12 Eylül, Mamak Cezaevi ve bir ülkenin belleği: Birikir Damla Damla
Kitap her ne kadar Mamak Cezaevi ve 12 Eylül anlatımı gibi görünse de tanıklık edilen koca bir kronolojik ülke tarihi.

Kitabın kapağını kapattığımda; 12 Eylül ve Mamak Cezaevinin simge isimlerinden bembeyaz kısacık saçları, minyon bedeni ve ateş topu yüreğiyle, sanki bin yıl yaşamış bir bilge kahraman yazarımız geldi gözümün önüne. Kitap, anı hatta otobiyografi olsa da bir roman tadında ve en başta; yakın tarihi tekrar öğrenme, hatırlama, irdeleme, anlama fırsatı sunuyor biz okuyucuya.

68-78 arası kuşağın dinamizmini, mücadeleci ve militan ruhunu, fedakârlığını, boyun eğmez dik duruşunu öğreniyor ve böylece tekrar yaşıyorsunuz o günleri. Bugünlere gelinirken ne acıların çekildiğinden ziyade; örgütsel olarak gelişimin, değişimin ve nasıl bir hat izlenmesi gerektiğinin de ipuçlarını buluyoruz.

Yakınlarda Fikret Doğan’ın yazdığı “Mamak Günlüğü” adlı bir kitap okudum. Çok detaylı olarak günlük yaşamı, sistemli işkenceyi, direnişi çok samimi bir tarzda anlatmış. Ve şu yargıya varmıştım: Mamak, zulümde Diyarbakır’dan geri kalmazmış”.

Ama “Birikir Damla Damla”da kadınların gücü, direnci, dayanışması, baş eğmezliği, en kötü koşullarda bile ilginç yaratıcılıkları...

Kişisel tarihini 1950’lerden itibaren ülkede yaşanan çok önemli gelişmelerle bağ kurarak anlatmayı başarmış yazar. Kitap her ne kadar Mamak Cezaevi ve 12 Eylül anlatımı gibi görünse de tanıklık edilen koca bir kronolojik ülke tarihi. Ve elbette sınıf mücadelesi, demokrasi, özgürlük mücadelesi tarihi; idamlarıyla, cinayetleriyle, katliamlarıyla, türlü çeşitli akıl almaz sinsi yöntemleriyle kıramadığı bir direnç, yok edemediği karşı çıkışla… Ve içeride hem de anbean süren; tehdit, baskı, aşağılama, çiğnenen onur ve işkencelerle her gün sınanan kıyasıya bir mücadelenin tarihi.

İçim yana kavrula okuyorum DAL’daki sorguyu; kapı ağzında yatan yoldaşı elin kolun bağlı hiçbir şey yapamadan bırakıp gitmenin çaresizliğini, zulme tanıklığın yaşamaktan daha zor oluşunu ta benliğinizde hissediyorsunuz. En acılı kavuşmaları hatırlamamayı, zulmün kol gezdiği hücrelerdeki zamanı unutuşu, sıcak bir kucaklaşmanın bütün yaralara merhem oluşunu...

Duygu seline boğuluyorsunuz. İşte o yüzden, sıra dışı ve onurlu bir ömrün hikâyesidir okuduğumuz... Selâm durulasıdır... Metanet ve direncinden hep söz edilirdi ama acılı kuşağımızın yaşadıklarını Meral Bekâr’ın ağzından duymak bir kez daha ne kadar haklı bir kavganın tarafı olduğumu hatırlattı.

Yaşadığımız coğrafyanın acıları ve direnciyle biriken damlalar gün gelir gözelere, kaynaklara, şelalelere dönüşür; denizlere, okyanuslara devrimlere kavuşur. 💜


İlgili haberler
Bir Kitap: Nazi İşgalinde Sovyet Kadınları

Yüreğiyle, beyniyle, bileğiyle, Nazi faşizmini püskürtülmesinde emeği geçen kadınlar. Bu bir kitapta...

BİR KİTAP: Tom Amca’nın Kulübesi

Tom ve tenlerinin rengi nedeniyle doğduğu andan itibaren satışa çıkarılan, oradan oraya sürüklenen k...

Bir kitap: Çalakalem Kadınlık Halleri

Çalakalem Kadınlık Halleriyle kitap yolculuğumuz uzaklara değil, çevremizde gördüğümüz çatıların alt...