MEKTUP
Adana’dan okur mektubumuz: “Kadınlar birlikte daha da güçlenmekte bu yasaya sahip çıkmaktadır. Asla haklarımızdan ve İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyeceğiz.”
Ankara’da bu mahallede pandemi sürecinde örgütlenen dayanışma insanların sağlıklı bilgilendirilmesinden tutun da ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar bir sürü sorunu çözdü.
Kadınlar yan yana gelerek her yerden sesini yükseltmeye devam ediyor. Kadınlar öfkeli her bir kadın evinden, işyerinden işaret bekliyor...
‘Bir kadın daha sesi duyulsun ‘tacizci ceza alsın’ diye mahkemeye başvurdu, adalet aradı, güvendi ve bu güven boşa çıktı!
‘Günümüzde daha çok önem kazanan dayanışma, birlik beraberlik ve mücadele kadına şiddete engel olan en önemli unsur. Şiddet karşısında kadınla dayanışmak çoğu şeyi değiştirir.’
Malatya Eğitim Araştırma Hastanesinde çalışan ve kovid testi pozitif çıkan bir sağlık emekçisi, sağlık sisteminin kendilerini hasta ettiğini söylerken, maruz kaldığı ayrımcı davranışları da anlatıyor.
En büyük gücümüz dayanışma ve örgütlülüğümüz. 8/20 mesai saati uygulamasında geri adım attıran çoğunluğu kadın sağlık emekçileri olarak emeğimizi korumakta kararlıyız.
Biz kadınlar; bu öfkelerimizin nedeni olan gülüşlerimizi solduran tüm sorunlarla, içinde bulunduğumuz dayanışmayı daha da güçlendirerek sonuna kadar mücadele edecek kadar güçlüyüz.
Suriye’den Türkiye’ye göç. Burada yaşanan yoksulluk, açlık, horlanma. Tam biraz toparlanıyor derken dünyayı saran korona ve yeniden açlık, yoksulluk ve dışlanma. Mülteci Hatice anlatıyor...
'Clara Zetkin’in sözleri günümüze hala ışık tutuyor: Pandemi, sermayenin boyunduruğundan kurtulmadan ne kadın ne de erkek emeğinin özgür olabileceğini fazlasıyla gösterdi.'
Ne Meclis gündemine getirilmesi beklenen çocuk istismarı faillerinin aklanmasına izin vereceğiz ne de kadınların bahanelerle öldürülmesine göz yumacağız.
İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitede okuyan genç kadınlar, kendilerini taciz ve tehdit eden, sosyal medyadan hakaretlere devam eden erkeğin daha ağır ceza almasını istiyor.
‘...Yazıyorum, belki benim hikayem bir yerlerde çaresiz hisseden bir kız kardeşime cesaret verir. İnsanca yaşamak hepimizin hakkı. Boşanma davası bittiği gün bunu kutlamak için kırmızı oje süreceğim.’
Bandırma’dan bir kadın ülkede yaşanan kadın cinayetlerine ilişkin yazdı: ‘Bir cinayeti, gerekçesi ne olursa olsun savunan, hafife alan, katil için gerekçeler üreten herkes en az onun kadar suçludur.’
Muğla’da ayrıldığı erkek milli boksör Selim Ahmet Kemaloğlu tarafından katledilen Zeynep Şenpınar’ın arkadaşları Zeynep’i anlattıkları mektupta, ‘Zeynep için adalet’ çağrısını büyüteceklerini söyledi.
"Kreşler kapalı, çocuğumu bırakabileceğim bir kreş de yok. Senelerdir gece gündüz demeden çalıştığım yer, şimdi beni işten çıkmaya zorluyor."
Her kadın gibi ben de yaşamak istiyorum ama sonunda yirmi saniyelik bir alt yazı olma ihtimalimi de unutamıyorum.
“Kadınları ve çocukları kirli siyasetin hedef tahtalarından indirip hak ettikleri hayatı özgürce yaşamaları için durmadan çabalamaya devam etmekte kararlıyız.”
Ben evde bulunduğum sürece “evin kızı” algısıyla ev işlerinin sorumlusu olduğum gerçeğiyle yüzleştim.
‘Ayten ben bunu yer miyim’in belki çok basit bir hikayesi var, ama bunun bir altyapısı var. Birlikte olduğumuz erkeklerin her şeyinden sorumlu tutulan biz kadınların bu durumdan çok rahatsızız.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.