
Bazı kapılar birden açılmaz, sabırla, dirençle omuz omuza verilmiş bir çabayla aralanır. Elazığ Kadın Dayanışma Derneğinin hikâyesi tam da böyle başladı.
Yıllardır bu şehirde, kadınlar olarak aynı sokakta yürüdük, aynı durakta bir araya geldik. Aynı cümleleri içimize gömdük, hepimiz bir yerden eksildik, bazen bir sözcükle, bazen bir bakışla, bazen bir şiddet haberiyle. Ama eksildikçe birbirimize tutunduk. Çünkü biliyorduk yalnız değiliz…Ve biz artık hayatta kalmak istemiyorduk. Yaşatmak, var olmak, dayanışmak istiyorduk.
Elazığ Kadın Dayanışma Derneğinin kuruluşu yalnızca toplumsal bir dayanışma girişimi değil, aynı zamanda taşrada kadın bilgisinin, deneyiminin ve hafızasının meşrulaştırılması yönünde atılmış bir adımdır. Türkiye’nin doğusunda ataerkil yapının hem kültürel hem de kurumsal katmanlarla pekiştiği bir coğrafyada, kadınları kamusal alanda bir özne olarak kendilerini inşa etmek sürecinin bir sonucu olarak bir çatı altında toplanmaya karar verdik.
TOPLUMSAL BELLEĞE BİR KADIN ÇIĞLIĞI
Her sosyal hareket zamanın dokusuna bir müdahaledir. Bu bağlamda Elazığ Kadın Dayanışma Derneğinin kuruluşu, yalnızca yerel bir sivil toplum pratiği değil, aynı zamanda toplumsal belleğe yönelik bir kadın çığlığıdır. Ataerkil düzenin “suskun coğrafya” ilan ettiği bir taşra kentinde, kadınlar kendilerine bir anlam evreni kurmaktadır.
Kadınlar bu dernek çatısı altında “yardım alan mağdurlar” değil, politika üreten ve dayanışan özneler olarak kendi dinamiklerini oluşturacaklardır.
Elazığ’da kurulacak olan bu dernek, sokaktan, evden başka bir şeyi, yeni bir kadın mekânı inşa etmeye gönüllü olmuştur. Her mekân, bir toplumsal ilişki biçiminin ürünüdür. Ve aynı zamanda bu ilişkileri yeniden üretir.
Kadının sesinin bastırıldığı bir toplumda konuşmak bir sanattır. Var olmak bir direniş biçimidir. Wirginia Woolf’un dediği gibi “Bir kadının parası ve kendisine ait bir odası olmalı.” Elazığ’da kurulacak olan bu dernek, sadece dört duvar değil, fikirlerin, hikâyelerin, yasaların ve umutların yankılandığı bir oda olacaktır. Gelecek kuşaklara, kadınların kendi karakterlerini birlikte yazabileceğini dayanışmanın özgürleştirici gücünü ve belleğin kolektif bir sorumluluk olduğunu gösterecek bir dayanışma geleneği yaratılacaktır.
Elazığ’ın sokaklarında artık şaha gür bir ses yankılanacak: “Birlikte daha güçlüyüz, bu sese kulak verin…Ve şimdi hep birlikte bu hikayenin ilk sayısını yazıyoruz. Güçlüyüz, buradayız, yan yanayız…”
Birlikte dile getireceğimiz her cümle, beraber atacağımız her kahkahada, dökeceğimiz her gözyaşı kollektif bir geleceğin malzemesine dönüştürecektir.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Elazığ'dan kadınlar korkularını anlatıyor: 'Artık...
Yaşanan kadın cinayetleirnin ardından kadınların korkuları da kaygıları da öfkeleri de büyüyor, hast...
Kadınlar Elazığ Ekmek ve Gül pikniğinde buluştu: D...
Elazığ'da Ekmek ve Gül'ün çağrısıyla bir araya gelen kadınlar sorunlarını tartıştı. Pikniğe Ekmek ve...
Burcu Demir'in davasının gösterdikleri
Kadınlar olarak dayanışmaya, kız kardeşlik köprüsünü güçlendirmeye her zamankinden daha fazla ihtiya...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.