Kıraathanede çalışan bir kadın: Hayat pahalılığı, bakım yükü, şiddet, taciz...
Ağırlaşan ekonomik koşullar ve kazanılmış haklara dönük saldırılardan payını alan kadınlardan biri olan Zehra’yla İstanbul Kartal’ın Kurfalı Mahallesi’nde, çalıştığı kıraathanede konuştuk

Bir yandan her geçen gün artan hayat pahalılığı, yükselen enflasyon ve zamlar karşısında eriyen ücretler, bir yandan da iktidarın kadınlara yönelik saldırıları, nafakadan çalışma hakkına kadar sırayla her hakkı hedefe koyarak yeniden ürettiği politikalar emekçi mahallelerdeki kadınların sırtına biniyor. Türkiye İstatistik Kurumuna (TÜİK) göre enflasyon ekimde aylık bazda yüzde 4.75; Enflasyon Araştırma Grubunun verilerine göre ise yüzde 6.24 oldu. Yıllık enflasyon ise TÜİK’e göre yüzde 61.53, ENAG’a göre yüzde 130.13’e ulaştı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise eylül ayını aile çalıştaylarıyla geçirdi. Çalıştaylarda nafaka hakkından boşanma hakkına, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a kadar pek çok kazanılmış hak hedefe kondu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre de geçen ay 32 kadın öldürüldü, 18 kadının ölümü ise şüpheli.

İKİ EMEKLİ AYLIĞI, BİRİ ÖĞRENCİ, BEŞ KİŞİLİK NÜFUS

Ağırlaşan ekonomik koşullar ve kazanılmış haklara dönük saldırılardan payını alan kadınlardan biri olan Zehra’yla İstanbul Kartal’ın Kurfalı Mahallesi’nde, çalıştığı kıraathanede konuştuk. Zehra 50 yaşında. Biri yeni mezun, diğeri okumaya devam eden iki kızı var. Zehra tekstil atölyelerinden emekli. Eşi ise yıllarca aksesuar ürünleri için kaynak işleri yaparak geçim sağladıktan sonra emekli olmuş. Eşi de kendisi de 7 bin 500’er lira emekli aylığı alıyor.

Yüzde 90 engelli raporu olan, Alzaymır hastası annesi de evde kendileriyle birlikte yaşıyor. İki emekli aylığı geçime yetmeyince bir dernek kıraathanesini işletmeye başlamış Zehra.  Kıraathanenin geliri çoğu zaman masrafı karşılıyor. İki senedir her gününü gündüz kıraathanenin akşam ise ev işleri ve annesinin bakımına yetişmeye çalışarak geçiren Zehra ekonomik sorunlarını derdini, kıraathanede çalışarak geçirdiği günlerini anlatıyor.

"NE İŞİN VAR, ÇALIŞMA" DENİYOR

Ne kıraathaneye gitmek ne de kıraathanede çalışmak kadınlar için ‘alışılagelmiş.’ Zehra da iki senedir sık sık “Kadının kahvede, bir sürü erkeğin arasında ne işin var?” sözlerini duyuyor: “Kendi çevremden de tepki alıyorum. İnsanlar eleştiriyor, çalışmamızı istemiyor ama çalışmak zorundayız.”

Zehra ilk başlarda sıkışmış hissetse, rahatsız olsa da hayat şartları, geçim sıkıntısı onun açısından kıraathanede çalışmayı zorunlu kılıyor. Zehra bakışlardan bile rahatsızlık duyduğunu, iki senedir kıraathanede bir insana dahi selam vermediğini anlatsa da işine devam etmekte kararlı, “Ama her şeye rağmen devam, kadınlar her yerde çalışabilir, hiçbir şey erkeklere ait değil. Çalışmak zorundayım, ekmek paramı kazanmak zorundayım” diyor. Zehra’nın bir başka rahatsızlığı ise kıraathaneye sadece erkeklerin geliyor oluşu. “Kıraathanede çay içip sohbet etmek erkeklere mi has?” diye soran Zehra kadınların da oturmaya gelmesini istiyor.

"SUÇLUYU CESARETLENDİRİYORLAR"

İktidarın kadınların temel haklarını dahi hedef alan hamlelerini sorduğumuzda ise Zehra öfkeleniyor. “Ben çalışmayınca benim evimin ihtiyaçlarını karşılayacak mı? Bana çalışma diyorlar da nasıl çalışmayayım? Ben altı aylık çocuğumu komşuya bırakıp işe gittim, kim bunu ister ki?” diyor. Kadınların eve mahkum olmadığını söyleyerek karşı çıkan Zehra, “Kadın diye eve köle mi? Kadının da çalışması, dışarıda olması, bazı şeyleri yaşaması lazım. Niye evde otursun kadın? Çocuk doğur, evde otur çocuğa bak. Öyle saçmalık mı olur?” diye milyonlarca kadının aklını kurcalayan soruları art arda soruyor.

Yalnıza kadınların çalışmasına dair değil, iktidarın kadın politikalarına dair de eleştirileri var Zehra’nın: “Kadınlar çalışıyor, çocuk bakıyor, ev işlerine koşturuyor. Şiddete uğruyoruz, taciz ediliyoruz. Her gün kaç tane kadın öldürülüyor bu ülkede? Hangisinin önlemini alıyorlar, hangisinde hakkımızı savunuyorlar? Cezalandıracağı yere cesaretlendiriyor”


EMEKLİYE AYLIĞI DEĞİL AMA FİYATLAR SÜREKLİ ARTIŞTA

Bu sene emekli zamlarında en düşük emekli aylığı 7 bin 500 TL olarak belirlense de “seyyanen zam” illüzyonuyla emekli aylıklarına gelen yüzde 25 zam, kök ücreti 6 bin TL’nin altında olan aylıklara uygulanmadı. Pek çok emekli 7 bin 500 TL aylık almaya devam etti. İktidar sık sık “emekliye müjde, emekliye iyi haber” ifadeleriyle bir artış iddia etse de henüz Zehra’nın cebine giren aylıkta bir değişiklik yok.

Zehra geçen seneye kadar iki, bu sene ise bir kızını okutuyor. 2 Ekim’de çoğu üniversitenin açılmasıyla barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçların karşılanması problemini Zehra ve ailesi de yaşıyor. Büyük kızının okuduğu zamanla kıyasladığında öğrenci masraflarının çok daha zor karşılandığını anlatan Zehra, “Binlerce lira tutuyor tabii her ay. Hafta sonları geliyor mesela, geliş gidiş 100 lira zaten. KYK yurdu fiyatları katlanmış. Bir KYK bursu var, 1250 TL. Bir çay bir poğaça zaten 30 lira olmuş. Ancak yetişiyoruz” diyor.

Zehra bir ekmeğin 10 lira olduğu, pazardan 500 liranın altına çıkılmadığı günlerde 7 bin 500 TL’nin hiçbir şeye yetmediğini anlatarak soruyor: “5 bin, 6 bin gün prim doldurdum, 25- 30 sene çalıştım, 7 bin 500 TL için mi çalıştım ben bunca gün? Çalışmadan emekli maaşıyla hayatına devam etmesi mümkün değil. Nasıl mümkün olabilir? Öyle olsa eğer çalışmam zaten ben bu yaşımdan sonra. Ben hem hasta anneme bakıyorum hem de çalışıyorum hâlâ”

TEMEL İHTİYAÇLAR DAHİ BİR HAYALE DÖNÜŞTÜ

Yüzde 90 engelli annesi için sosyal yardıma başvurduğunda ise başvurusu düzenli bir emekli aylığı ve evi olduğu gerekçesiyle reddedilmiş. Bakımevlerine baktığında ise aylık 30-40 bin liraya varan fiyatlarla karşılaştığını anlatan Zehra’ya bunca işe nasıl yetiştiğini soruyoruz.

Zehra bu soruya pek çok kadının vereceği cevabın aynını veriyor: “Yetişmek zorundayım, ne yapayım? Bazen yoruluyorum tabii, isyan ediyorum ama n’apalım, mecburuz. Anneme bakmak zorundayım, çocukları okutmak zorundayım, para yok bir de çalışmak zorundayım. Bu yüzden kendinden kısıyorsun. Ben iki senedir ne bir parkta ne bir çay bahçesinde oturabildim, evden işe işten eve”

Maddi sıkıntı çekmeseler neler yapmak istediği konusunda ise yıllar boyu hiç durmadan gündüzlerini tekstil atölyelerinde, kıraathanede akşamlarını ise ev işleriyle geçiren Zehra’nın listesi uzun da olsa temel ihtiyaçlardan öteye gitmiyor: Evin eşyalarını yenilemek, annesine daha iyi şartlarda bakmak, eşiyle bir tatil yapabilmek, çocuğunu daha iyi şartlarda yaşatmak...

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Sivas’ın tek kadın kıraathane işletmecisi Şahset:...

Sivas’ta yaşayan 47 yaşındaki Şahset Kurugöl 8 ay önce devraldığı kıraathaneyi işletiyor, ama ne zor...

İstanbul’un kadın itfaiyecileri algıları değiştiri...

Şişli İstasyonunun kadın itfaiyecileri Tuba Kaya ve Dilara Karabulut kadın itfaiyeci olmayı anlattı.

GÜNÜN MUCİDİ: Marguerite Perey

Bugün ölüm yıldönümü olan fizik ve kimya bilgini Marguerite Perey’i buluşlarıyla hatırlayalım.