Ekmeğin tadı, çayın demi, Baldur grevi
‘Elbette kolay değildir bu grev günlerinde ev geçindirmek, ama sen sevgili kız kardeşim, eşinin mücadelesinde ona destek verirsen o patron karşısında, daha fazla direnecektir.’

Merhaba, ben bir ev emekçisi kadınım. Geçtiğimiz günlerde Emek Partili kadınlar olarak Gebze’de 20 gündür sendikalaştıkları için işten atılan direnişte olan Baldur işçileri kardeşlerimizi ziyarete gittik. Sabahın 9’uydu oraya vardığımızda, hava çok soğuktu ve işçi kardeşlerimiz de derme çatma bir çadırın içinde, içeride bir küçük soba dışarıda da varil içinde tahta parçalarıyla ısınmaya çalışıyorlardı, kış kendini iyice hissettiriyordu. Biz evlerimizden gelmiştik onlar her gün sabah gelip akşam gidiyorlardı. Çoluk çocukları için, evlerine biraz daha fazla ekmek parası götürebilmek için, insanca yaşamak, daha iyi çalışma koşullarında çalışmak için sabah akşam demeden direniyorlar. Biz Emek Partili kadınlar olarak direnişlerini tekrardan saygıyla selamlıyor, bu zor süreçte direnişte olan işçilerin eşlerinin, yani kız kardeşlerimizin yanında olduğumuzu söylüyoruz.  

Kadın arkadaşlarımızın kimi çorba kimi börek kimi de kek getirmişti, onlara buradan emeklerine ve ellerine sağlık diyorum. Hep birlikte çadıra getirdiklerimizi direniş sofrasına koyduk, dağıttık, paylaşmanın ve dayanışmanın güzelliğiyle direnişe bir katkı sunmaya çalıştık.

HANGİ KADIN KAYGILANMAZ Kİ ‘NE OLACAK’ DİYE

20 gündür direnişte olan işçi kardeşlerimizin eşlerinin her gün başlarını yastığı koyduğunda yaşadıkları kaygıyı düşünsenize; direnişle ilk defa karşılaşıyorlar, yeri geldiğinde tartışıyorlardır, “Nereden çıktı bu direniş, biz şimdi ne yapacağız, çoluk çocuk ne yapacak, nasıl kirayı faturaları ödeyeceğiz?” diyorlardır. Ben de anlıyorum bir kadın, bir anne olarak benim de eşim fabrika işçisi. O da direnişte olsa ben de kaygılanırdım. Kolay değil kadın olmak bu ülkede. Her gün şiddete uğruyor, öldürülüyoruz. Bir de bu pandemi sürecinde ekonomik kaygıları en derinden yaşıyoruz. Bu yükün altında biz eziliyoruz. Her gün “Ne yemek koyacağım sofraya?” diye düşünmek, “Eşimi de işten çıkarırlar mı?” korkusunu yaşamak kolay değil. Her gün marketleri dolaşıyoruz, hangi market uygun hangisi indirimde halk günlerini takip ediyoruz, sıvı yağ olmuş 75-80 lira, zeytinyağına hiç yaklaşılmıyor bile; kahvaltılık desen alıp başını gitmiş en iyi peynir 55-60 lira; yumurta, zeytin desen öyle fiyatlar uçmuş. Eşten, dosttan, köyünden akrabandan peynirin, tereyağın, salçan, kuru yiyeceklerin uyguna geliyorsa seviniyorsun; yoksa hangi markette pazarda uygun varsa ekonomik olanını almaya çalışıyorsun. Mevsiminde bile kış sebzeleri, meyveleri pahalı. Erken saatte gitmiyorsun akşam saatinde gidiyorsun ki biraz daha uygun oluyor. Pazar çantası doğru dürüst dolmuyor 100 lira ile anca 3-5 bir şey alıyorsun o kadar. Et, süt, yumurta, balık hepsi ateş pahası temizlik malzemeleri çıkmış iki katına bebeği olanın çocuk bezi, mama masrafı onun için da en uygun olan marketleri araştırıyoruz. Artık internetten bile çocuk bezi alır hale geldik, neresi ucuzsa oradan alıyoruz.

ASGARİ ÜCRETİN 10 KATI PARA ALANLAR BİZİM ALACAĞIMIZ ÜCRETİ BELİRLİYOR

Çalışan kadınların yükü daha da fazla. Çocuğu varsa kimi çocuğunu anneanneye, babaanneye bırakıyor ya da maaşların yarısı kadar ücret alan kreşlere veriyorlar. Bir de işten eve gelip koştur koştur yemek hazırla, ortalığı topla, çocuğuna zaman ayır, zaten gün boyu çalışmışlar bir de ev işlerinin yükü çocukların bakımı kadınların üzerinde oluyor. Halbuki her mahallede ücretsiz anne babaların güvenle bırakacağı büyük organize fabrikalarında, iş yerlerinde, semtlerde kreşler olmalı. Uzaktan eğitim derdine, internet, tablet, bilgisiyar ihtiyacına ise artık hiç girmiyorum bile.

Gelgelelim sayın büyüklerimizin bize reva gördükleri geçim ücreti dedikleri 2825 liraya. Sefalet ücreti olan bu ücretle nasıl geçineceğiz. Kira mı verelim, her ay artan zamlanan faturalarımızı mı ödeyelim, her gün zamlanan temel ihtiyaçlara mı yetişelim, çoluk çocuğumuzun gıdasını mı, okul ihtiyaçlarını mı karşılayalım? Harcamaların içinde bir de ayakkabısı kıyafetleri var, yeri geliyor kardeşlerin, eşin, dostun çocuklarının küçülen kıyafetlerini giydiriyorsun çocuğa. Sağlıktan bile yeteri kadar yararlanamıyoruz, acile gitsek önümüzde 250 kişi sıra önemli bir hastalık için randevu alsak ona da 2-3 ay sonrasına gün veriyorlar, o zamana kadar ölmezsen tabii… Hani hastanelerde kuyruk yoktu. Şimdi soruyorum size sayın büyüklerimizde biz işçi emekçiler gibi market market pazar pazar dolaşıp hangi market uygunmuş, halk günlerini ne zamanmış, hangi ürünler ucuzlamış diye takip ediyor musunuz? Tabii ki hayır, sayın büyüklerimizin maaşları geçim ücretinin 10 katı, ek ödemeler hariç cumhurbaşkanının maaşı da 40 katı artık siz düşünün ne kadar maaş aldıklarını. Bunlar bizim geçim ücretlerimizi belirliyorlar. Bizleri de yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkum tutuyorlar. Tabii ki bizi düşünmezler. Onların aileleri, çocukları en iyi okullarda okusunlar en iyi sağlık hizmetinden yararlansınlar. Bir de erken emekli oluyorlar. Emekli maaşları da iyi, bizler gibi emekli olup maaşları yetmediği için tekrar çalışmak zorunda bırakılan emekliler gibi değil.

BALDUR GREVİ HEPİMİZİN GREVİ…

Ben emeklilikte yaşa takılan kadınlardan biriyim. Yaşımdan dolayı işe bile almıyorlar beni. Ama çocuklarımız 65 yaşında mezarda emekli olacak. Ona bile yeteri kadar ses çıkaramamışız. Hangi iş yeri beni 65 yaşıma kadar çalıştırabilir? 45 yaşımdayım, işe almıyorlar beni genç işçi dururken. Bizler çocuklarımızın geleceğinden de kaygılıyız, okusunlar istiyoruz. İnsanca çalışabileceği, yaşayabileceği koşulları olsun işi olsun istiyoruz. Üniversiteyi okusun istiyoruz, imkanları zorluyor, dişimizden tırnağımızdan artırarak okutmaya çalışıyoruz. Ama mesele iş bulmaya gelince okudukları alanda iş dahi bulamıyorlar. Yakından tanıdığım arkadaşım Sema’nın kızı veterinerlik yüksek okulu bitirmesine rağmen Arçelik LG fabrikasında geçici sözleşmeli işçi olarak asgari ücretle çalışmaya başladı.

Mektubumu bitirirken direnişteki Baldur işçisi kardeşlerimin ailelerin seslenmek istiyorum yine. Elbette kolay değildir bu grev günlerinde ev geçindirmek, kira nasıl ödenecek tencere nasıl kaynayacak, faturalar nasıl ödenecek kaygısı ama sen sevgili kız kardeşim, eşinin mücadelesinde onun yanında olarak destek verirsen o patron karşısında, daha güçlü olacak daha dik duracak, daha fazla direnecektir. Unutmayalım ki grev dayanışmayla mücadeleyle kazanılır. Baldur grevi hepimizin grevi…

Fotoğraf: Ekmek ve Gül 

İlgili haberler
Baldur işçilerine kadınlardan dayanışma ziyareti

Baldur grevinin 21. gününde Ekmek ve Gül okuru kadınlar Baldur işçilerini ziyaret etti. Grevdeki işç...

Meslek Fabrikası eğitmen ve emekçilerinin direnişi...

İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası emekçileri eski belediye binası önündeki direnişlerinin...

Dayanışma nedir bilen, dayanışmadan vazgeçmeyen Mi...

Yoksulluk dolu yaşamı mücadeleyle geçmiş bir kadın Mihri. Şimdi o mücadeleyi çalıştığı deri fabrikas...