Tek bir kadraja bir hayat sığdırdı
Cam kemik hastası olarak doğan, doğduğu zaman yaşamaz denilen Elif bugün fotoğraf çekiyor, belgesel yapıyor, şiir yazıyor, kendini sanatın içinde var ediyor.

Doğduğu günden itibaren yaşamı boyunca karşısına çıkan tüm engelleri birer birer aşma mücadelesiyle yoğrulmuş Elif Gamze Bozo. Senegalli çocukları, kadınları, işçileri yani bütün bir Senegal yaşamını yansıttığı fotoğraflarıyla açtığı “Kendime Engel Olamıyorum” sergisini, fotoğraflarını, yaşamını konuştuk. Şimdi sözü Elif Gamze Bozo’ya bırakalım ve fotoğraf çekmeye başlama hikayesini birlikte okuyalım...

Fotoğraf çekmeye nasıl başladın Elif? Seni böylesi bir yola götüren şey neydi?

Üniversiteyi kazandığım yıllarda başladım. Hatta ilk olarak bugün KHK ile kapatılmış olan Evrensel Kültür dergisine şiirlerimi birtakım tesadüfler üzerine yollamıştım. Daha sonrasında sevgili Aydın Çubukçu hocam benimle tanışmak istediğini iletmişti. Bir araya geldiğimizde ise birlikte çalışabileceğimizi konuştuk ve hatta yazı yazmaya devam etmemi ve eğer mümkünse röportaj da yapmamı istediğini söylemişti. Biliyorsunuz ki röportaj yaparken fotoğraf önemli bir ayrıntı. Sonuçta yalnızca röportaj yapmak yetmiyor, haberinize uygun bir de fotoğraf çekmeniz gerekiyor. Daha sonra Evrensel gazetesine engellilere ilişkin haberler yaptım. Sevgili dostum Onur Bakır beni fotoğraf çekimine dair bir eğitim almam için Ankara Sanatı Derneğine yönlendirdi. Sonra AFSAD’dan Mehmet Özer hocam ile tanıştım, kendisi beni Can Gazialem hocamızla tanıştırdı. Can Hoca benim sürekli dışarıya çıkamayışım nedeniyle evimize gelip bana ders vermeye başladı. Tabii yalnızca fotoğraf değil kamera eğitimi de aldım. Belgesel çekimlerim için ise hepimizin tanıdığı sevgili İlknur Yılmaz da bana çok yardımcı oldu. Evrensel Gazetesi ile başlayan yolculuğum beni Senegal’e kadar götürdü…

Peki bu süreçte seni zorlayan şeyler oldu mu? Ve şayet olduysa sana devam etme gücü veren şey neydi?
Aslında benim en büyük sorunum ulaşım. Türkiye koşullarında sağlıklı bir insanın yolda yürümesi dahi şans eseri biliyorsunuz. Dolayısıyla engelli bireyler için hiç ama hiç uygun bir altyapı yok. Ama ben yine de yılmak istemedim hiçbir zaman. 5 yıl boyunca özellikle yaz dönemlerinde Evrensel Ankara bürosuna devamlı gidip geldim. Ve ben orada çok şey gördüm, çok şey öğrendim. Halkla ilişkiler mezunu olduğum için de gazetecilik çok ilgimi çekiyordu. Bazen arkadaşlar bana “Yapamadığın bir şey olursa zorlama kendini” dediklerinde “Benim sizden bir farkım yok, bana ayrıcalık göstermeyin” diyordum. Ama maalesef Ankara içi ulaşımın hali çok daha kötüydü ve 5 yıl sonunda düzenli bir gidiş geliş konusunda biraz pes ettim denebilir. Fakat fotoğraf çekmekten asla vazgeçmedim. Türk Telekom ASSİST’e geçiş yaptım. 8 yıldır hâlâ orada muhabirim.

Bu güne kadar 30 sergin oldu. Bunca serginin fitilini ateşleyen o ilk sergi fikri nereden doğdu?

Mehmet Özer’in teşviki ile başladım açıkçası. “Hadi ilk çektiğin fotoğraflardan bir sergi açalım” dedi, ama bu beni çok tatmin etmemişti. Ben daha fazlasını daha iyisini istiyordum. İlk sergim ‘Hayata Bir De Buradan Bak’ adlı sergimdi. Bu sergimde de memleketin her yerinden sokak çocuklarını, mendil satan çocukları, çocuk işçileri, kadınları kısacası ‘ötekileri’ anlatmaya çalıştım. Tüm sergilerimde yapmak istediğim bu aslında. Önce bir kadın, sonra engelli bir birey olarak ben de bu toplumda bir ‘öteki’ olduğum için, hep ‘öteki olanı’ anlatmaya çalışıyorum. Daha sonra babam işinden dolayı Karadeniz’e gidecekti, bana da gelmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de farklı hikayeler bulma hayali ile bu teklifi kabul ettim ve Batı Karadeniz’den Doğu Anadolu’ya kadar uzanan bu hikayenin sergiye dönüştüğü isim de Ahmed Arif’in dizelerinden esinlenerek ‘Anadolu’yu Tanıyor Muyuz’ oldu.


Senegal fikrin nasıl oluştu? Orada seni en çok etkileyen neydi?
9 Eylül Üniversitesinde Doç. Dr. Ahmet Beyhan Özdemir hocam ile olan fotoğrafçılık üzerine yaptığımız çalışmalardan oluştu aslında. Daha sonra Fransız bir görme engelli kadın gazetecinin TRT’de yayımlanan ‘Senin Gözlerinden’ adlı belgeselini izlerken, çok etkilendim ve “Ben de yapabilirim” dedim. Bir meslektaşıma bu fikrimi söylediğimde ‘Sen daha iyisini çıkarırsın’ dedi. Babamın Senegal’de yaşayan bir arkadaşı var. O hep Senegal’i anlatırdı ve ben de yanına gitmek istediğimi söyledim. Türkiye’nin bana yetmediğini, sınırlarımı aşmak istediğimi söyledim. Açıkçası bizler gibi cam kemik hastaları çok fazla seyahat edemiyor ve ben de ilk olsun, benden de birilerine ilham kaynağı olsun istedim. Ki bunun üzerine birçok cam kemik hastası arkadaşım yurt dışına çıktı. Buna sebep olmak çok güzel bir his, gerçekten bu işi başardığıma inandım. Bu proje zaten yalnız benim değil tüm engellilerin olsun istedim.

Yeni bir sergi düşünüyor musun?

Açıkçası ben çok lüks sanat merkezlerinden ziyade Viyana’da bir sokakta, Hollanda’nın Berlin’in, Paris’in sokaklarında olsun istiyorum… Herhangi bir ülkede bir sokakta yapmak istiyorum sergimi. Özellikle tarihi mekanların tam ortasında bir yerde sergim olmasını hayal ediyorum. Bundan sonraki rotamda Küba var. Küba’nın tarihi, insanları, sokakları oldukça ilgi çekici ve günlük yaşamı da merak ediyorum. Bunların hepsini fotoğraflamak istiyorum.
Fotoğrafa gönül veren, fotoğraf çekmeyi meslek edinenlere söylemek istediğin bir şey var mı?
Türkiye’de çok iyi belgeselciler var. Çok iyi fotoğrafçılar var. Fakat ben fotoğrafın hobi olmasına karşıyım. Fotoğraf çekmek bir hobi olduğunda, sanata yakın durmuyor ve var olan gerçekliği yansıtamıyor. Ben fotoğrafı sanatsal olarak ve belgesel dökümanı olarak ikiye ayırıyorum. Fakat fotoğraf bir gerçeği yansıtıyor benim için. İnsanlar fotoğrafa baktığında içinde bulunan mesajı doğru alabilmeli. Sanatın ve fotoğrafın yarıştırılmasını da doğru bulmuyorum. İnsanlar için kazanç kapısı olmamalı. Topluma değmeli, dokunabilmeli. Bu yüzden sokaklarda sergi açmak istiyorum. Sanat, sermayeden ve popülizmden ayrı tutulması gereken bir şey.

İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Sarmaşık

Perdelerimizi çekip dolandığımız sarmaşıklara başka bir gözle, daha iyi görmek adına Şebnem İşigüzel...

GÜNÜN KİTABI: Kayıt dışı ekonomide örgütlenen kadı...

Naila Kabeer, Ratna Sudarshan ve Kirsty Milward’ın hazırladığı Fulya Alikoç’un Türkçe’ye çevirdiği ‘...

Senegalli kadınlar büyük zorluklar içinde mücadele...

Senegallilerin yaşamını fotoğraflara taşıyan fotoğrafçı Elif Gamze Bozo, fotoğraf çekerken bir araya...