Haklarımızı mücadeleyle kazandık, karanlığa karşı mücadeleyle koruyup, büyüteceğiz
Doğanın can suyunu kurutanlara karşı yaşanabilir bir çevreyi, kentleri, demokratik bir ülkeyi, kadınlar, çocuklar için şiddetsiz ve eşit bir yaşamı hep birlikte kuracağız.

Bugün farklı ülkelerde kadınlar farklı taleplerle mücadele içerisindeler; demokrasi, özgürlükler ve haklar mücadelesinin ise en ön saflarındalar. Latin Amerika’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Asya’ya, Orta Doğu’ya kıta ülkelerinde kadınlar farklı taleplerle ayakta. Kürtaj hakkı, boşanma hakkı, ayrımcılığa son verilmesi, eşit temsiliyet, eşit ücret gibi taleplerin yanı sıra, İran, Afganistan, Yemen, Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadınlar başörtüsü zorunluluğun kaldırılması, giyim-kıyafet serbestisi, yalnız seyahat etme hakkı, çalışma hakkı gibi artık 21. yüzyılda sözünün edilmesinin utanç sayılacağı talepler için hapishaneleri ve öldürülmeyi göze alarak direniyorlar.

Ülkemizde de yıllardır kadınlar özne olarak, şiddete karşı, eşitsizliğe karşı, nafaka gibi kazanılmış hakların korunmasına, yeni haklar elde edilmesine, kadına yönelik şiddette ve kadın cinayetlerinde adaletin sağlanmasına dair köklü bir mücadele geleneğine sahipler. Uzun süredir de diğer toplumsal kesimlerle ve taleplerle birleşen mücadelenin ön saflarında yer alıyorlar.

Kadın hakları bakımından ileri bir kazanım olan ve devlete kadınların haklarının korunması için sorumluluk ve yükümlülük yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılma kararının üzerine şimdi kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir yere sahip olan 6284 Sayılı Kanun, tarikat, cemaat yapılanmaları ve onların siyasi örüntüleri olan partiler tarafından tartışma konusu yapılıyor. Deyim yerindeyse tüm bu yapılar kadınların mücadelesine karşı atağa geçmiş durumdalar. Aileyi koruma adına, kadını şiddet ortamında, çocukları istismar koşullardan yaşamaya mahkûm kılacak politikaların rahatlıkla dillendirildiğini görüyoruz.

Deprem yıkımını yaşarken, halk acılarıyla, soğukla, barınmanın sağlanmadığı koşullarla mücadele ederken, daha enkazdan sevdiklerini, yakınlarını çıkaramamışken Diyanet, evlat edinilecek depremzede çocuklarla evliliğin dinen sakıncalı olmadığının fetvasını verebildi. Bu fetvayla Medeni Kanun ve ceza yasaları yok sayılmış ve alenen suç işlenmiş oldu. Diyanet bu fetvaları verirken, tarikatların, cemaatlerin karanlık sözcüleri demeç verirken cezasızlıktan cesaret alıyor. Fütursuzca kadınların haklarına saldırdıkları gibi sapkınlıklarının teorisini de dine yaslanarak yapabiliyorlar. Erdoğan ve Cumhur İttifakı iktidarının gericiliğinin koruma şemsiyesinden güç alıyorlar.

KADINLARIN BUGÜNÜNÜ VE GELECEĞİ TEHDİT ALTINDA

Şimdi kadınlar daha saldırgan bir siyasi yapılanma ile karşı karşıyalar. Uzun zamandır biliyoruz ve yaşıyoruz ki Cumhur İttifakı’nın siyasal sistemi tek adam yönetimine dayanıyor. Şimdi bu sistem baskılarla, yasaklarla, toplumsal yaşamı “gelenekler, inançlar, aileyi koruma” gibi gerekçelerle, gericilik temelinde yeniden düzenlenmek isteniyor. Tüm bu gerekçeler otoriter ve faşist bir yönetimi örgütlemenin dayanağı yapıldı, yapılıyor.

Bu temelde kadınların kazanımlarına ve toplumsal ilerlemenin dayanaklarına saldırı ilk yönelimleri oldu. Kürtaj hakkı tartışmaya açıldı, boşanma zorlaştırıldı, kadınların yapacağı çocuk sayısı, atacağı kahkahası, giyimi, kuşamı, hangi saatte sokakta olup olmayacağı üzerine ahkam kesmeler arttı. Bu tür tartışmalara en tepeden AKP başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere siyasiler, bürokratlar, din adamları ve kurumları, tarikat ve cemaat liderleri çapsızlıkta sınır tanımayan demeçler vermekten geri durmadılar.

Seçim nedeniyle Cumhur İttifakı’na dahil olan, geçmişten beri işkence ve korkunç cinayetlerin siyasi odağı HÜDA-PAR ve gericiliğin siyasi akımlarından olan Yeniden Refah Partisi ile bu gerici ve karanlık yolda yürümenin hızı artırılmış durumda. Partilerin tek tek programları ve 6284 başta olmak üzere kadına yönelik şiddetle mücadelenin dayanakları olan yasal düzenlemeler ve uygulamaların kaldırılması, Özlem Zengin, Fatma Şahin gibi samimiyetleri tartışmalı da olsa kimi AKP’li siyasetçileri rahatsız etme, parti içinde tartışma yaratma pahasına ittifak programının konusu yapıldı. Böylesi gerici ve karanlık siyasi odakların programları ve vaatleri, kadınların bugününü ve yarınını tehdit ediyor. Öncelikle kadınların kazanımları, hakları ve yaşamlarını tehdit eden bu tehlikenin bertaraf edilmesi bugün için ertelenemez bir görev. Böyle bir ittifaka bırakalım bir oyu tek bir çöp bile verilemez, verilmemeli.

KURTULUŞ, BİRLİK VE MÜCADELE GÜCÜYLE!

Tek adam yönetiminin siyasi birliği olan Cumhur İttifakı’nın gerici, baskıcı, yağmacı ve saldırgan programının karşısında gerçek bir halk seçeneğinin siyasal programını ihtiva eden Emek ve Özgürlük İttifakı kadınların mücadelesinin de adresi olacaktır. Emek ve Özgürlük İttifakı, insanca çalışılacak ve yaşanacak bir ekonomik düzen için halkın işsizliğine ve yoksulluğuna dair halktan yana, halk için ekonomik ve sosyal politikaları çözüm olarak sunarken, kadın yoksulluğuna son verecek, ekonomik yaşamın her alanında eşit ve etkin olmasını sağlayacak politikaları şart koşmuştur. İttifak programında, kadınlar, LGBTİ’ler, gençler, çocuklar ve engelliler için adalet, eşitlik ve özgürlük taleplerini özel olarak formüle ederken toplumsal yaşamın bütün alanlarında eşit ve özgür olabilmeleri için her türlü güvencenin sağlanmasını zorunlu kılmıştır. Kadına yönelik sistematik erkek şiddetiyle çok kapsamlı bir mücadeleyi hedef almış, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli olması ve uygulanmasını, toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılmasını atılması gereken acil ilk adımlar olarak tespit etmiştir. Ortaya koyduğu programla halkın bugün karşı karşıya kaldığı iktisadi, iç ve dış politikada yaşanan sorunlara karşı sunduğu alternatif önerilerle halkın bugün için tek seçeneği olan Emek ve Özgürlük İttifakı kendisini sömürülen ve ezilen bütün halk kitlelerinin, işçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, doğa ve insan hakları savunucularının dayanışması ve ittifakı olarak ilan etmiştir. Aynı zamanda, demokratik bir siyasal düzeni kurmanın, yağma ve talan düzenine son vermenin yolu olarak tüm toplumsal ve siyasal kesimlere açık bir mücadele çağrısı yapmıştır.

Biz 14 Mayıs’ta sadece sandık başında vereceğimiz oylarla değişimin öznesi olmayacağız. Her alanda birliklerimizi oluşturarak, 6 Şubat günü Maraş merkezli depremle ortaya çıkan büyük yıkım sonrasında olduğu gibi kız kardeşlik köprüsünü her yerde kurarak, mücadeleyi elden ele, yürekten yüreğe büyüterek değişimi sağlayacağız. Doğanın can suyunu kurutanlara karşı yaşanabilir bir çevreyi, kentleri, demokratik bir ülkeyi, kadınlar, çocuklar için şiddetsiz ve eşit bir yaşamı hep birlikte kuracağız.

Görsel: Ekmek ve Gül 

İlgili haberler
Eskişehir’de Ekmek ve Gül okuru kadınlar buluştu:...

Eskişehir Ekmek ve Gül’ün çağrısını yaptığı, editörümüz Sevda Karaca’nın konuk olduğu etkinlikte onl...

Kadın kazanımlarına saldırı cumhur ittifakının pro...

Yeniden Refah Partisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşüp prensipler konusunda uzlaşmaya...

6284 ve AK Partinin Kadın Politikasının Mimarisi

AKP, Kadın politikasının mimari algısından neoliberal girişimci kadınlardan, muhafazakâr-dindar-tari...