İnşaat işçisinin eşi: ‘Korona öldürmese de biz zaten ölüyüz’
Hanima Kızıltaş’ın eşi inşaat işçisi. Bu süreçte ‘üç çocuğa nasıl bakacağız’ diye soruyor, ne kadar yorulmuş hissetse de dayanışmayı elden bırakmayan güçlü bir kadının cesaretle yazdığı bir mektup bu.

Bugünlerde hepimiz evlerdeyiz. Bu belirsizlik ve birbirine benzeyen günlerde yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim. Hepimiz evdeyiz ama acaba hepimiz eşit miyiz? Sanmıyorum… Çünkü çalışmak zorunda olan babalar, anneler, kardeşler akşam eve geldiklerinde aynı kaygıyı korkuyu yaşıyorlar: “Acaba korona oldum mu, evdekilere de bulaştırdım mı?” Bir de maddi durum olmadığı için işe ölüm pahasına giden birçok insan var. Onlardan biri de benim eşim. İnşaat işçisi bir yere bağlı çalışmıyor günlük yevmiye ile çalışıyor. Korona var diye 5 gün evde. Biri "iş var dese" koşa koşa gider. İki gün çalışır… Nasıl olacak bilmiyorum? Evde zaten paranoyak olduk. Eşim öksürse hepimiz dönüp bakıyoruz, o da bize bakarak “ne oluyor?” diyor ve ağlanacak halimize ailecek gülüyoruz. 

Bizde devletin dağıttığı bedava maskeler için başvuru yaptık uzun bir süre gelmedi, sonra bir mesaj geldi. Herkese müjde verdim ama bu sefer de eczaneler “biz de maske yok” dedi. Şu siyah, halkın çoğunluğunun takmak zorunda kaldığı, sadece polen alerjisi için kullanılabilir olduğu söylenen maskelerden 7 liraya aldık. Eşim çok güvenli(!) bir şekilde işe gidiyor. Akşam yıkıyorum sabah takıp gidiyor. Ben artık umudumu da beklentimi de herkesten, her şeyden kestim. Karmaşık duygular içindeyim. Allah affetsin ama bazen “şu korona hepimizi öldürse de kurtulsak bu eziyetten” diye düşünüyorum. Üç çocuğa nasıl bakacağız, fatura geliyor üç yerden, kredi borcu var, eşim günlük çalışıyor, ne bekleyebilirim artık!

‘YARDIM TALEBİMİZ HALA ONAYLANMADI’

Hayatımızda ilk defa devletten bir yardım talebinde bulunduk. O da daha duruyor hala onaylanmadı. Korona öldürmese de biz zaten ölüyüz. Ama biliyorum ki bizden de kötü durumda olanlar var.

Mahalle arasında geçen patates arabasının sesini duyunca aşağıya indim. 10 liraya biraz patates aldım. Çocuk "abla bereket versin" dedi "bereketini gör" dedim. "Abla açız ya. Ekmek alacak para yok" dedi. "Patates kızart ye bari" dedim. “Yağ yok abla haşlama yemekten midem ağrıyor artık" dedi. Diğer arkadaşı bu konuşmaya katılmadı gururuna yediremedi, döndü arabaya bindi. Oğlum telefon için kumbarasında para biriktiriyordu o paradan 10 lira satıcı çocuğa verdim… Oğlum kumbarasından para aldığım için hem trip attı, hem de küstü. Kızım anlayışlı tabii abisine "o abiler açmış annem ondan vermiş" dedi. Oğlum da “banane ben bunlar için mi birktirdim? dedi. Ben çok kızdım, “benim çocuklarım böyle yetişmemeli. Duyarlı olmalı insan kalmalı" dedim. Sonra düşünmeye başladım; “Oğlum kendi babasının parası olduğu için belki bu kadar kızgın, peki devletimiz bizden kimin parasını esirgiyor." Bilmiyorum… Çok değişik duygularım var. Eşim "korona yüzündendir sürekli içerdesin ondandır" diyor. Boşluktayım, yemeden, içmeden, uyuyup uyanmaktan... Kafam dağılsın diye örgü örüyorum bir ilmek sağlık bir ilmek çocuk bir ilmek kadın diyerek... Tam konsantre oluyorum çocuklar "anne açım diye bağırıyor. Çocukların sesini bastırmak için kalkıyorum yemek hazırlıyorum.

‘İNFAZ YASASINA ÇOK ÖFKELENDİM’

Konsantrem bozulduğu için biraz internette dolaşmaya başlıyorum. Bir haber çıkıyor “infaz yasasında af çıkmış” çok sinirlendim okuyunca. Sağa sola sataştım haberin altına yapılan yorumlardan birine cevap verdim. Kadın bana “cahiller, çocuk istismarına, kadın katilerine, tecavüzcülere af yok" dedi Durup düşündüm girdim, çıkan kararı okudum. Tam da düşündüğümüz gibi ne kadar istismarcı uyuşturucu satan, ne bilim mide bulandırıcı ne varsa işte hepsi yasadan faydalanıyor. Tabii direkt böyle demedikleri için -onlar millete atılan her kazığı süsler sonra atar- güzelce kibarca anlatmışlar. Anlayan anladı anlamayan da bize “cahil” dedi. Kadına laf anlatmadım çünkü onlar çoktu ben orada tektim. Bu yasa ile ilgili tepkimi kendi WhatsApp durumumda verdim. Birazda düşüncesizlik ettim çünkü gönül çalışkan durum paylaşımıma "ne yani üstüme benzin döküp beni yakan o katilde mi? çıkacak" dedi cevap vermedim, utandım. Kendi kendime “bu kadını korkutmaya benim de kimsenin de hakkı yok" dedim. Bir şey yazamadım, ne yazacaktım ki? Ne ona, ne öldürülen çocuklara, katledilen kadınlara verecek cevabım yok… Nefret ettim her şeyden isyan ettim... Bizim dernekteki kadınlara bağırmak istedim. Bağırsam onlar anlar beni. Çünkü bazen bırakıp gitmek istiyorum İstanbul'u… Ama dava arkadaşlarım var diye bir yere de gidemiyorum... Duygularım çok çok karışık İstanbul'u bırakıp gideceğim ama İstanbul'un haberi yok… O da ayrı bir psikoloji…

Koronalı günler yaşıyoruz, koronasız günleri de görürüz inşallah diyorum!

İlgili haberler
Korona günlerinde kız kardeşe uzanan dayanışma eli

Zaten sosyal yardımlarla ayakta duran kadınlar, şimdi daha büyük bir yoksullukla karşı karşıya. İşte...

Esenyalı Mahallesi’nden kadınlar: Korona fırsatçıl...

Esenyalı Mahallesi’nde yaşayan kadınlar korona fırsatçılığı yapıp çocuk istismarından hükümlü olanla...

Korona günlerinde şiddet: Bahaneler arttı, acil ön...

Kuşlara ekmek vermek, çocukların ses çıkarması bahanesiyle şiddet, uzaklaştırma kararına rağmen salg...