‘Karanlıktan çıkmak için her zaman bir yol var’
Hanım Koçyiğit ile ilk romanı Elké, üzerine konuştuk: Kadınlar muazzam yaratım, üretim ve birikime sahipler. Onlara gölge edilmesin yeter.

Sınıf Öğretmeni Hanım Koçyiğit, ilk kitabı Elké’yi okurlarla buluşturdu. Kitabı ‘sıradan’ın veya ‘beklenen’in dışında, bir fantastik-kurgu… Kitabın anlatısında güçlü bir kadın vurgusunun olduğunu söyleyen Koçyiğit, “Okumak insanı zenginleştiriyor, geliştiriyor, dönüştürüyor. Okumak insanı kanatlandırıyorsa, yazmak o kanatlarla gökyüzünde uçmak gibi. Okumak yüzmekse, yazmak derinlere dalmak gibi bir şey benim için” dedi.
Koçyiğit, İnsan Hakları Derneği, Eğitim Sen, Moira Kadın Dayanışma Derneği ve Sakarya Kent Çalışma Derneği başta olmak üzere emek ve demokrasi mücadelesi veren kimi örgütlerde yönetici ve üye olarak yer aldı. Kendi tabiriyle bir ‘kriz’ döneminde yazmaya başladığını belirten Koçyiğit, “Kendimi iyileştirme aracı olarak yazmaya başladım. Yazmak bana iyi geldi ve beni iyileştirdi. Bütün yollar kapalı, bütün çareler tükenmiş görünebilir. Ama karanlıktan çıkmak için her zaman bir yol var” ifadelerini kullandı.

Hanım Koçyiğit ile ilk romanı, yazma serüveni, fantastik-kurgu ve bundan sonrası üzerine konuştuk.

Elké ilk kitabınız. Elké’den söz etmeden önce yazma ile yolunuz nasıl kesişti?
Açıkçası yazmayı iş edinmemde kişisel sebeplerim daha güçlü olsa da ülkenin içinden geçtiği süreç de etkili oldu. Bir bakıma birbirine paralel bir seyir izledi sanki. Ülke; altüst oluşlar, yıkımlar, yol ayrımları, toplumsal çözülmeler yaşarken benim hayatımda da benzer şeyler oldu. Aidiyetlerimi ve inandığım birçok şeyi sorguladığım, duygusal kopuşlar yaşadığım sancılı bir süreç diyebiliriz kısaca. Sonuç olarak adalet duygumu yitirdiğim, ‘Tamam, buraya kadar, artık her şey bitti, gidecek kapım yok…’ dediğim bir dönemdi. Birey açısından düşünürseniz ciddi bir kriz durumu aslında… Elimde sadece güzel günlere dair küçük bir umut kırıntısı kalmıştı. Onu da yitirmemek için yeni bir yol, yeni bir yaşam, yeni bir tutunma arayışı sırasında İskender Savaşır ile yollarımız kesişti. Bana ‘Ülkeyi, aileni, örgütünü kurtaramazsın, iyileştiremezsin ama kendini iyileştirmeyi deneyebilirsin’ dedi. Ve ben de kendimi iyileştirme aracı olarak yazmaya başladım. Yazmak bana iyi geldi ve beni iyileştirdi. Bir kere daha ve yine, yeniden kendisini ayağa kalkarken görmesi insana ölümsüzlük iksiri içmiş hissi yaşatıyor. Bir kez daha deneyimledim ki; bütün yollar kapalı, bütün çareler tükenmiş görünebilir. Ama karanlıktan çıkmak için her zaman bir yol var.

Ve Elké’yi yazdınız. Elké’den bahseder misiniz biraz?
Bir sürü tesadüf bir araya geldi. Kısaca ifade etmem gerekirse; İskender Savaşır beni Ezel Akay ile tanıştırdı. Onunla mitoloji sohbetleri ve babaannemden konuştuk. Ve kendimi Elké’nin izini sürerken buldum. Elké, mitolojik bir karakterin Mezopotamya kültüründe geçen isimlerinden biri aslında. Her kültürde farklı isimlerle biliniyor. Ermenilerde Alk, Orta Asya Türklerinde ve Anadolu’da Alkız, Albastı Karısı, Almast, Kürtlerde Elké, Pirevok, Pirebok olarak söylencelerde geçiyor.

Roman çıkış noktasını Lilith mitinden alıyor. Kutsal kitaplarda yer almasa da mitolojide ve birçok kadim inanışta, Âdem’in ilk eşi Lilith’ten bahsedilir. Bu inanışa göre; aynı topraktan yaratılmış olmalarına rağmen Lilith’ten Âdem’e biat etmesi istenir. Kabul etmeyince gözden düşer, eşitlik ısrarında diretince de cennetten kovulur. Bu romanın ana karakterlerinden biri olan Elké de, Lilith’e yapılanları kabul etmeyip lanetlenen ve yeryüzüne sürülen melek soylu varlıklardan biridir.

Nasıl bir kurgusu var? Okura ne anlatmak ve yansıtmak istediniz?
Kitabı okuyan birçok kişinin çocukluğundan hatırlayacağı bir söylenceden beslenen bir kurgusu var aslında. Doğaüstü bir varlığın gerçek hayatın tam ortasına düşmesiyle, yarattığı yıkımlar, sebep olduğu felaketler, insanların onunla mücadelesi anlatılıyor. Yolların, sürgünlerin, yoksulluğun, ayrılıkların ve ölümlerin araya girdiği bu ölümcül kovalamacaya, Elké’nin binlerce yıl öncesinden hasımları da katılır.
Açıkçası bir mesaj verme, toplumsal sorunlara gönderme yapma kaygısı taşımadım. Sadece yazayım istedim. Ben kendi derdime deva ararken kitabın da bir derdi olsun istemedim. Ancak yıllarca mücadelenin içinde bulunmuş birinin kaleminin bundan azade olması isteseniz de mümkün olmuyor. Ben Elké’yi sadece fantastik bir kitap olarak adlandırmıyorum. Anlatıda güçlü kadın vurgusu var. Kadın karakterlerin çok yönlü mücadeleleri var. Bu toprakların toplumsal fay hatlarındaki kırılmaların; varlığı unutuluşun sınırında olan köylerdeki yansımalarını görüyoruz.

Bundan sonra ne düşünüyorsunuz, var mı bir planınız?
Evet. Basım aşamasında olan bir kitabım var: ‘Küçük bir kızın hikayesi’ Elké’den apayrı bir tarzı ve dili var. Çok sevdiğim bir çalışma oldu. O yoluna girince daha önce başladığım Elké’nin devam kitabının başına oturacağım.

‘ARTIK BİR FANTASTİK SEVERİM’
Fantastik-Kurgu sizin için ne anlam ifade ediyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Size bir sır vereyim; Elké’ye kadar, Ursula K. Le Guin dışında fantastik kitap okumuşluğum, Game of Thrones dışında fantastik yapım izlemişliğim yoktu. Elké’yi bitirip yayınevlerinden cevap beklediğim o uzun süreçte, ‘Ben bir şey yaptım ama acaba olmuş mu, ne kadarını kotarabilmişim’ diye şöyle bir bakayım dedim, fantastik kurgu adına ne varsa okudum. Çok kötü yapımlar olmadığı sürece bilinen bilinmeyen bütün fantastik yapımları izledim. İşleri sıralı yapmak önemli tabii. Bunu yayınevlerine göndermeden önce yapmalıydım. Bitmiş haline çok etkisi olmasa da onları izlemek, okumak kafamı açtı yine de. Artık bir fantastik severim.

‘OKUMAK YÜZMEKSE, YAZMAK DERİNLERE DALMAK’
Bir kadın eğitimci gözünden; yazmak mı, okumak mı? Kadınlara öneriniz var mı?
Çocukluğumdan beri iyi bir okurum. Okumak insanı zenginleştiriyor, geliştiriyor, dönüştürüyor. Okumak insanı kanatlandırıyorsa, yazmak o kanatlarla gökyüzünde uçmak gibi. Okumak yüzmekse, yazmak derinlere dalmak gibi bir şey benim için. Bitimsiz bir serüvenin içinde yol alıyorcasına doyumsuz bir keyif alıyorum yazarken. Öneride bulunmak için had bulmuyorum kendimde. Hele de kadınlara. Kadınlar muazzam yaratım, üretim ve birikime sahipler. Onlara gölge edilmesin yeter. Naçizane fikrimi söylemem gerekirse; herkesin yol yürüme, üretme biçimi farklı elbette. Şüphesiz üretim için beslenmek, bunun için ciddi okumalar yapmak gerekiyor. 



İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Yokuş Aşağı Portakallar

Hadi eteğimizdeki portakalları yuvarlayalım! Öfke evet; çünkü milyon tane acı yaşayan/yaşatılan kadı...

GÜNÜN KİTABI: Bu senin bildiğin peri masallarından...

Kurbağa öpmekle ve kurbağaların dönüştüğü prenslerle derdi olan, her yaştan kızın ilgisini çekebilec...

GÜNÜN KİTABI: Bildiğin Gibi Değil!

19 hikaye anlatılıyor bu kitapta. 90’lı yıllarda çocukluğu Kürt illerinde geçen 19 kişinin, işkencen...