Sümeyra: Mayısta hep üzgündür gönlüm...
Sümeyra Çakır, 44 yıllık kısacık yaşamından geriye o kadar çok şey bıraktı ki o... Bir kadın olarak var olma mücadelesi, kadınların dilinden derledikleriyle bugün de yaşıyor...

‘Coğrafya insanın kaderidir’ demiş, Mısırlı tarihçi aynı zamanda iktisatçı ve sosyolog İbn-i Haldun. Özetle, yaşamını belirleyen yer aynı zamanda yaşadın yerdir diyor. Tıpkı onun da yaşamının belirlendiği gibi. Gurbetteki Allı Turna Sümeyra...

1946 yılında Edirne’de dünyaya gelmiş. Dokuz on yaşlarına kadar memleketinde yaşamış, daha sonra ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etmişler. Artık kaderinin de belirlendiği yer burası olmuş.
İki erkek kardeşi olan Sümeyra, tıpkı pek çok ünlü sanatçı gibi çocukluğundan itibaren müziğe karşı hep ilgili olmuş, fakat diğerleri kadar şanslı olamamış. Çocukluğundan itibaren şarkı söyleme arzusu, ancak kendi yaşamına dair söz söylemeye başladığı andan itibaren gerçekleşmeye başlamıştır.

RUHİ SU’NUN İZİNDEN...
Yaşamının çocukluk evresinde müzik, annesinin ona hediye aldığı mandolinle sınırlı kalmıştı. Daha sonra eğitim hayatına (ailesinin de çok istediği gibi) hayatını da kazanabileceği bir meslek edinebilmesi için Mimarlık okuyarak devam etmişti. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi gördüğü dönemde, çok istediği Konservatuar eğitimini de ancak geceleri, İstanbul Belediyesi Konservatuarı’na giderek, klasik batı eğitimi alarak tamamlayabilmişti. Artık hem mimar olmuş, hem de çok istediği müzik hayatının içinde yer almaya başlamıştı. İstanbul onun için başlangıç yeriydi artık. Yaşamının şekillenmeye başladığı İstanbul’da, artık hayatının en büyük dönüm noktası olan Ruhi Su’dan “Bebek Türküsü”nü duyuyor ve izini sürdürdüğü Schumann, Schubert, Brahms gibi Alman klasikçilerin değil, Ruhi Su ekolünü takip etmeye karar veriyordu. Artık kaderinin de belirleneceği ve bundan sonraki hayatına da yön verecek fitili ateşlemiş oluyordu. 1975 yılında Ruhi hoca ile başlayan serüven, hayatının sonuna kadar devam etti.


GECEKONDU KADINLARINDAN BESLENEN DAMAR...
Toplumsal muhalefetin en hareketli olduğu yıllarda başladığı müzik hayatı beraberinde politik hayatını da şekillendirdi. TKP ve İlerici Kadınlar Derneği’nde yer alan Sümeyra, Ruhi hocanın çalışmadaki aşırı titiz ve disiplinli yaklaşımı nedeni ile günlük bir ilişki olarak çok sürdüremese de, yüzünü her zaman ezilenlerden yana çevirmiş bir kadın sanatçı olarak sürdürdü yaşamını. Gecekondularda yaşayan emekçi ve Kürt kadınlarının hikâyelerini dinleyip, derledi. “Darbe olmuş bir ülkede, müziğimle, sanatımla ne yaparım?” diyerek kendine dert edinmiş ve Maden-İş sendikasının üyelerinden oluşturduğu koroyu çalıştırmıştır. Kadın sanatçı olarak var olma mücadelesi vermiş, kimsenin gölgesinde kalmadan sanatını büyük ustalıkla yerine getirebilmiştir. Onu tanıyan herkesin yaşamında bir dönüm noktası olmuş, kişiliği, yardımseverliği, sabrı, mücadeleci kimliği, alçak gönüllülüğü ile herkese örnek olmuştur.


KÜRT KADINLARIN DİLİNDEN...
Yaşadığı coğrafyadan aldığı mücadeleci kadın kimliği, daha sonra gitti Almanya’da da onun hayata bakış açısı olmuştur. Tüm yaşamında sürekli acılarla mücadele etmek zorunda kalmış ve beslendiği halk ezgileri ile de bunu her daim harmanlamayı becerebilmiştir. Konser için gittiği Almanya’dan bir daha dönememiş, ülke şartları onu çok sevdiği ülkesinden ve o ülkenin acılı insanlarından alıkoymuştur. Buna rağmen, bir kez olsun yılmayan Sümeyra, bir ülkeden bir ülkeye sürekli konserler vermiştir. Almanya’da Batı Berlin işçi korosunun kurucusu Tahsin İncirci ile birlikte çalışıp uzun yıllar koroyu çalıştırmıştır. Yakın dostları ile birlikte gece gündüz çalışıp pek çok albüme de imzasını atmıştır. “Allı turnam”, “Barış ve Gurbet Türküleri”, “Gülün Elinden” ve “Kadınlarımızın Yüzleri” bu albümlerden birkaç tanesidir. Bu albümlerinin yanı sıra, ölümünden sonra piyasaya çıkan bir de Kürtçe albüm yapmıştır. Kürt halkının kimlik mücadelesinin henüz bu seviyeye gelmediği yıllarda, İstanbul’da tanıdığı bildiği Kürt kadınlarının hikâyeleri onu dillerini bilmediği bir halkın acıları ile birleştirmiştir. Almanya’da yaşadığı dönemde derlemeci Hüseyin Erdem ile birlikte uzun zaman çalıştıkları Kürtçe albüm ne yazık ki ölümünden sonra anısına piyasaya çıkmıştır.


İYİ Kİ DOĞDUN SÜMEYRA
Yaşadığı coğrafyadaki acılı yaşam, onun da kaderi haline gelmiştir; tam da İbn-i Haldun’un dediği gibi.. Dünyaya açılmanın da fırsatını sağlayacak Almanya, onun yaşamak istediği bir ülke değildir. Kansere yenik düştüğü 25 Mayıs 1990’da bize 44 yıllık kısacık yaşamına sığdırdıklarıyla pek çok değerli eser bırakmıştır, fakat biz kadınların asıl olarak devralması gerektiği tek şey bıraktığı eserleri değil aynı zamanda bıraktığı mücadeleci kimliğidir de. İyi ki doğdun Sümeyra...

* Şenay Kumuz, sesini insanlığın barış ve özgürlük sesine katan türkülerin allı turnası Sümeyra’nın hayat hikayesini “Gurbette Bir Allı Turna/Sümeyra” isimli bir belgesele dönüştürdü.  15 Haziran 2016'da Ekmek ve Gül'e konuk olan Şenay Kumuz, belgeseli ve Sümeyra'yı böyle anlatmıştı...  


İlgili haberler
GÜNÜN ŞARKISI: Sümeyra’dan Düşürdün Aşkın Narına

Türkülerinde barışı, mücadeleyi, eşitliği ve kadınları yaşatan halk müziği sanatçısı Sümeyra’nın bug...

Sesleri hâlâ yankılanan kadınlar (1): Kantocular

Aşağılayıcı sözleri göğüsleyerek çıkıp şarkı söyleyen, dans eden, erkeklerle dalgasını geçen Ermeni,...

Sahne ile kadınların arasına örülen duvar un ufak...

Kadınlar sahneye daha en başında yasaklara rağmen çıktı. Sahne ile kadın arasına örülen duvar, Eliza...