LC Waikiki işçileri: Sağlığımız için ücretli izin
LC Waikiki'de çalışan bir işçi, fabrikadaki son durumu ve taleplerini yazdı.

Koronavirüsün ülkemize de sıçramasından sonra çalışanlar olarak aklımıza gelen ilk soru “Acaba bizim şirketimiz ne gibi önlemler alacak” oldu. Sağlık Bakanlığının yaptığı açıklamadan sonra yaklaşık bir hafta kadar önlemlerle ilgili bir duyuru yapılmadı. Ta ki virüs tespiti yapılanların sayısının iki haneye ulaşmasına kadar.

İlk olarak sadece tuvaletlerde olan dezenfektanlar çalışma ve dinlenme alanlarına konulmaya başlandı. Daha sonra virüsün gün geçtikçe yayılmasından dolayı haliyle çalışanların tedirginliği arttı. Zaten maske stoku olmaması bir yana sadece dezenfektan sayılarının arttırılmasının önlem olarak görülmesi panik havasını ateşler nitelikteydi. Belirli yerlerde eldiven ile çalışmamızın yanı sıra virüsün etkisi ile eldiven stoklarının tükeniyor olması da bu sıkıntıların üzerine bindi.

16 Mart gününden itibaren yemekhanede salat bar kısmındaki yiyeceklerin tamamen kaldırılıp yerine jelatinli kaplar içinde “sağlığa uygun” yiyecekler verilmesi, yoğurdun kapalı paketlerde dağıtılması, meyve türlerinin de küçük jelatinlerde verilmesi, 30 dakikada bir el temizliği yapan yemekhane personellerinin bunu 15 dakikada bir yapması, tuz, karabiber gibi ortak kullanılan baharatların küçük paketler içinde dağıtılması gibi birçok önlem alındı. Bunun dışında bizlere verilen bilgiye göre virüs öncesi ayda 1 defa dezenfekte olan araçların 2 haftada bir yapılacağı.

Alınan bu önlemler dışında enfekteli kişilerin sayısının artması ile engelli, kronik hasta, 60 yaş üstü ve hamilelerin idari izinli sayılması konusu gündeme geldiğinde şirketin izinler konusunda uyguladığı politika oldukça tartışmaya açık. İlk olarak yıllık izin bakiyesi 14 gün ve üzeri olan kişilerin ‘zorunlu’ olarak izne çıkarılması. Ardından engelli ve kronik hastalar içinden ‘belirli’ kişilerin izne çıkarılması. Engelli, hamile ve 60 yaş üstü olanların idari izin hakkı. Bunu biliyoruz. Fakat kronik hastalığı olan kişileri sınıf sınıf ayırmalar akıllara bunun önlem değil de ne günü kurtarma politikası izlendiğini düşündürüyor. Hatta idari izin verilecek personellere yöneticilerin “Önce hastaneden rapor almaya çalışın. Alamazsanız idari izin kullanın” demesi bu yönde düşünmemizi de körüklüyor. Örneğin kalp hastası olan iki personelin birine idari izin verip diğerine izin verilmemesi... Bunun nedenini sorduğumuzda birinin 3. derece kronik diğerinin ise 2. derece kronik hasta olmasından kaynaklandığı söylendi. Virüs hastalığın seviyesini dinler mi? Tüm bunların dışında yani zorunlu yıllık izinler ve adaleti tartışılır idari izinler dışında kronik hastalığı olmayan veya kronik hastalıklı sınıfına alınmayan yıllık izin bakiyesi olmayan arkadaşların aklında şu soru var: Bizleri de izne çıkardıklarında kesinlikle ücretsiz izin kullandırırlar, biz ne yapacağız? Ben şahsi olarak bu izlenen politikanın önlem amaçlı olmadığını düşünüyorum. Ki bu düşüncede yalnız olmadığımı biliyorum. Önlem varmış gibi gösteriliyor. Yeterli bir önlem alınmıyor. Mobingler devam ediyor.

Çalışma alanımıza sabah gelirken kullandığımız servis dahi başkalarının yemek artıklarıyla doluyken ilaçlamalar yapılıyor deniliyor. Yaklaşık 5 bin kişinin çalıştığı alanda ise çay ocakları, yemekhaneler, tuvaletler halen daha olması gereken temizlikte değil. Kronik rahatsızlığı olan insanları zorla yıllık izinlere çıkardılar fakat, yanımızda grip olan arkadaşlarımızı mesaiye bırakmaktalar. Önlem alınıyor gözükse de aslında alınan önlemler göstermelik.

Girişlerde ellerimize kolonya döküyorlar ama bizden adet istemeye devam ettikleri için yeteri kadar ellerimizi yıkayamıyoruz. Bu durum karşısında depomuz yönetimi yeterli önlem aldığını düşünürken süreç biz çalışanlar için baskıya dönüşmüş durumda. “Biz kadınların yaşadıkları ekstra bir zorluk ise evde de çalışmaya devam etmek. Gün boyu çocuklarım evde. Annem ve babamın kronik rahatsızlıkları var ve ben gün boyu binlerce insanla iletişim halindeyken çocuklarımın ve ailemin güvenliğini sağlayamıyorum. Eve gittiğimde elimde çamaşır sulu bir bez, elimin dokunduğu her yeri silmeye çalışıyorum. Ellerimde ciddi yaralar meydana geldi. Çocuklarıma sarılmaya bile korkuyorum” diyor aynı bölümde çalıştığım Ayşe abla.

Gamze ise okulların kapandığını ve çocuklarını gönderecek bir yer olmadığını anlatıyor çay sohbetinde. “Allah’a emanet edip kapatıp kapıyı çıkıyorum. Eve geldiğimde ise onları nasıl bulacağımı bile bilmiyorum. Onlara hastalık getirmekten korkuyorum” diyen Gamze tek çözümün işyerlerinin en az on beş gün ücretli izin vermesi gerektiğini söylüyor. Aslında işyerindeki tüm çalışanların genel çözüm yolu bu yönde.

Sanem ise MS hastası ve doktorlar durumunun çok ciddi olmadığı gerekçesi ile rapor vermedi. Senelik izni olmadığı için izne de çıkamadı. Yanımızda bizimle beraber çalışmaya devam ederken işlerin az olduğu gerekçesi ile yaptığımız itirazlar sonucu izin verildi.

LC Waikiki yönetimi tarafından yapılan son açıklamada işyerindeki bir bölümde virüs tespitinin gerçek olduğu, tespit edilen bölümde 16.00-00.00 ve 00.00-08.00 vardiyalarına izin verildiği belirtildi. Diğer bölümlerde ise sağlıksız bir şekilde çalışma devam ediyor.

Yapmış olduğumuz haberler doğrultusunda işyerindeki ciddi durumu saklayamamış ve açıklamak zorunda kalmışlardır. Bu bilgiler doğrultusunda, yapılmaya çalışılan bütün önlemlerin gerçek bir önlem olmadığı sadece kendi çıkarları ve sağlıklarını korudukları açıktır. Biz sağlığımız için ücretli izin verilmesini acil bir şekilde istiyoruz.

Kaynak: Evrensel




İlgili haberler
Marketlerde risk altındayız, önlem yok

Markette çalışan üniversite öğrencisi bir okurumuz anlatıyor: Marketlerin aşırı yoğunluğundan dolayı...

İşten atılmak değil, iş güvencesi ve ücretli izin...

Boyner’de kasiyer olarak çalışan bir kadın işçi: Biz bugün evdeyiz, ama her güne kaygıyla uyanacağız...

Koronanın kaldırdığı örtüler

Sağlıksız koşullara terk edilen emek gücünün ayakta kalma sorunu ortadayken yalnızca sermayenin ihti...