Tarım işçisi kadınlar virüs, oruç demeden çalışıyor
Adana’da mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Ebru: ‘Devlet memurlara sunduğu olanağı bize sunmuyor. Devletin tarlada çalışana, garibana bir faydası yok.’

Adana’nın Çukurova ilçesine bağlı Salbaş’ta bir marul tarlasında konuştuğumuz kadın işçiler hem koronavirüs tehdidi altında, hem de oruçlu halde güneşin altında çalışıyor. Ebru ve Hatun, bu koşullar altında çalışmalarının nedeninin evdeki ekonomide işlerin kötüye gitmesi olarak anlattı.  

‘DEVLETİN GARİBANA FAYDASI YOK’
Biz tarlaya vardığımızda güneş tepede olmasına rağmen iş henüz bitmemişti. Marullar, tarım işçisi kadınların ellerindeki orağı andıran oraktan daha küçük bıçaklarla kökünden kesilip kasalara yerleştirildikten sonra kısa bir mola verildi. Hemen hepsi oruç tuttuğu için enerjileri tükenmiş, oturdukları gölgelikten kalkmak istemiyorlardı. 7 saattir çalışıyorlardı ancak hâlâ kamyona yüklenecek kasalar ve tarladaki marullar vardı. Biraz soğuk su ile yüzlerini serinletip, eve gidip dinlenme hayaliyle bitmeyen işe lanet ediyorlardı.

Tarlada konuştuğumuz mevsimlik tarım işçisi Ebru Ektiren, tarım işçileri olarak daha iyi şartlarda çalışmak istediklerini anlattı. Daha çok iş olanağı, iş güvenliği olsun istediklerini ifade eden Ektiren, “Ama olmuyor. Ancak bu kadarını sağlıyorlar bize. Böyle koronada bizim gibi yevmiyeci insanlar işine gidemediği zaman aç kalıyor ama memurlar, onlar oturduğu yerden gelirleri var. Devlet memurlara sunduğu olanağı bize sunmuyor. Devletin tarlada çalışana, garibana bir faydası yok. Dışarıda giydiğimiz kıyafetleri dışarıya bırakıyoruz. Gerekli tedbirleri alıyoruz, çocuklarla temas etmemeye çalışıyoruz. Kendimizce aldığımız tedbirler ne kadar faydalı bilemiyorum. Yardımlar dağıtılıyormuş. Bize hiçbir katkısı olmadı” dedi.

‘İŞ BAŞA DÜŞÜNCE ÇALIŞMAYA BAŞLADIM’
Ebru Ektiren, çalışmaya 2 yıl önce eşinin işleri kötüye gitmeye başlayınca başlamış. Krizin derinden hissedildiği o günlerde “İş başa düştü” diyerek oturduğu mahallede yaygın olan tarım işçiliğine başlamaya karar vermiş. Eşinin kendi işini yapmaya başladığında işlerin durduğunu anlatan Ektiren, “Onun işi durunca iş başa düştü. Kirada oturuyorum. Üç tane çocuğum var. Üçü de öğrenci, okula gidiyorlar. Üçünün de her türlü gereksinimleri var. Hem ilaç, hem okul, hem defter… Bir sürü. Saymakla bitmiyor. Çocuklar her şey istiyor. Mecbur çalışıyoruz” dedi.

‘KADININ KENDİ PARASINI KAZANMASI KADAR GÜZEL BİR ŞEY YOK’
Çalışmaya başlamanın kendisinde yarattığı değişimi sorduğumuz Ektiren, şunları söyledi: “Kimseni eline bakmıyorum. Kimseye hesap vermeden, kendi ihtiyaçlarımı kendim gideriyorum. En azından çocuklarıma, kendime faydam oluyor. Bir kadın için kendi parasını kazanmak kadar güzel bir şey yok. Biz hep çalıştık, kendi paramızı kazanıyoruz, ayaklarımızın üzerinde duruyoruz. Bazı kadınlar pasif duruyor, eşinin eline bakıyor ama öyle olmaması lazım. Tarlada bile çalışma imkanı var.”


ERTELENEN HAYAL ‘OKUL’
Ektiren çalışmaya başlayınca yıllardır ertelediği hayallerine kavuşmanın kapılarını da aralamış. Maddi durumları iyi olmadığı için okuyamadığını anlatan Ektiren, bu konuda da işin başa düştüğünü dile getirdi: “Düşündüm, böyle gitmeyeceğine karar verdim. Çünkü her şeyi kocadan beklememek lazım. Bir erkeğin eline bakmamak lazım. Zaten o imkanı da veremez. Bir şeyleri kendim için yapmadığım sürece hep böyle tarlalarda çalışmaya mahkûm kalacağım. Kendim için bir şeyler yapmam lazımdı. O yüzden okula başladım. Şu an ben hem öğrenciyim, hem çalışıyorum. Açıktan liseyi okuyorum. Moda tasarımı okuyorum. Okulu bitirdikten sonra kendi yerimi açıp kendi mesleğimi yapmak istiyorum. Şimdi okuyorum. Umarım amacıma ulaşırım.”

‘SİGORTAMIZ OLSA DA EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI İLERİDE ALSAK’
Ektiren, emeklerinin karşılığını alamadığını da, mevsimlik işçilerin işlerinin daha zor olduğuna şu sözlerle anlattı: “Yaz kış çadırlarda kalıyorlar, çamaşırlarını tüm işlerini elde yapıyorlar. Biz evden gelmemize rağmen çok zor oluyor. Yeri geliyor, yağmurda çamurda çalışıyoruz ve kışın çalışma şartları çok zor. Bu tarladan hayatta geçemezsiniz, yağmur yağınca yarıya kadar batıyoruz. Yağmurun altında çalışıyoruz. Emeğimize karşı aldığımız ücret bana göre az, ama işverene göre çok. Bir de bizim elçilerimiz var. Paramızın yüzde 10’ununu onlar alıyor. Bize göre az çünkü tarla işi çok zor. Zor şartlarda çalışıyoruz. Keşke sigortamız da olsa verdiğimiz emekler bize de katkı sağlasa.”

EVLE TARLA ARASINDA BİTMEYEN MESAİ
Tarladaki zorlu çalışmadan sonra salgınla birlikte birkaç kat artan ev işlerine girişen Ektiren, evle tarla arasındaki mesaisini şu şekilde anlattı: “Evdeki işlerle ilgili bir değişim olmadı. Eve gidince evin bütün işini kendim hallediyorum. 3 tane çocuk var ve ev hiç olduğu gibi kalmıyor. Bütün işleri yemekti çamaşırdı, bulaşıktı… kendim görüyorum. Sahura kalkıyoruz, sahurdan sonra hiç yatmıyoruz. Servis bizi alıyor, 6 gibi tarlada oluyoruz. İş kabaladır (götürü usulü). İşin ne zaman bittiği belli değil. Bazen 12’de bazen 1’de… İşin yoğunluğuna göre değişiyor. Bugün işimiz çok yoğun. Erken gelmemize rağmen henüz bitmedi.”

TARIM İŞÇİSİ HATUN: ‘EN BÜYÜK ZORLUĞUM ŞU AN ORUÇLU ÇALIŞMAK’
Hatun isimli tarım işçisi de sahurda başlayan mesailerinin 30 kişi ile aynı serviste geldikleri tarlada devam ettirdiklerini anlattı. 30 kişi ile aynı serviste risk altında olmalarının üzerine bir de oruç oldukları için susuzluk eklenince çalışmak da çekilmez hale geliyor. Ancak Hatun da çocukları için çalıştığını söylüyor. İnşaat işinde çalışan eşi, inşaatta yaşanan krizle birlikte işsiz kalınca çalışmaya karar vermiş. Hatun, bu koşullarda çalışmak zorunda kalmasını şu şekilde anlattı:
“30 kişi arasında pikapla geliyoruz buraya. 30 kişini hiçbirinde maske yok. Yüzümüzü yazmalarımızla kapatıyoruz. Maske için başvurduk gelmedi. Eczaneden sorduk alamadık. Para ile alsak onu da yasak ettiler. Kabalamızı yapıp gidiyoruz. Sipariş olduğunda akşama kadar kalıyoruz. En büyük zorluğum şu an oruçlu çalışmak. Ben virüsten korkuyorum. Ama eşim çalışmadığı için mecbur çocuklarıma ben bakacağım. 4 tane çocuğum var. Başka bir gelirim yok, kiradayım. Mecburen geliyoruz. Yoksa çocuklarımız aç kalır.”
Çalışmaya başlayınca eve yemek getirmeye başladığını söyleyen Hatun, “Para olmayınca eşler kavga etmeye başlıyor. Durduk yere çocuklara kızıyorum. Çocuklar isteyince, ‘Ayakkabımız yok, elbisemiz yok’ deyince benim zoruma giderdi. O yüzden kavga çıkardı. Gene zorluk çekerdik, eşim çalışıyordu ama... Bazen sigortası yatardı bazen yatmazdı” diye konuştu.


İlgili haberler
Tarım işçisi kadın: ‘Korkuyoruz ama, aç kalmasın ç...

Kovid-19 salgını sonrası mevsimlik olarak çalıştıkları tarlalara gidemeyen tarım işçileri, yoklukla...

Tarım işçisi kadınlar: Erkeklerle aynı işi yapıyor...

Siirt’te fıstık hasadında çalışan kadınlara 75, erkeklere 120 TL veriliyor. Kadınlar ücret eşitsizli...

Tarım işçisi kadınların gerçeği çadır, hayali beto...

Tarım işçisi ve çadırlarda yaşayan kadınlar elektrik, su sıkıntısı içerisinde çamaşırları, bulaşıkla...

İSİG: Kadın iş cinayetleri en fazla tarım ve sağlı...

İSİG’in iş cinayetleri raporuna göre kadın iş cinayetlerinin en fazla tarım ve sağlık iş kollarında...

Teker üstünde geçen mevsimlik hayatlar

Yaşadıkları kentlerden daha uzun zamanı çalıştıkları şehirlerde geçiren mevsimlik işçiler için hayat...

Tarımda çalışan kadınların yüzde 90’ı kayıt dışı

Türkiye’de 2.5 milyon kadın çiftçinin yüzde 78’i ücretsiz aile işçisi olarak, yüzde 90’ı da kayıt dı...