Bize çizilen sınırları aşmak o kadar da zor değil...
Hayatı hakkında kararlar verilirken sadece dinleyici olan bir kız çocuğundan; kendi hayatını şekillendiren bir kadına dönüştüm. Benim gibi kadınlara hep ‘Bir ihtimal daha var’ diyorum.’

Merhaba sevgili Ekmek ve Gül okurları. Şu an bu yazıyı çok kısa bir zaman önce izlediğim bir filmin hâlâ etkisindeyken yazıyorum. Filmin adı Halam Geldi”. Ekmek ve Gül sitesinde önerilen bir filmdi. Film kadın sorunu, çocuk yaşta evlilik, akraba evliliklerinin çocuğa yansımaları ve göç sorununa farklı bir bakış açısı sağlamak için çekilmiş. Hikaye Kıbrıs’ın bir köyünde geçiyor. Köyde kız çocukları regl olmaya başladıktan sonra hastaneden “Akli dengesi yerinde değil” raporu alınarak okuldan alınıyor. Ve en kısa zamanda bir akrabalarıyla evlendiriliyorlar. Kızlar regl olduklarını “Halam geldi, gelecek” diyerek birbirlerine şifreleyerek anlatıyorlar.  

Hikaye köyde yaşayan Halil, Huriye ve Reyhan’ın yaşamları üzerinden aktarılıyor. Halil İstanbul’da büyümüş, sonradan dedesi hastalandığı için ailesiyle köye dönmüş. Huriye ve Reyhan ise Diyarbakırlı. Göçle gelmişler köye. Reyhan okumak istiyor, ailesinin evlendirme niyetine karşı Limna’ya kaçmayı planlıyor. Cebinde hep harita taşıyor. Halil Reyhan’a Limna sınırını anlatırken işaret parmağıyla şakağına dokunarak “Sınırlar burada” diyor. “Sınırlar insanın kafasının içinde”. Bu cümle bana Reyhan’a, köydeki diğer kız çocuklarına, kadınlara çizilen sınırları düşündürdü. Tamamen toplumun baskı amaçlı ürettiği sınırlar.

Filmi izleyince bu sınırların aslında hepimize çizildiğini itiraf ettim kendi kendime.

TACİZ KARŞISINDA SUSMAK KENDİME KOYDUĞUM İLK SINIRDI

Henüz okula yeni başlamışken kuzenimin beni taciz ettiğini anlatmaya korktuğum günleri hatırladım. Uzun süre devam etmişti ama kimseye anlatamadım. Annem evde tek kalmam gerektiği zamanlarda beni ya onların evine bırakırdı ya da onu yanımızda dursun diye çağırırdı. Yani beni ona emanet ederdi. O ise hayat boyu taşınabilecek bir korkuyu kendisine evde korkmasın diye emanet edilen çocuğun kucağına bırakmıştı. Anlatsam da kimsenin inanmayacağını, ona bir şey olmayacağını az çok biliyordum. Kendime yapılan haksızlığa susmak zorunda olduğumu bilmem hayatıma sessiz sedasız çizilen ilk sınırdı.

Regl olduktan sonra neler yapmam gerektiğini anlatmaya başladı ablam. Hareketlerime daha çok dikkat etmem gerekiyormuş. Artık çocuk değilişim. Bir de başörtüsü takmam gerekiyormuş, günahmış. Günah işlersem cehennemlik olurmuşum. Regl olduğumda henüz 13 yaşındaydım, fark ettikten sonra saatlerce ağlamıştım, başörtüsü takmak zorunda kalacağımı söyledikleri için. Bir de birini seviyordum. Çocukluk aşkı işte. Sanıyordum ki artık onu sevmem günah. O korkuyu burada kelimelerle asla anlatamam. İkinci sınırım da çocukluğumla genç kızlığım arasına çekildi sanırım: Regl.

Üçüncü sınırım ise ilkini aşmak isterken oldu. Dedemlerle aynı mahallede oturuyoruz. Bir komşuları vardı, komşunun da beni taciz etmeye başlayan oğlu. Artık daha büyük olduğum için susmak istememiştim. Ablama anlattım ama umduğum gibi geçmemişti konuşma. “Sen de gitme o zaman oraya” demişti. Kendimi suçlu hissetmeye devam ettim. O günden sonra tam 5 yıl o evin civarına uğramadım.

ÇEVREMİN KABULÜNÜ ALMAK İÇİN KAPANDIM

Ailem ve oturduğumuz yer oldukça tutucu. “Ne zaman örtüneceksin” sorusuna 2 yıl direnebildim ancak. Başka bir seçeneğimin olmadığını sanıyordum. Başörtüsünü takarak kendimi çevreme kabul ettirdim. Ama ne kadar çabaladıysam da o görüntüme alışamadım. Tam 6 yıl. 6 yıl boyunca görüntümü sevmeden, kadın kimliğimi gizleyerek geçti. Erkek gibi davranarak tacizden korunacağımı düşündüm. Kendimi öyle görmek istemiyordum. Ama bunu kendime itiraf etmem biraz zaman aldı. Olmadığım biri gibi görünmeye, davranmaya çalışmak beni özgüvensiz, kendine saygısı olmayan bir kadın haline getirdi. Ve neden böyle olduğuma bir açıklama getiremiyordum.

ÖRTÜMÜ ÇIKARARAK İLK KEZ KENDİM İÇİN BİR ŞEY YAPTIM

Bir gün aynada saçlarımı açıp kendimi izledim. Dakikalarca baktım kendime. Başörtüsü yüzden mutsuz olduğumu, kendimi sevmediğimi anladım. Artık ne yapmam gerektiğini biliyordum. Sonucu ne olursa olsun örtüyü çıkaracaktım.

Bir gün evden çıktım ve beni kimsenin tanımayacağı bir yerde başörtümü çıkarıp, üzerimi değiştirip sokağa çıktım. Kalbimin nasıl attığını hiç unutmam. İlk kez kendim için bir şey yaptım ve kelimeler yetmiyor gururumu anlatmaya. Herkesin beni izlediğini sandım önce. Rüzgar saçlarıma değdikten sonra aslında yıllardır ne istediğimi çok iyi anladım. Bir daha o histen vazgeçemeyeceğime emin oldum.

Ailemin ısrarına rağmen onların yanında değil başka bir şehirde üniversite okumaya gittim. Başörtüsünü de bir daha asla takmamak üzere çıkardım. Görüntümle, kendimle barıştım. Aynaya bakarken hep gülümsedim. Arkadaşlarım gülüşümün bile değiştiğini söyledi. Farkındaydım. Kendim için yaptığım ufacık bir hamle beni bambaşka bir insan haline getirmişti. Ve ben bu dönüşümü çok sevmiştim.

Şu an 21 yaşında üniversite öğrencisi genç bir kadınım. Adımın hiçbir önemi yok. Toplumun dayattığı sınırlarda yıllarımı yitirdim. Ama o yılların sonunda kendi sınırlarımı çizmeyi öğrendim. Çocuk bedenime yapılanlar ve yüklenmeye çalışılan sorumluluklar için kendimi sorumlu hissetmiyorum ve asla utanmıyorum.

Kadın kimliğimi gizlemeye gerek duymuyorum artık. Saçlarımı, göğüslerimi, bacaklarımı gizlemeye gerek duymuyorum. Onlar benim bir parçam. Sokağa istediğim gibi çıkıyorum. Tacize uğradığımda asıl suçlunun kim olduğuna artık eminim.

Özgüvensiz, hayatı hakkında kararlar verilirken sadece dinleyici olan bir kız çocuğundan; kendi hayatını şekillendiren, bedenine saygı duyan bir kadına dönüştüm. Benim gibi aslında var olmayan sınırlara hapsedilmek istenen kadınlara hep “Bir ihtimal daha var” diyorum.

Unutmayalım ki o sınırları aşmak o kadar da imkansız değil.


İlgili haberler
Başörtülerini çıkaran kadınların hikayesi: Yalnız...

Hayatlarının bir döneminde başörtüsü takmış ve başörtüsü baskısını türlü şekillerde yaşamış, baskıla...

#10yearchallenge: Başörtüsünü çıkaran kadınlar...

Bir haftadır sosyal medyada bir rüzgar var: #10yearchallenge. Türkiye’de ‘başörtüsü’ tartışmalarına...

Bir değişimin dönüştürdüğü ev işçisi Sevgi

Sevgi bir emlak dükkanı sahibiyken eşinin iflas etmesiyle maddi sıkıntılar içine girmiş, ev işçiliği...