Toplumsal tahakkümün yeni evresi: 11. Yargı Paketi
‘Ekmek için, barış için, özgürlük için, yaşam için verilen ayrı ayrı mücadeleleri birleştiren bir cephe kurmazsak, hiçbir dehşet verici yasayı durduramayız.’

11. yargı paketinde iki büyük tehlike var. Birincisi; LGBTİ’lerin bir bütün olarak yok edilmesi için düğmeye basan düzenlemeler, ikincisi de suça sürüklenen çocuklar üzerinden çocukların çocuk olma haklarının bir bütün olarak ortadan kaldırılması.

Partimizin temel belirlemelerinden biri, Saray rejiminin faşist inşa yönünde adımlarını hızlandırmış durumda olduğudur. 11. yargı paketi de bu yol haritasında Saray rejimi için önemli bir uğrak olacak. Peki ama nasıl?

Faşist tahayyül, topluma korku salar, “iç düşmanlar”, “toplum düşmanları” yaratır. Bizzat o düşmanlardan biri değilseniz bile, “Yahu bunlar düşman değil” demeniz, hatta bunu ima etmeniz bile sizin de düşman olmanız için yeterli olur.

Bu dönemin “toplum düşmanı, aile düşmanı, iç düşmanı” olarak gösteriliyor LGBTİ’ler ve suça sürüklenen çocuklar.

Topluma paranoya salgılatmak, faşizmin fıtratında vardır. Gerçekliğin ters yüz edilmesi de öyle. Sürekli yeni düşmanlar icat edilmesi ve bu icat edilen düşmanların yok edilmesinin, öldürülmesinin; şiddete, lince, hakarete maruz bırakılmasının olağanlaştırılması faşizm için vazgeçilmezdir. Yarattığı düşmanları “insan dışı varlıklar, sapkınlar” haline getirir faşizm. Yaşamı değersizleştirir, susturur.

Korku ve paranoyanın inşası: Gerçekliğin ters yüz edilişi

AKP de yıllardır LGBTİ’ler üzerinden bir toplumsal paranoya, düşmanlık yarattı. Toplumu kendi suretinde yeniden biçimlendirmek isteyen Saray rejimi, yaydığı korkuyla bir yandan gerçekliği ters yüz etme kapasitesini artırmak istiyor, bir yandan da sıranın hemen sonra başkalarına gelecek olmasının da önünü açmak istiyor.

Bir nefret öznesi olarak yıllardır hedef gösteriliyor LGBTİ’ler. İktidar ise ince ince inşa edilmek istenen bu düşmanlığı şimdi bu düzenleme ile hukuken garanti altına almaya çalışıyor.

Eşit yurttaşlık talebi olan, varoluşunun tanınmasını isteyen bir toplumsal grubu düşmanlaştırıp yok etmeye hukuk dayanağı sağlanması, buna uygun bir güvenlik sistemi, kurumsal ilişkiler ve siyasi yapılar kurulması aslında devletin bir bütün olarak hak talebinde bulunan/bulunacak olan bütün kesimlere yönelik şiddeti genelleştiriyor. Tüm toplum üzerinde, tüm hak arayışları üzerinde tahakküm kurmak için “yok etme”yi olağanlaştırıyor.

Adalet değil, intikam öne çıkartılıyor

Suça sürüklenen çocuklar üzerinden tüm çocukların yetişkinler gibi yargılanmasının, cezalandırılmasının, hapse atılmasının önünü açan diğer maddede de yapılan şey aynısı. Suçu yaratan kök nedenleri tartıştırmadan, bu düzenin fıtratında var olan suç düzeneğini sorgulayacak her şeyi ortadan kaldırarak cezalandırmayı, sopa sallamayı, korkutmayı, ezmeyi, yok etmeyi, bir gelecek bırakmamayı tüm toplum için “Alınacak tek önlem” haline getiriyor.

Suçu kişiselleştiriyor, tüm toplumsal, siyasal, ekonomik bağlamından koparıp suça sürüklenen çocukları bir “Toplumsal sapma, sapkın, ezilmesi gereken bir yaratık” haline getiriyor. Toplumun gayet meşru olan adalet ve güvenlik talebi “hınç, intikam, kısasa kısas” ile yanlış bir biçimde örtülüyor.

Aynı kaynaktan beslenen nefret

Çocuklar için de LGBTİ’ler için de yapılan aynı şey aslında, iktidar onları insan olmaktan çıkarıyor öncelikle; baş edilmesi, yok edilmesi gereken insan dışı varlıklar haline getiriyor.

Biz hayvan katliamı yasasında da, doğayı talana açan maden yasasında da, yer altı yer üstü kaynaklarını uluslararası tekellere peşkeş çeken yasalar tartışılırken de buna dikkat çektik.

Doğayı her türlü sermaye talanına açık hale getirmek, sokak hayvanlarını yaşama hakkı olmayan birer katliam nesnesi yapmakla, LGBTİ’leri, hepsi bu toplumun en yoksullarının, çaresiz bırakılmışlarının çocukları olan suça sürüklenen çocukları yok etmenin önünü açmak aynı kaynaktan besleniyor.

Bu kaynağı kurutmazsak, eşitlik isteyen kadınların, hak talep eden işçilerin, “artık yeter” diyen tüm kesimlerin de artık olağanlaşmış devlet şiddetiyle, kurumsallaşmış faşist şiddetle daha fazla karşılaşması kaçınılmaz.

Faşizmin toplumsal zemini: Yoksulların dünyasında parlayan şiddet

Kadın düşmanlığı, LGBTİ nefreti, cinsiyet eşitsizliği, çocukluğun ortadan kaldırılması, ailenin kutsanması, tüm hak isteyen toplumsal kesimlerin devlet şiddetine açık hale getirilmesi geçici bir taktik ya da ideolojik süs değil; faşist tahayyülün kendini yeniden üretebilmesi için zorunlu yapı taşlarıdır.

Faşizme giden yolda çaresiz, güçsüz, yalnız bırakılmış, boyun eğdirilmiş makbul vatandaşlığın aynı zamanda “toplumsal yapının koruyucusu”, “milli çıkarların taşıyıcısı”, “güçlü devletin paydaşı” haline gelmesi için toplumun en güçsüzlerinin dünyasında devlet şiddeti, parlak bir araç haline getirilir.

Tepeden aşağıya bir güç ve şiddet düzeneği olan faşist devlet konseptinin toplumun en güçsüzlerinin dünyasında meşrulaşması için “Sen de bu lincin, katliam ve şiddetin doğal uzantısısın” der ona faşist iktidarlar. Bu aşağıdan yukarıya faşizmin inşası için de en kullanışlı yöntemlerden biridir.

Faşist inşanın ‘olmakta olan’ hali

Faşist diktatörlük, tekelci burjuvazinin karşı karşıya kaldığı sorunları “burjuva demokratik” biçim altında çözemediği koşullarda başvurduğu bir devlet biçimi.

Bugün bir yandan ekonomik kriz ve derinleşen siyasi açmazları nedeniyle toplum içindeki hegemonyası giderek çözülen tek adam iktidarının faşist bir rejim inşası yönünde attığı adımlar şu an “olmakta olanı” gösteriyor, olup bitmiş bir şeyi değil.

Nihayetinde faşist inşa sürecinin amacına ulaşıp ulaşamayacağı, sınıflar arasındaki güç ilişkileri ve toplumsal mücadelenin düzeyi tarafından belirlenecek. Ancak bugün olmuş bitmiş bir süreçten söz etmiyor olsak da inşası yönünde atılan adımları ve ideolojik dayanakları bakımından karşımızdaki tehlike ciddi. İşte 11. yargı paketi de bunun en sarih örneklerinden biri.

Topyekûn bir karşı çıkışın zorunluluğu

Mesele sadece LGBTİ’lerle ilgili değil, mesele sadece suça sürüklenen çocuklarla ilgili değil. Bunun anlaşılması ve özellikle hem ana hedef olan hem de bunu durdurabilecek ana güç olan işçi sınıfının karşı çıkışı, hayır demesi bu tehlikeyi atlatmanın en başat koşullarından biri.

Tam da bu nedenle bu yasa paketiyle mücadele, sadece bu düzenlemenin ilk hedefi olan LGBTİ’lerin ya da çocuk hak savunucularının, kadın örgütlerinin mücadelesi ile sınırlı değildir. Zaten sınırlı kaldığı oranda da yenilmeye mahkumdur.

Sınıfsal bir ‘hayır’ cephesi

Yoksulların, ezilenlerin, işçi ve emekçilerin günlük yaşam tecrübelerinin bütün evreni, inşa edilmeye çalışılan bu düşmanlık ve nefrete kapalı aslında. Emekçilerin günlük hayatında bu düşmanlığa yer yok. Egemen sınıfların kendi çıkarını ve fikriyatını bütün toplumsal sınıfların çıkarı ve fikriyatı gibi gösterme mahareti gücünden kaynaklanıyor. Biz de bunun karşısına ancak bir güç olabilirsek çıkabiliriz.

Ve güç olmak için de “karşıyım” demek yetmiyor. Karşı olanların gücünü birleştirmesi gerekiyor.

Ve tüm ezilenlerin “hayır” cephesine kazanılması için, iktidarın böl-yönet taktiğinin işlemez hale geleceği bir taktikle söz, eylem ve mücadele biçimlerine ihtiyacımız var.

İdeolojik kapanı aşmak

Ezilenlerin bizzat bu iktidarca üretilmiş ön yargılarını, duygularını, kafa karışıklıklarını bileceğiz, ama bunlara mahkum olmadan konuşmanın, tartışmanın araç ve yöntemlerini yaratmak zorundayız.

Örneğin, biz Emek Partisi olarak Mecliste kurulan çözüm komisyonunda LGBTİ örgütlerinin dinlenmesini talep eden tek partiyiz. Bunu bilinçli olarak; LGBTİ örgütlerinin bir mücadele kesimi olarak savaş-barış tartışmasında sözünü söylemesi için, barış mücadelesinin ezilenlerin talep mücadelesini genişletme ve ilerletme mücadelesi olduğunu düşündüğümüz için yaptık.

Kürt sorununda çözüm tartışması için yaptığımız işçi buluşmalarında, halk buluşmalarında, gençlik, kadın toplantılarında bu komisyonda dinlenmesi için LGBTİ örgütlerini davet ettiğimizi söylüyoruz. Çünkü aynı zamanda iktidarın yaratmaya çalıştığı LGBTİ düşmanlığının esas olarak işçi emekçilerin başka bir dünya tahayyülünü ve mücadelesini etkilemek için olduğunu da fark ettirmek istiyoruz.

Aynı kaynaktan beslenen gerekçeler: ‘milli güvenlik’, ‘toplum ahlakı’

Bu yargı paketini de işçi ve emekçilere yönelik topyekûn saldırının bir parçası olarak ele alacağız. Örneğin grev hakkı valilik yasağıyla, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle engellenen işçilerin “milli güvenlik” gerekçesiyle uğradığı bu saldırı ile, LGBTİ’lerin ve suça sürüklenen çocukların insan dışılaştırılması için kullanılan “Toplumun genel ahlak ve değerlerine yapılan saldırı” gerekçesinin aynı kaynaktan beslendiğini, aynı amaca hizmet ettiğini anlatacağız.

Şiddete uğrayan, nafaka hakkı gasbedilen, hiçbir destek göremediği için şiddet dolu evlere geri gönderilen kadınlara anlatılan “kutsal aile masalı” ile, kadınlar hak talep ettiğinde “marjinal” ilan edilmeleri ile, LGBTİ’lerin ve suça sürüklenen çocukların “Aile yapısını bozan sapkınlar” olarak gösterilmesi arasındaki bağı daha görünür hale getireceğiz.

Bugün muhalefete yönelik saldırılar, gazetecilere ve yandaş olmayan medyaya yönelik saldırılar ile, LGBTİ örgütlerine, dergilerine, yayınlarına yönelik saldırıların aynı amacın unsurları olduğunu daha çok dile getireceğiz.

“Suç da suçlu da bu düzene ait, sapkın olan da marjinal olan da bu düzenin sahipleri; asıl istilacılar, asıl toplum düşmanları sermaye güçleri, onların temsilcileri” diyeceğiz.

Huzur, güven, gelecek istiyorsanız, ekmek, barış, özgürlük istiyorsanız, örneğin yoksul çocukların suç, çeteleşme ve uyuşturucu kıskacında getto demografisine hapseden bu düzenin bizzat kendisine karşı mücadele edeceksiniz diyeceğiz.

Saldırı rotası, mücadele hattı
Açık ki, bu yasaya karşı iktidarın çizmeye çalıştığı saldırı rotasından ilerleyerek mücadele edemeyiz.
LGBTİ öz örgütleri kendi sözünü söyleyecek ve kendi eylemini yapacaktır. Ama muhalefet güçlerine, siyasi partilere düşen, bizim işçi sınıfının partisi olarak kendimize düştüğünü düşündüğümüz görev, bu saldırının nasıl bir toplum düşmanlığı olduğunu anlatmak, iktidarın kendine yedeklemek istediği kesimleri bu saldırının esas olarak tüm topluma yönelik olduğu fikrine kazanmak, halkın en geniş kesimlerini bu adımların risklerini ve sonuçlarını görebilecek bir yere taşımak ve hayır cephesini büyütmek.
Ortak eylemimizin, ortak mücadelemizin özü ve sözü de toplumun en geniş kesimlerini kazanmak, marjinal olanın bizler değil, saldırı altında olanlar değil; bu saldırının bizzat sahipleri olduğunu göstermek üzerine kurulu olmalı.
Kadın örgütlerinin ya da mücadele platformlarının ortak eylem, ortak mücadele ağlarının içinde yürüttüğümüz tartışma, “Daha geniş kesimleri tepkiye yöneltecek söz ve eylemlerle ilerlemeliyiz” çağrımız, bu fikre dayanıyor.
Örgütlü muhalefet güçlerine, ama özel olarak da Mecliste temsil edilen muhalefet partilerine de bir görev düşüyor elbette.
İktidarın söylem ve davranış haritasından çıkmadan bu konuları tartışamayız. “Toplumun ön yargıları var, halk bize ne der, şimdi yanlış anlaşılırız” diyerek ağzına LGBTİ kelimesini almadan, nefrete karşı durmadan, suça sürüklenen çocukları hedef haline getiren ve toplumsal algı kampanyalarının merkezinde duran kesimlere açık sözle eleştiri getirmeden; konuyu sadece vicdan, merhamet, insan hakları, anayasa, uluslararası sözleşmeler bağlamında tartışarak bir yere varılmaz.
Saray’ın ve sermayenin suç ortaklığına başkaldırıp yeni bir düzen için ortak mücadele hattı kurmazsak, ekmek için, barış için, özgürlük için, yaşam için verilen ayrı ayrı mücadeleleri birleştiren bir cephe kurmazsak, hiçbir dehşet verici yasayı durduramayız. Bu çürümüş düzene karşı koyup hakkın ve adaletin varlığını yeniden inşa edecek güç, ancak ezilenlerin, tek tek avlanmak istenenlerin, en geniş halk kesimlerinin kolektif iradesinde yeşerebilir. Bütün çabalar buna odaklanmalı.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
11. Yargı Paketi kadınlar ve LGBTİ'ler için ne anlama geliyor?

Gazeteci Yıldız Tar ve Emek Partisi İstanbul İl Yöneticisi Hazan İlik 11. Yargı Paketini Ekmek ve Gül'e değerlendirdi...

Sevda Karaca: ‘11. Yargı Paketi faşizmin zapturapt belgesidir’

Emek Partisi Milletvekili Sevda Karaca, 11. Yargı Paketine ilişkin yaptığı açıklamada bu paketin Meclise gelmemesi için tüm kadın, emek örgütlerine, demokratik kitle örgütlerine mücadele çağrısı yaptı

11. Yargı Paketi: Sana, bana düşman

İşçi ve emekçi kadınlar açısından tehlike büyük. Çünkü bu yasanın arkasında, kadınları “ahlak” sopasıyla kontrol altına alma arzusu yatıyor.


Editörden