Mücadeleyle geçen bir yılı daha geride bırakıyoruz. Bitmek üzere olan 2025’te de tıpkı yüzlerce yıldır olduğu gibi, biz kadınlar ve LGBTİ'ler direnişin öznesi olduk. Yaşamın her alanında — sokaklarda, fabrikalarda, okullarda, evlerde — en temel hakkımız olan “yaşama hakkını” korumak için baskılara ve yasaklara rağmen mücadelemizi sürdürdük. Hükümetin yaratmaya çalıştığı korku hegemonyasına, örgütlü gücümüz sayesinde teslim olmadık. Sokaklarda haykırdığımız “Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz!” sloganını hayatlarımıza da empoze etmeye çalıştık.
Daraltılan alanlarımıza rağmen bir araya geldik
Aile yılı adı altında sunulan politikaların, bizi daraltan, yok sayan ve doğrudan tehlikeye atan uygulamalar olduğunu yaşayarak gördük. Yasama süreçlerinin hızla, toplumsal tartışmadan kaçırılarak ilerletilmesi; kadınların ve LGBTİ'lerin sürekli hedef haline getirilmesi; sosyal politikaların iyice zayıflatılması… Tüm bunlar bu yılın karanlık başlıklarını oluşturdu. Etkilerini ise günlük yaşamımızda hemen hissetmeye başladık. Kaldığımız yurtlarda geç kaldığımızda ailelerimize mesaj atılması, erkek yurtlarında neredeyse hiç kontrol yokken kadınların giriş-çıkışlarının “disiplin” bahanesiyle sıkı takibe alınması, giydiklerimiz üzerinden baskı kurulması… Tüm bunlara rağmen direndik, birbirimize sahip çıktık. Daraltılan alanlarımıza rağmen okuma etkinlikleriyle, film gösterimleriyle, sanatsal buluşmalarla düşüncelerimizi paylaşmayı ve tartışmalarımızı büyütmeyi sürdürdük. Bizim mücadelemiz yalnızca 8 Mart ve 25 Kasım gibi spesifik günlerle sınırlı değildi; yaşadığımız her gün, yaşam hakkımız için mücadele etmeye devam ettik. Sesimizi kısmaya yönelik her girişime hem sokakta hem de hayatın her alanında karşılık verdik.
Kadına, çocuğa LGBTİ'lere düşman
Bu yılın en tartışmalı başlıklarından biri de 11. Yargı Paketi oldu. “Yargı reformu” adı altında Meclise hızla ve tartışmasız biçimde getirilen paket, temel hak ve özgürlüklere yönelik ciddi tehditler içeriyordu. Toplumsal cinsiyet normlarına uymayan herkesi cezalandırılabilir bir hedefe dönüştüren bu yaklaşım yalnızca LGBTİ'ler değil; iktidarın dayattığı aile ve cinsiyet rolleri dışında yaşayan tüm bireyleri tehdit ediyordu. Transların zaten ağırlaşmış olan yaşam koşullarını daha da zorlaştıracak; sağlık, barınma ve güvenlik haklarını doğrudan hedef alan maddeler adeta bir “trans yok etme politikasının" kapısını aralamıştı. Ancak yargı paketinin geçtiğimiz hafta Meclise sunulan halinde, LGBTİ karşıtı maddelerin yer almaması, örgütlü mücadelemizin somut bir kazanımı oldu.
Aynı yargı paketi yalnızca kadınları ve LGBTİ'leri değil, suça sürüklenen çocukları da doğrudan ilgilendiriyor. Yıllardır çocuklara güvenli yaşam koşulları sağlamayan iktidar, onları suç örgütlerinin kucağına iterken sorumluluğu yine çocukların üzerine yüklüyor. Devletin sağlayamadığı sosyal destek, güvenli yaşam alanları ve koruyucu politikalar yokmuş gibi davranılarak, 11. Yargı Paketi çocukları kriminalize eden bir mantıkla hazırlandı. Suça sürüklenen çocukların erken yaşta ceza adalet sistemiyle daha sert biçimde karşılaşmalarının yolu açılırken; rehabilitasyon, sosyal destek, psikolojik koruma gibi yaşamsal mekanizmalar tamamen geri plana itildi. Böylece çocukları suça iten koşulları ortadan kaldırmak yerine, sonuçları daha ağır bir cezayla “yönetme” anlayışı derinleşmiş oldu. Bu yaklaşım, çocukları korumak için değil; suçu, yoksulluğu ve toplumsal çürümeyi görünmez kılmak için kullanılan bir yöntem haline geldi. Oysa çocukların ihtiyacı cezalandırılmak değil, güvenceli bir yaşam, eşit eğitim, sağlıklı barınma ve destek mekanizmalarıyla güçlendirilmiş bir sosyal politikadır.
Yeni yıl, baskının değil dayanışmanın yılı olsun!
Yeni yıla girerken, bize dayatılan karanlığa rağmen umudumuzu büyüten şey yine birbirimizin sesine kulak vermemiz, omuz omuza durmamız, dayanışmanın dönüştürücü gücünü yeniden yeniden hatırlamamız oldu. Biliyoruz ki haklarımızı koruyan da, yaşamlarımızı savunan da bizlerin örgütlü varlığıdır. Bu nedenle 2026’da da mücadelemizi sokaklarda, okullarda, işyerlerinde, kampüslerde, mahallelerde ve hayatın her alanında sürdürmeye kararlıyız. Korkunun değil cesaretin; baskının değil dayanışmanın; umutsuzluğun değil direncin büyüdüğü bir yılı birlikte yaratacağımıza inanıyoruz. Çünkü biliriz ki bir araya geldiğimizde değişmeyen hiçbir şey yoktur. Umutla, inatla ve birbirimize güvenle yeni yıla yürüyoruz.
Görsel: Canva Pro yapay zeka
İlgili haberler
Eskişehirli kadınlar kendilerini hiçbir yerde güvende hissetmiyor
Eskişehirli kadınlara sorduk: ‘Kendinizi güvende hissediyor musunuz?’ Kadınların hiçbiri kendini güvende hissetmiyor.
Eskişehir’den üniversite öğrencileri anlatıyor: Okulu dondurmayı düşünen kadın sayısı arttı
Tebrikler, üniversiteyi “öğrenci şehri” olarak bilinen Eskişehir’de kazandın! Peki ya nerede, nasıl konaklayacaksın? Nasıl geçineceksin? Dertler derya…
Eskişehirli kadınlara sorduk: 'Kadınların ihtiyacı arabulucu değil, güvenli hukuki zemin'
Eskişehir Ekmek ve Gül Grubundan kadınlar Eskişehirli kadınlara boşanmalara arabuuculuk getirilmesi söylemlerine dair mikrofon uzattı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN

























