Yeterli sayıda koruyucu ekipmana ihtiyacımız var
Van’da çalışan sağlık emekçisi bir kadın yazdı: Alkışlarla sınırlı kalmasın, yaşamımızın değerli olduğunu bilmemiz için koruyucu ekipman ve insani çalışma koşullarına ihtiyacımız var.

Aylardır bütün dünyayı etkisi altına alan, vaka sayısının milyonlara ulaştığı bir virüsle başa çıkmaya çalışıyoruz ama başa çıkamıyoruz nedeni ise halkın aptallığından ya da vurdumduymazlığından değil dünyadaki mevcut devlet sistemlerinin süreci yönetememesinden kaynaklanıyor. Sürecin gittikçe çıkmaza sürüklendiği, vakaların artmasının önüne geçilemediği bu durumda ise en büyük iş sağlık çalışanlarına düşüyor. Peki, sağlık çalışanlarının günleri hangi koşullarda geçiyor? Gelin beraber yola çıkalım. Çalıştığımız hastanenin sabahları servisi var (Sosyal mesafeye dikkat edilen bu günlerde servis belli sayıda çalışanı alıyor ve servise bineceğimiz yer ilk durak değil de sonraki duraklarsa yer kalmadığı için otobüse binmek zorunda kalıyoruz) ancak gece nöbetine gideceksek tek seçeneğimiz otobüse ya da sosyal mesafenin önemli olmadığı dolmuşlara binmek. Hastane çalışanları olarak belediye otobüsüne binmeyi tercih ediyoruz çünkü yolcu sayısı daha az, sosyal mesafe kuralına uyuluyor ve günlük olarak dezenfekte ediliyor. Van’da yaşayan halkın da durumun ciddiyetine vardığını otobüste denk geldiğimiz örneklerle anlayabiliyoruz. Mesela geçtiğimiz günlerde otobüsün en arka kısmındaki dörtlü koltukta ikisi de cerrahi maskeli, aradaki bir koltuğu boş bırakacak şekilde bir baba ve oğlu oturuyordu. Çocuk babasıyla bir şeyler paylaşmak için aradaki boş koltuğa geçmeye yeltendi ama babası aniden “Yaklaşma!” diye karşılık verdi. Ani tepkiyi çocuk anlamadı ama baba haklıydı, bu tepkisiyle kendinden çok çocuğunu korumak istiyordu.

Otobüsten ineceğimiz zaman hiçbir yere dokunmamaya özen göstererek iniyoruz. Salgın Van’da da görülmeye başladığından beri sağlık personeli olarak dönüşümlü şekilde Kovid-19 şüphesi veya teşhisiyle yatan hastalara bakıyoruz. O gün nöbete gelmek için birlikte otobüse bindiğim hemşire arkadaşımla hastane sınırları içinde ayrılıyoruz ve birimiz Kovid-19 şüpheli yatan hasta servisine birimiz acil servise geçiyoruz. Gecenin ilerleyen saatlerinde 112 acil sağlık personelleri bir anneyle 1 yaşındaki çocuğunu getiriyor ve “Kovid-19 şüphesi yok.” diyerek acil serviste çalışan bizlere hastayı teslim ediyor. Anne hastanede kalacaklarını hesap etmiş olacak ki eşyalarını ağzını bağladığı iki poşetle getirmiş. Çocuk down sendromlu, nefes almakta güçlük çekiyor üstelik ateşi var. Çocuğu ve anneyi üst kattaki Kovid-19 şüphelilerinin yatırıldığı servise götürmek için, bizim için altından daha kıymetli olan koruyucu ekipmanlarımı giyiyorum. Şüpheli hastaların yattığı servis 2. katta bulunuyor. Normal şartlarda hastayı ve yakınını düşünerek asansör kullanırız ama bu günlerde asansör kullanımımızı da en aza indirdik çünkü asansörün en son ne zaman dezenfekte edildiğinden emin olamıyoruz. Ben de o yüzden kucağındaki çocukla birlikte anneyi merdivenlere doğru götürüyorum. İki kat sonra nefes nefese kalıyoruz “Seni yordum değil mi?” diye soruyorum. Yalnızca gülümsüyor. Çalıştığım sürede, beni anlamayan insanların kolaya kaçmak için gülümsediğini öğrendim. Çünkü Van’da ve çevre illerde yaşayan her hasta ya da yakını Türkçe bilmiyor. Van’da görev yapan her sağlık personeli de Kürtçe bilmiyor. Bu yüzden çocuğun annesinin Türkçesinin bana, benim Kürtçemin ona yetmediği sıradan anlardan birini yaşıyoruz. Şüpheli hastaların yatırıldığı servisin kapısına geldiğimizde “Yoğun bakım” diyerek onaylamamı istiyor. Açıklama yapmaktan geri durarak onaylar şekilde başımı sallıyorum. Servis hemşiresi kadını ve çocuğu bir odaya yerleştirip kadını odadan çıkmaması için tembihliyor. Kadının yakınlarının, onun hastaneye geldiğinden haberi yok. Birilerini araması lazım ama telefonunun şarjı da yok. Ayrıca neden odadan çıkmaması gerektiğine de bir türlü anlam veremiyor. “Ben sana şarj aleti bulacağım ama senin çocuğunda koronavirüs olabilir o yüzden dışarı çıkman yasak!” diyerek servis hemşiresi annenin kaygısını azaltmaya çalışıyor. Annenin kaygısı azalacağı yerde artıyor ve tek kelime yüzündeki ifadeyi allak bullak ediyor: Korona! “Ama bunun bir şeyi yok sadece ateşi var.” demeye çalışıyor. Onu ikna edemeyeceğimizi anlayıp ikimiz de odadan çıkıyoruz. 10 saniye sonra kapının arkasından ağlama sesi duyuluyor. Anne ağlamakta haklı, şimdi her zamankinden daha çok çocuğunu korumak istiyor.

Korkmayın, otobüsteki çocuk henüz bize hasta olarak başvurmadı ve şüpheyle yatan o çocuğun da Kovid-19 test sonucu negatif çıktı ve annesiyle birlikte taburcu oldular. Ama şüpheyle hastaneye başvurular devam ediyor. O başvuruların bir kısmının testi pozitif bir kısmının da negatif çıkmaya devam ediyor. Bizler de hastanelerde sağlık hizmeti vermeye devam ediyoruz. Biz kim miyiz? Doktoru, hemşiresi, ebesi, temizlik personeli, yardımcı sağlık personeli ile sağlık çalışanlarıyız. Karantina günlerinden önce “Senin beyaz kodun olmasa ne yapacağımı bilirdim!” denilerek tehdit edilen, karantina günlerinde alkışlananlarız. N95 maskesi imza karşılığı verilen (Kovid-19 nedeniyle yatan hastaya bakacaksan), kalitesi düşük sabun ve dezenfektanla elini yıkamaktan elleri parçalanan ama billboardlarda “Size minnettarız” denilerek adı anılanlarız. Karantina günlerinden önce döner sermayesi sebepsiz yere kesilen ve bu kesintinin nedenini sorduğunda şükretmesi istenilen, karantina günlerinde ise kendi yaşamını ve ailesini tehlikeye attığı için maaşı tavandan hesaplanacak olanlarız. Bugünlerde tıbbi atık poşetlerinin ağırlığının ne kadar az, geri dönüşüm poşetlerinin ağırlığının ne kadar çok olduğu bizden önemli değil ama tıbbi malzemeler her zamanki gibi bizden daha değerli. O malzemeleri sorumlu kişilerden, neden kullanacağımıza dair diller dökerek temin ediyoruz. Oysa aldığımıza dair imzalar attığımız hijyen eğitimlerinde bize hep önce kendi sağlığımızın değerli olduğu anlatılıyor. Bizden koruyucu gözlüğü birden fazla kişinin kullanması istenirken başka ülkelere yaptığımız ve yapacağımız tıbbi malzeme yardımlarıyla övünülüyor.

Halimiz böyleyken biz sağlık emekçilerine verilen değer alkışlarla sınırlı kalmasın, yaşamımızın değerli olduğunu bilmemiz için yeterli sayıda koruyucu ekipman ve insani çalışma koşullarına ihtiyacımız var.

 

İlgili haberler
Sağlık emekçilerinin sağlığı kime emanet?

Sağlık emekçileri sorunlarını saymakla bitiremiyor: Koruyucu malzeme eksikliği, hastanelerdeki önlem...

Sağlık sistemi pul pul dökülüyor

‘Sağlıkta çağ atladık, diyenler, sağlık emekçilerine bir maske vermekte zorlanırken emekçiler psikol...

‘Bize virüsmüşüz gibi davranılıyor’

Hastanelerde alınan önlemlerde bile ayrımcılık söz konusu olduğunu belirtiyor sağlık çalışanı kadınl...