir hukuk sisteminin uygulandığı yönetme biçimleri ile çözülebilir türdendir. Tabii ki bu noktadaki sorumluluk da devlete aittir.

Bizler Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı ve insan Hakları Komisyonu olarak cezaevindeki kadınlar ve yanlarında yaşamak zorunda olan çocuklarının sorunları konusunun takipçisi olduğumuzu ve her zaman çözüm önerilerimizi sunacağımızı bildirmek isteriz.

Fotoğraf: Denis Oliveira/Unsplash

İlgili haberler
Pandemi sürecinde mahpus kadınlar

Cezaevinde olan mahpus kadınlar ve çocukları koronavirüs ile birlikte neler yaşadı. Ceza İnfaz Siste...

Anneleriyle cezaevinde kalan çocuklar meclis günde...

HDP çocuklarıyla birlikte cezaevinde kalan kadın tutukluların, çocuğun üstün yararı gözetilerek uygu...

İşçiler fabrikalara, gardiyanlar cezaevine hapsedi...

Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak...