‘İftira, yalan uydurma’ sözlerine karşı tüm yasalar uygulanana dek...
Dişimizle tırnağımızla kazandığımız bu yasaları, her bir uygulamayı koruyacağız. Daha ileriden düzenlemeler ve kadınların güvende olduğu kamusal bir mekanizma talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ilan edilmesi neredeyse bir ay olacak. Hukuken olmayacak bir iş yapıldı. Meclis yok edildi, tek bir adam, bir partinin genel başkanı karar verdi. Sonra dediler ki “Biz yaptık oldu, ama kadınlar endişelenmesin çünkü ülkemizin mevzuatı yeterli, yasalarımız var, hiçbir sorun yaşamayacak kadınlar”. Hatta “gözümüz gibi bakacağız kadınlara, Ankara Sözleşmesi diye bir şey düşünüyoruz, aklımız fikrimiz kadınları korumakta” gibi sözler ettiler.

Ama gelen bilgiler hiç öyle değil. 6284 sayılı Yasa’yı artık uygulamıyoruz diyen polis merkezleri var artık karşımızda.

Adana'da savcılıktan alınan “Şikayetçinin uzaklaştırma taleplerinin karşılanmasına” ve “Şikayetçinin can güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınması” kararına karşı bir kadının uzaklaştırma talebi, kolluk tarafından "Yapabileceğimiz bir şey yok. Devlet her kadının başına bir polis dikemez" denilerek uygulanmadı. Hatta ifadeyi alan polis memuru “Savcının talimatı beni bağlamaz. Nereye istersen oraya şikayet et” dedi.

Adana ve İstanbul Pendik’te şiddet ve tehdit nedeniyle karakola başvuru yapan kadınlar, “Artık o işlere biz bakmıyoruz, savcılığa ya da aile mahkemesine gidin, kanıt getirin” yanıtlarını aldı.

Yine Adana’da mülteci bir kadın şiddet gördüğü erkekten uzaklaşmak için sığınmaevine yerleşme talebinde bulundu, kadının talebi “Öncesinde şikayet yok” denilerek reddedildi.

Dersim’de hakim, korucunun şiddetine ve tehdidine maruz kalan aile için “Delil yok” diyerek koruma kararı vermedi.

İzmir’de zorla evlendirilmeye çalışılan bir mülteci kadının Mersin’deki sığınmaevi başvurusu ise aile mahkemesi tarafından “Suçun gerçekleştiği yerin kendi mıntıkalarına ya da görev alanlarına girmemesi” gerekçesiyle reddedildi.

Ankara’da N.Y. adlı kadın E.T adlı erkek hakkında 2 ay süreli uzaklaştırma kararı çıkarttı. Daha önceki eylemleri nedeniyle tehdit oluşturan erkek hakkında uzaklaştırma kararının uzatılması ve elektronik kelepçe talep eden kadının isteği mahkeme tarafından “Kadına şiddet uygulandığına yönelik herhangi bir emarenin olmadığı” gerekçesiyle kabul edilmedi.

6 Nisan günü Emniyet Genel Müdürlüğü yazılı bir açıklama yaparak, iddiaları yalanladı ve söz konusu haberlerin maksatlı ve gerçek dışı olduğunu ilan etti. Bununla da yetinmedi Emniyet Genel Müdürlüğü, bu durumu iftira kampanyası olarak değerlendirdi ve meseleyi gündem eden HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’a da 13 Nisan günü bir açıklamayla yanıt verdi.

Ancak, yukarıda saydığımız gibi son derece somut vakalar söz konusu olan. Yer, zaman, şikayetçi kadınlar, hepsi belli. O nedenle uydurma haberlerden söz etmiyoruz, kadınların ve avukat arkadaşlarımızın bizzat yaşadıklarıdır söz konusu olan.

İftira kampanyası olarak ilan edilebilecek hiçbir şey yok ortada. “İlgileniyoruz, takip ediyoruz” denilebilecekken bu şekilde yaklaşılması anlaşılır gibi bir şey değil.

ÜLKENİN DÖRT BİR YANINDAKİ KIZ KARDEŞLERİMİZ VAZGEÇMEYECEĞİMİZİN GARANTİSİ

Kadınlar yalan ve uydurma şeyler yaşamıyorlar ne yazık ki. Gerçekten öldürülüyoruz biz. Şiddetin binbir türüne maruz kalıyoruz. Rakamlar, istatistikler hepsi doğru. Ciddi ciddi güvende hissetmiyoruz bu ülkede. Başımıza her an her şeyin gelebileceğini düşünüyor ve korkuyoruz.

12 Nisan gününü kadınlara tecavüz etme, eziyet etme günü ilan edip, bu çerçevede sosyal medya paylaşımları yapılabilen insanların, erkeklerin ülkesi yaptınız çünkü burayı. Kimden cesaret alıyor acaba böyle yazıp çizebilenler? Kimdir “6284 Sayılı Yasa’ya da sıra gelecek” diyerek kadın düşmanlığını köpürtmeye devam edenler?

Kadınlar yalan söylemiyorlar. Yalan söyleyenler daha bir ay bile geçmeden İstanbul Sözleşmesi sonrası yaşanan tablonun sorumluları.

 “Hangi karakollar 6284’ü uygulamayan hemen araştırıyoruz, izin vermeyiz böyle bir şeye” neden denmiyor? Neden somut olaylar ve bu duruma dikkat çeken açıklamalar iftira kampanyası olarak adlandırılıyor? İstanbul Sözleşmesi kararından sonra kadınların endişeli olmasından daha doğal ne olabilir ki? Kadınların yaşadıkları somut endişeler, yaşam kaygısı iftira kampanyası olarak nasıl değerlendirilebilir?

Emniyet Genel Müdürlüğünün açıklamaları içinde bulunduğumuz kabusu daha açık ve net ortaya koyuyor. Bize yaşatılan bu cehennemin, sadece “yaşamak istiyoruz” çığlıkları atmamızın, her yeni gün onlarca kadının “Korkuyorum, tehdit ediliyorum, korunmak istiyorum” diyerek yardım taleplerini dile getirmesinin sorumlularını bundan açık ve net göremezdik belki de. Açıkça ortadır ki; kadınları korumak istemeyen, kaderleri ile baş başa bırakan bir devlettir karşımızdaki.

İstanbul Sözleşmesi’ne dair yok hükmünde olan, hukuksuzluğun dik alası olan karar ilk açıklandığında demiştik, 6284 Sayılı Yasa ve diğer yasal haklarımız tehlike altında. Haksız çıkmadık ne yazık ki.

İstanbul Sözleşmesi hâlâ yürürlükte bunu bir kez daha büyük harflerle söyleyelim. 6284 sayılı Yasa da öyle. Yasa çok açık ve net iken bunu “uygulamıyorum” diyen polis merkezleri, polisler, amirler suç işliyor. Bu uygulamalara engel olmayan gerekli önlemleri almayan Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı da.

Sevgili kadınlar; asla vazgeçmeyin, asla kabul edip karakoldan geri dönmeyin lütfen. Şikayet edin, Barolara bildirin, bir avukata ulaşmaya çalışın, sosyal medyada paylaşın. Hep birlikte sesimizi daha da yükselteceğimiz bir dönem önümüzdeki.

Dişimizle tırnağımızla kazandığımız bu yasaları, her bir uygulamayı koruyacağız. Daha ileriden düzenlemeler ve kadınların tamamen güvende olduğu kamusal bir mekanizma talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Ülkenin dört bir yanındaki kadınlar, kız kardeşlerimiz bunun garantisi…


İlgili haberler
Koruma kararı vermeyen karakol: Devlet her kadının...

Emniyet’in, koruma kararlarının keyfi olarak uygulanmadığı haberlerini yalanladığı gün Adana’dan bir...

Şiddet mağdurlarının şikayetleri karakollardan ger...

KEFEK CHP Sözcüsü Sera Kadıgil, ‘Şiddet mağdurlarının şikayetlerini karakollardan geri çevriliyor’di...

Mültecilerin İstanbul Sözleşmesi'ni savunması suç...

Denizli'de İranlı 4 mülteci “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” eylemine katıldıkları gerekçesi...