Düğün kimin düğünü
‘Sonunda dayanamayıp gün ışıyınca dışarı atmış kendini. Ağaçların, güllerin altında kukusuna seslenmiş. Sonunda ümidini kesip oturmuş bir ağacın altına. Ben cahildim bilemedim, düğün seninmiş.’

Mahallede düğün var, Elif gelin olacak. Hazırlıklar son sürat. Kadınlar düğün için ekmek pişirme derdindeler. Erkekler Avşar Köyüne gitti, paraları yettiği kadar rakı alacaklar, boğma. Biz kızlar ise çeyiz serme hazırlıklarını tamamlayacağız.

Elif’in kardeşiyle yattığı odayı boşalttık, duvardan duvara ip çektik. Tek tek kolaladığımız dantelleri, ütülediğimiz kanaviçeleri öyle bir serdik ki, eke kadınların ağzı açık kaldı. Hele mahalleli bin bir renk bin bir desenle örülen türlü patikleri görünce, Eşe Bibi’ye takılmadan edemediler, “Elif’i ayrı sevdiğin belli, diğer torunlarında bu kadar patik yoktu.” dediler. Eşe Bibi hemen savunmaya geçti “Arayı açarsınız, demeyin öyle. Hepsine yaptım, hangisini eksik bıraktım? Ama torunlarım içinde Elif’in emeği çok.”

Düğüne bir gün kala Eşe Bibi ne düşündüyse yıllardır gözünden sakındığı, kimselere vermeye kıyamadığı cicim kilimi, sandığından çıkardı. “Elif,” dedi “Bu senin hakkın, kıymetini bil e’mi?” Biz kilimi güneşin altına açıp havalandıralım derken bir masal düştü içinden. Eşe Bibi, “Hele durun hemen gitmeyin, size bu masalı anlatayım” dedi. Tüm kızlar işi gücü bırakıp Eşe Bibi’nin etrafına dizildik.

“Güzel mi güzel bir kızın düğünü olacakmış. Kız havalara uçuyormuş, ‘Evim olacak, düğün olacak’ diye etekleri zil çalıyormuş. Günler öncesinden hazırlıklara başlamış, aynı bizim Elif gibi. Yüzüne kil sürmüş, kaşlarını bıyıklarını aldırmış. Manda kaymağı bulup sadece yüzüne değil memelerine de sürüp bekletmiş. Yüzü gözü, elleri pamuk gibi olmuş. En son ağda yaparken kukusu dile gelmemiş mi, kıkırdamayın kızlar;

“Ne oluyor sana, nedir bu telaş, bunca hazırlık niye?”

Kız demiş ki, “Niye olacak duymadın mı düğünüm var. “

Kukusu kahkahalarla gülmüş, “Canım düğün benim, sanma ki senin!”

Kız şaşırmış “Benim değilse, kimin düğünü?”

“Söyledim ya duymadın mı, düğün benim a canım. Sen çok sevinme,” demiş.

Kız sinirlenmiş, sinirden ağdayı yapıştırmış, “Benim yanımda sen de kim oluyorsun, asıl sen kendine gel. Son kez söylüyorum, düğün benim!”

Kukunun canı çok sıkılmış, artık cevap vermemiş ama geceleyin kız yatarken, bu kız da gününü görsün bakalım diyerek almış başını gitmiş.

Kız düğün sabahı kalkmış ki kukusu yerinde yok. Çok da umursamamış, odasında bile aranmamış.

Kız gelinliğini giyinmiş, saçına inciler dizilmiş, beline kırmızı kuşak bağlanmış. Davul zurna eşliğinde düğün dernek kurulmuş. Töresiyle baba evinden çıkmış. Halaylar çekilmiş kapı önünde. Kızı ata bindirip bayraklar çekilerek düşmüşler yeni evin yoluna.

Kız attan inince yine davul zurna çalmış. Başından aşağılara pirinçler atıp ayağının önünde nar kırmışlar çocukları çok olsun diye. Kız bu esnada hep sırıtıyor, dişlerini gösteriyormuş eşe dosta.

Düğün bitmiş, el ayak çekilmiş. Damadın gözleri ışıldayarak kıza yanaşmış. Yüz görümlüğü takmış beşi bir yerde. Öpe öpe soymuş kızı, kız başına geleceklerden habersiz, kalbi küt küt atıyormuş. Yüzünde gülücükler, yalandan nazlanıyormuş.

Gelinlik çıkıp da kız çıplak kalınca damat bakmış kuku yokmuş olduğu yerde. Şaşırmakla kalmamış, ortalığı dağıtmış. “Nerede senin kukun?” diye kükremiş. Kız gak demiş guk demiş ağzını açıp da kukum küstü kaçtı diyememiş. Damat kızın yüzüne bakmamış, yatağa bile girmemiş.

Kız sabaha dek ağlamış, sonunda dayanamayıp gün ışıyınca dışarı atmış kendini. Ağaçların, güllerin altında kukusuna seslenmiş. Kayaların arkasına bakmış, orada da yokmuş. Sonunda ümidini kesip oturmuş bir ağacın altına. Başlamış ağlamaya “Ben cahildim bilemedim,” demiş, “düğün seninmiş.”

Kukusu kızın ağladığını duyunca daha fazla dayanamayıp çıkmış saklandığı yerden.

Eşe Bibi masalı bitirdiğinde ellerimiz kukularımızda kalakalmıştık

AYTEN KAYA GÖRGÜN KİMDİR?
Babam annemi ve beni istemeyince rüzgar bizi İzmir’de bırakmış. Annem acıdan çatlarken ben uzun bir yoldan gelmişim, yıl 1973. Kayıt altına alınmam, babamın razı gelmesi bir yıl sonrayı bulmuş. Uyduruktan bir tarih yazılmış, yanına da doğum yeri diye Ankara.
Çok hikaye dinledim, çok hikayenin içinden geçtim, arsızdım sokak sokak gezdim.
Dinle dinle, sus yine dinle nereye kadar...
Nefesim güçlü olsaydı uzun bir Türkü söylerdim. Elimde bir kalem vardı bir de dilimde söz. Yaz dedim! Az gittim uz gittim, kayaların arkasından HÖT! çıktı.
Bulutlar tısladı “Kır dizini otur!” Sağır oldum da ne “höt” duydum ne de tıslamaları.
Arıza Babaların Çatlak Kızları çıktı, yıl 2011 Ayrıntı yayınları Kimseye söylemedim, Ayizi 2017
Yaz kızım Ayten, bildiğin başka bir şey mi var?
İlgili haberler
Çerçeveli bir fotoğraftan Kimseye Söylemedim’e

“Bizleri acıtan ve büyüten anıların içine yoksulluğun rengi kaçık kıyafetlerini, burunları camlarda...

Kızlar devamıdır annelerinin

Kocam yanımdan kalkarken ‘Sanki sen çok laf dinliyorsun.’ dedi. Fotoğrafları toplarken arkasından se...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Ordubozan

‘Abla sen ne zaman işi bırakıp evinin hanımı olacaksın?’ diye sordu. Kadın şaşırdı, ‘İşi bırakmayaca...