Dernekte ekmek dağıtımından izlenimler: Gücümüzü kendimizden aldığımızı görelim
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’ndeki dayanışma ağının bir parçası olan ekmek dağıtımı da kadınların çare arayışının bir durağı oluyor.

Ekmek kuyruklarının uzadığı, emekçilerin en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandıkları şu günlerde kadınlar yaşadıkları şiddet sorununu ikinci plana itmek zorunda kalıp öncelikle açlık sorununa çare bulmaya çalışıyorlar. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’ndeki dayanışma ağının bir parçası olan ekmek dağıtımı da kadınların çare arayışının bir durağı oluyor. Daha önce çeşitli önyargılarla derneğe pek uğramayan ama ekmek dağıtımı vesilesiyle gelen çok kadın var. Büyük çoğunluğu daha önce AKP’ye oy vermiş. Sohbetler hep “Ne olacak bu böyle… Bu gidişat iyi değil” cümleleriyle başlıyor.

Esin’in eşi hasta, bu nedenle düzenli bir şekilde çalışamıyor. Esin de bulduğu ev işleriyle, merdiven silme işleriyle evi geçindirmeye çalışıyor. Derneğe geldiğinin hemen önceki gecesi dolar kur düzenlemesi olmuştu. Çok öfkeli. “Artık kimseye benden oy yok. Biz açlık derdindeyken bunların derdi başka. Mecliste ha bire birbirlerini yiyorlar. Liseye giden oğlumu okuldan almak zorunda kaldım, hiçbir ihtiyacını karşılayamıyorum. İBB’ye yardım için başvurduğumda sigorta görünüyor diyorlar. ‘Ama benim eşim çalışamıyor, sigorta olsa ne diyorum’, dinlemiyorlar. İmamoğlu o kadar vaat vermişti hani hiçbiri yok ortada. Ekmek kuyruklarında bekliyoruz ekmek kalmıyor, elimiz boş eve dönüyoruz” diyor. Yerel yönetimlerin bu kötü koşullar karşısında halkın temel ihtiyaçları için daha fazla sorumluluk almasının önemli olduğunu ama esas sorunun bu kötü koşulları yaratan iktidar politikaları değil mi diye tartışıyoruz. Bu sefer Esin’in dilinde “dış güçler, ülkenin yükselmesini istemeyen düşmanlar…” var. Lale giriyor lafa bu noktada; “Yalan yok ben oy verdim AK Partiye. Ama bir daha vermem. Sandıkta gidiciler” diyor. Bu sefer tartışmamız sandığın bir çözüm olup olmayacağına dönüyor. Kafalar karışık. Bunlar giderse düzelir diyen de var, hükümet yardımları arttırırsa yeniden oy vereceğini söyleyen de var, sandığın çözüm olmayacağını çünkü esas sorunların çözülmeden kalmasının bir şey değiştirmeyeceğini ifade eden de.

Mahalleye yeni taşınan Hafize, önceleri Esenyurt’ta oturuyormuş. Eşinin işsizliğini ve “kıskançlığını” anlatıyor bizimle. Gündelik işlere gitmek istediğini ama kocasının ancak başka bir kadın arkadaşı yanında olursa izin vereceğini dile getiriyor. Geçimin imkansızlığı, çocuğa borçla alınan botun derdi, ekmek bulamamanın ağırlığı yormuş onu. “Sizin üyeniz olan bir arkadaşım etkinliğinizin fotoğrafını paylaşmıştı Whatsapp durumunda, kadın dayanışması yazıyordu orada, onu görünce bir gideyim dedim” diyor. Tüm dertler arasında en çok ihtiyaç duyduğunun bu olduğunu anlıyoruz. Ekmek kuyruğunda tanıştığımız Ayşe ilk defa geliyor derneğe. “Peki ama bu derneği nasıl çekip çeviriyorsunuz? Bir parti desteği, bir güç lazım” diyor şaşırarak, kast ettiği de aslında iktidar desteği. Yerelde ve genelde iktidarda olan yönetimlerin “akar”ı olmadan bir derneğin ayakta kalabileceğine ve hatta insanların ihtiyaçlarının karşılandığı bir merkez olabileceğine inanmazlıkla soruyor bunu. Gücümüzü kendimizden, dayanışmamızdan aldığımızı anlatıyoruz ona.

Derneğin kapısını her gün daha çok kadın çalıyor. Hepsi de Hafize gibi “dayanışma” kelimesinden etkilenerek geldiğini söylüyor. Arayış büyük. Çünkü çaresizlik büyük. Ancak henüz çarenin kendini değiştirici bir güç olarak görmekte olduğuna ilişkin bilinç çok zayıf. İlk etapta birlikte mücadele etmek masalsı bir söylem olarak görünüyor gözlere. Ama işte Ayşe’de olduğu gibi, kendi gücümüzle kendimizi ayakta tuttuğumuzu ve her gün genişleyerek başka kadınların güçlendiği bir mecra haline geldiğimizi gören kadınlar için de hızlı değişiyor bu.


İlgili haberler
İşçi Semra’nın sorgulamaları: Yarı aç yarı tok, ne...

Metal işçisi Semra’nın evinde soba tütmüyor, evi de iş yeri de ısınmıyor… İzin yapmak, dinlenebilmek...

İMES’te kadın işçi olmak: Taciz, fazla mesai, düşü...

İMES’te çalışan kadın işçiler kötü çalışma koşullarının yanı sıra tacizden de bıkmış durumda. Tüm zo...

Sabrımız yüzde hiç, artık serde mücadele var

İkilem basit: Sürünerek hayatta kalmak mı, insanca yaşamak mı? İlk seçenek her gün daha fazla yoksul...