Bir kadın programı ve ilişki terapistinin düşündürdükleri
Gündüz saatlerinde yayımlanan bir kadın programı. Programda kendini aile, evlilik terapisti olarak tanıtan bir konuk, eşleri tarafından aldatılan kadınlara verdiği telkinler ve yapmamız gereken şey...

Televizyondaki programların çoğunda günlük hayatta kullanılan kelimeler gibi erkil bir dil hakim. Geçtiğimiz mart ayında yine böyle bir programa denk geldim. Gündüz saatlerinde yayımlanan bir kadın programı. Programda kendini aile ve evlilik terapisti olarak tanıtan bir konuk var ve canlı telefon bağlantılarıyla ilişkisinde problem yaşayanlara profesyonel önerilerde bulunuyor. İlk telefon bağlantısındaki izleyicinin sorusu şu: “11 yıldır evliyim 11 yıldır aldatılıyorum, ne yapmam lazım?”
Terapistin cevabı ise şöyle oluyor: “Genelde kadınlar ev işleriyle çok ilgilenir, çocuklara adar kendisini; erkeğin gözü dışarıya kayar, bir düşün bakalım sen ne yapmış olabilirsin?”

İzleyici: Bizim çocuğumuz yok.

Terapist: Ayy yazık! Tamam peki sen kendine özen gösteriyor musun? Mesela yemek kokuları sinmiş bir şekilde kocanı karşılıyor musun?

İzleyiciye cevap hakkı verilmeden diğer telefona geçilir. Ayrıca bu ilk telefon bağlantısının başında bir yanlış anlaşılma olur, kadının kocasını aldattığı zannedilir, bu anlarda yayının sesi kesilir, soru doğru algılandığında, tekrar normal bir şekilde yayına devam edilir. Yani yayın politikası da erkeğin aldatmasını olağan, kadının aldatmasını ayıplı bir şey olarak imgeler. İlişki terapisti tanımlı kişi ise vaka hakkında bilgi sahibi olmadığı halde adatılan bir kadına sorduğu tüm sorularda suç ve sorumluluğu kadına yükleyip, kadının bir erkekle ilişki yürütebilmesi için devamlı bakımlı ve güler yüzlü olması gerektiğini tembihler.

Bir diğer telefon bağlantısı ise şöyle olur:

İzleyici: 20 yıldır evliyim. Eşimin beni aldattığını öğrendim, boşanma davası açtım.

Terapist: Yapma, sakın ayrılma! Bak benim kocam öldü, benim gibi güçlü bir kadın bile çok sarsıldı. Akşamları herkes evine gider eşiyle, çocuğuyla olur; sen yalnız kalırsın çok üzülürsün. Ayrılmak çözüm değil.

Burada da uzun yıllar evli kalmış hatta belki de ekonomik özgürlüğü elinde olmayan birçok kadının zaafını kullanıp, yalnız kalmaktan dem vurup, aldatılan bir kadına ayrılmama telkininde bulunuyor. Programın devamındaki soru ve cevaplar bu ve benzeri hayretteki üslubuyla devam ediyor. Özetle ana akım bir uydu kanalında, halkın fazlasıyla takip ettiği bir kadın sunucu tarafından yapılan program kız çocuklarınında okuldan çıkıp evde anneleriyle beraber olma saatine geliyor ve çocuklar belki de anneleriyle birlikte programı izliyor. Programdaki ilişki terapisti ise şu öğütleri veriyor: “Bir kadın aldatılıyorsa sorumlusu sadece kadındır ve ayrılmaması gerekir. Kadınların görevi akşam kocalarına süslenip onlara güzel yemekler pişirmek, çocuk yapmaktır. Kadınlar kocalarını mutlu etmek için yaşarlar...”

Size pek çok kadının düzenli olarak takip ettiği gündüz kuşağı bir kadın programını anlattım. 2018’de hâlâ böyle yayınlar yapılırken, 1857’de kadın işçilerin verdiği mücadelenin hakkını verebildik mi? Veya hak ve özgürlüklerimizin ne kadar farkına varıp savunabildik? Bu izlediğim program tekrar düşündürdü. Ataerkil bir toplum ve politika içindeyiz. Çözüm için tek yolumuz bu eril algı ve baskıya boyun eğmeyip, daha çok farkına varıp ve farkındalık yaratarak mücadele etmektir.

İlgili haberler
Bitmeyen ve birbirinin aynı diziler

“Dizi izlememin nedeni genelde can sıkıntısından, yalnız kaldığımdan; belki de gerçek hayatta bulama...

Görüntü ve gerçek: Evlilik programları

Evlilik programlarında karşılaştığımız hep aynı manzara: Adam dediğin net olur, erkek güçlü olmalı,...

Azize Hemşire Miralay Tevfik’le neden evlendi?

Azize, eski ve yeni kocanın uğrunda birbiriyle kıyasıya mücadele ettiği ödül durumuna girdi adeta. A...