'Doğal olanın' zorbalığı
Hak eşitliği talebi başta olmak üzere demokratik talepler, ekonomik-sosyal güvenceler ve hayatın her alanında kadınların güç göstereceği örgütlü yapılar hayati önemdedir.

Geçtiğimiz aylarda Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ailenin çocuksuz olmayacağını ilan ettiği yetmezmiş gibi doğal olanın normal doğum olduğuna dair bilirkişi(!) görüşü vererek hayatımızı doğrudan ilgilendiren ideolojik saldırı örneklerinden birini verdi.

Bu söylemler bireysel gaf ya da “yanlış anlaşılma” olarak geçiştirilemez: Bu girişimler sermaye düzeninin güncel ihtiyaçlarını karşılayan sistematik müdahalelerdir.

Emekçi kadınlar olarak kapitalizm koşullarında mülkiyet ve ailenin birbirine sımsıkı bağlı olduğunun, birinin sarsılmasının diğerinin varlığını tehlikeye sürüklediğinin farkındayız.

Kapitalistler için daha çok çocuk istemelerinin altında daha çok çocuk işçinin ve ev içi angaryayı üstlenen kadınların olduğunun da farkındayız.

“Çocuksuz aile olmaz” diyenlerin aileyi tanımlarken niyetlerinin kadınlar üzerindeki tahakkümü meşrulaştırmak olduğunu ve çocukları bırakın korumayı; kontrol altına almak istediklerini de biliyoruz.

UNUTMADIK...

Dünyanın pek çok kapitalist ülkesinde olduğu gibi ülkemizde yükselen eşitsizlikleri gizlemek ve sistemin krizinin yükünü kadınların sırtına yüklemek için dinsel değerleri, geleneksel aile yapısını ve milliyetçiliği birleştirerek baskı politikalarını artırdıklarını nasıl unuturuz?

Hatırlayalım, ırkçılık, şovenizm, kadın düşmanlığı ve homofobinin teşvikiyle, İstanbul Sözleşmesi karşıtlığıyla başlayan süreç, kadına yönelik şiddetin “meşru” gösterilmesine kadar uzanmadı mı?

Yalnızca evde değil, fabrikada, ofiste, okulda, hastanede sermaye için ucuz ve itaatkar bir iş gücü olarak örgütlenen kadınlara sunulan esnek çalışma biçimleri, ücretli emeğin sömürüsü, güvencesizlik ve bakım emeğinin görünmezliği değilse nedir?

Bugün “şükret, tasarruf yap, idare et, doğur, ses çıkarma” şeklinde karşımıza çıkan her dayatmanın dinsel değerlerle sarılı bir sınıf saldırısı olduğunu okumak zorundayız. Çöken sosyal güvenlik sisteminin ve ucuz işgücü ihtiyacının çözümü olarak kadınların doğurganlığı görülmesini, kürtajın fiilen engellenmesini, nafaka hakkının sınırlandırılmasını, çocuk velayeti meselesinin erkek lehine yeniden düzenlenmesi ile boşanma sürecinin zorlaştırılmasını bütün olarak görmemiz gerek.

Bu bağlamda, doğum şeklimize ilişkin sözlere karşı bilimsel açıklamalar, elbette çok kıymetlidir; ancak “Doğal olan normal doğumdur” söylemi, yalnız tıbbi gerçeklerle değil, doğrudan politik hedeflerle ilgilidir. Bu yüzden bugün, hak eşitliği talebi başta olmak üzere demokratik talepler, ekonomik-sosyal güvenceler ve hayatın her alanında kadınların güç göstereceği örgütlü yapılar hayati önemdedir. Kadınların birleşik, sınıf temelli eşitlik mücadelesini kurmak için gücümüz birliğimizdir.

Fotoğraf: raxpixel/Freepik

İlgili haberler
Bir sezaryen tartışması: Sermaye ne isterse!

Sezaryenle doğumu önce kâr için yaygınlaştırıp sonra yasaklayan anlayış, kadınları kâr hırsı ve nüfu...

Normal doğum teşviki için ek ödeme: ‘Normal doğum...

Sağlık Bakanlığı, sağlık çalışanlarına doğum oranlarına bağlı ek ödeme düzenlemesi getirdi. SES MYK...

Normal doğum dedikleri...

First Lady Emine Erdoğan normal doğum için seferberliğe girişti. Peki bu ‘seferberlik’ bir zora dönü...