8 Mart'a giderken stajyer kadın avukat anlatıyor: Okul sıralarından adliye koridorlarına
‘Hukuka ve adalete güvenin zedelendiği, belirsizliğin, güvencesizliğin ve korku ikliminin palazlandırılmaya çalışıldığı bir hengâmede avukatlık sadece teknisyenliğe indirgeniyor.’

Hukuk fakültesinden mezun sayısının her geçen yıl artıyor. 2021 verilerine göre 17 bin 857 kişi, 2022 senesinde ise yaklaşık 20 bin kişinin mezun olduğu hukuk fakültesinden mezun genç kadınlardan biriyim.

Geçen sene bu zamanlarda mesleğe ilk adımların hayalini yaşıyor ve merak ediyordum her stajyer ve genç avukat gibi. O zamandan bu günlere baktığımda aslında okul sıralarındaki heyecanın giderek sönümleneceğini tahmin etmek ülkenin ekonomik durumunda ve hukuka karşı saldırılarda zor olmasa gerek… Bu satırları yaşadığımız tanık olduğumuz her olayda yalnız olmadığımızı bilmek hatırlamak adına ele alıyorum.

Ruhsatımı almama aylar kalmışken kimi zaman öğle molalarında kimi zaman adliye koridorlarında genç kadın stajyerlerin yaşadıkları, tanık olduklarının konuarı açılıyor.

Günün yorgunluğu, çalışmanın temposu yetmezmiş gibi açlık sınırında çalışan birçok genç avukat geçim derdinden, stres ve baskıdan bu sıcak sohbetle teselli buluyor. Sohbet koyulaştıkça diğer konulardan biri de “Memnun musun, ne yapmayı düşünüyorsun, kendi büronu açacak mısın?” sorularıyla daha da derinleşiyor. Sohbet ekonomik kaygılarla başlayıp meslekteki eşitsizliklere uzanırken dertler birikiyor ve yumak gibi büyüyor.

Adliye stajında hemen hukuk bürosunda işe başlama telaşı geçim sıkıntısının en tipik örneği. İlgi duyulan alandan daha çok, “Hangi büro bana geçimimi sağlayacak ücreti verecek?”, “Asgari ücret veriyor mu?” sorusunun cevabını bulduğu büroları tercih ediyor. Kendi bürosunu açıp serbest çalışmanın giderek zorlaştığı bu zamanlarda hayalindeki mesleği yapmak da tarihin tozlu raflarına kalkıyor. Uzun çalışma saatlerinin, ek mesailerin, güvencesizliğin olduğu; gecesinin gündüzünün olmadığı meslekte yoğun iş yükünün altında ezilip mesleğe yabancılaşma başlıyor. Bu sırada İcra, CMK gibi alanlarda yaşanan eşitsizliklerle de yüzleşiliyor. Bu alanların “zor ve çetin olduğu, baskı şiddet ve mobbinge erkek meslektaşların daha iyi katlanabileceğinden” kadın bir avukatın “bu alanda meslek icrasının mümkün olmayacağı” empoze ediliyor.

Stajyer avukatlar ve genç kadın avukatların ofis temizliği ve düzeni konusunda “erkek meslektaşlara göre daha iyi olduğu” vurgulanarak, çalıştıkları ofislerde bu işlerin sorumluluğu kadın avukatların sırtına bırakılıyor.

Hukuka ve adalete güvenin zedelendiği, belirsizliğin, güvencesizliğin ve korku ikliminin palazlandırılmaya çalışıldığı bir hengâmede avukatlık sadece teknisyenliğe indirgeniyor. Cinsiyet eşitsizliği her yerde olduğu gibi bizim çalışma alanlarımızda da domine edilirken, bunun biz kadınların birbirlerine karşı desteği ve dayanışmasıyla aşılabileceğini hatırlamamız gerekiyor.

Fotoğraf: Canva Pro Kolaj

İlgili haberler
Tekstil atölyesinde bir saat: Mahalleli kadınların...

Tekstil atölyesinden içeri girdiğimde yerdeki kesilmiş kumaş parçaları, iplik parçaları, havayı kapl...

Burda Bebek işçisi Dilek: Buradayız, direnişe deva...

Burda Bebek’te işten atılan 9 kadın işçiden biri olan Dilek yazdı: Burda Bebek’ten Özak’a biz kadın...

'Birilerinin ücretimize karar vermesini daha ne ka...

"Biz eğer '... fazla vermezler' gibi tartışmaya devam edersek zaten vermeyecekler. Bizim '…almamız g...