Bütçe görüşmeleri Mecliste başladı. Bir yanda milyarlarca liranın nasıl harcanacağı tartışılıyor, diğer yanda asgari ücretin ne kadar olacağı... Önümüzdeki hafta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığının bütçeleri arka arkaya görüşülecek.
Devletin gelirlerinin yüzde 85’i vergilerden oluşuyor. Bu vergilerin yalnızca yüzde 11.7’si şirketlerden, geri kalanı ise işçilerin maaşından kesilen gelir vergisinden geliyor. Peki, bu vergileri ödeyen emekçiler o bütçeden nasıl pay alıyor? Emekçi kadınlar, alın teriyle doldurdukları bütçeden nasıl yararlanıyor?
Bu soruların yanıtı için gelin, bir emekçi ailenin evine, Gülcan’ın evine konuk olalım.
‘Evlendiğimden beri borç ödüyoruz’
Bornova Atatürk Mahallesi’nde yaşayan Gülcan, 35 yaşında, iki çocuk annesi bir tekstil işçisi. 13 yaşından beri çalışıyor. “İlkokul bitti, ayakçı olarak başladım tekstile. O günden beri hep çalıştım ama sigortasız…” diyor. 2020’de evlenmiş. Çocukları olmuş, şimdi evde. “Çocuklar küçük, kim bakacak? Kreş yok, olsa da parası var” diye anlatıyor.
Eşi, şehir hastanesinde bir taşeron firmada asgari ücretle çalışıyor. Bir ara kurye işi yapıyormuş kendi arabasıyla, kendi hesabına. Ama borçlar, vergi yükü ve işin yürümemesi yüzünden kapatmak zorunda kalmışlar. “Eşim şimdi asgari ücrete çalışıyor. Borçlardan dolayı maaşından kesinti oluyor. Geçen ay hastalandı, bir de izin için kesildi; maaşı 13 bin lira geldi. Geceleri taksiye çıkıyor. Gece gündüz çalışıyor, buna rağmen her ay 5-6 bin borç alıyoruz” diyor Gülcan.
‘Devlet değil, komşular yardım ediyor’
Ev kira; 18 bin lira. Taşınma masrafı için 18 bin lira da asansör parasına vermişler. O parayı bulmak için eşyalarını satmış: “L koltuğumu sattım, ankastre fırını sattım. Asansör parasının bir kısmını öyle ödedim. Şimdi buzdolabının üstünde biriken faturalar var. Üç aydır ödeyemiyoruz. Akrabalar, dostlar yardım ediyor. Komşum bana 10 kilo un aldı, sağ olsun.”
Devletten sosyal yardım almak istemiş ama hem eşinin hem kendisinin üzerine kayıtlı, esnaf kuryelik zamanından kalan borçlu bir şirket göründüğü için alamamış. “Yardım istemeye gidiyorsun, diyorlar ki üzerinize şirket var. Ama o şirket iflas etti, borç batağında. Bu nasıl adalet?” diye soruyor.
‘Kreş parasını veremediğim için çalışamıyorum’
Gülcan’ın en büyük isteği, küçük oğlunu kreşe verebilmek. Çünkü ancak o zaman yeniden işe dönebilir. “Devlet okulunun kreşine gitmek istedik, aylık 1300 lira istediler. Muhtar ‘Boşver seneye gider’ dedi. Çocuklar kreşe gidemediği ve ben çalışamadığım için evde borç birikiyor.” Gülcan, yüksek kiralara çözüm bulunması gerektiğini düşünüyor: “Asgari ücret 22 bin, kira 18 bin lira. Ne yiyelim, ne içelim? Kreş yok, destek yok. Sonra çıkıp diyorlar ki ‘Kadınlar iş hayatına katılsın.’ Nasıl katılayım?”
Patrona teşvik var, işçiye pay yok
Gülcan’ın eski iş yeri Akar Tekstil, yıllar önce devletten teşvik alıp başka şehirlerde fabrika kurmuş. “Sendika kuruldu diye burayı iflas ettirdiler. Devlet destek verdi, patron büyüdü ama işçiler ortada kaldı. Ben evlendiğim dönem çıktığım için tazminat alabildim, diğerleri alamadı. Orada birinci sınıf makineciydim ama ikinci sınıf maaş alıyordum.”
‘Bize ‘ölün’ demek bu’
Gülcan’ın eşi, yeni yılda asgari ücretin ne kadar olacağını merakla bekliyor. “‘En az 30 bin yapacaklar’ diye umutluydu. Şimdi ‘en fazla 27 olur’ diyor. Eğer öyle olursa bize ‘ölün’ demek bu. Bu ekonomide 35 binin altı yaşamak değil, sürünmek olur.”
Bütçe, Gülcan’ın mutfağına uğramıyor
Mecliste bütçe görüşmeleri sürerken, Gülcan’ın mutfağında tencereler bazen kaynamıyor. Oysa o bütçenin her kuruşu, onun gibi milyonlarca işçi kadının maaşından kesilen vergilerle doluyor. Ama o bütçeden ne kreş desteği geliyor, ne barınma yardımı, ne de insanca bir ücret...
Gülcan’ın hikayesi yalnızca bir ailenin geçim mücadelesi değil; aynı zamanda bu ülkenin bütçesinin kimden alınıp kime verildiğinin özeti. Asgari ücret tartışmaları, bütçe görüşmeleri, vergi adaleti… Hepsi onun mutfağında, ödenmemiş faturaların arasında duruyor.
Gülcan, tüm yorgunluğuna rağmen, net bir şekilde şunu söylüyor: “Bu ülkenin yükünü sırtladık. Bari çocuklarımızın geleceğini taşımayalım. Ücretsiz kreş, insanca maaş, kiraya çözüm istiyoruz. Yaşamak istiyoruz, sadaka değil.”
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN






















