İtalya’nın Erkek Kardeşleri’nin kadın başbakanı: ‘Tanrı, aile, anavatan’ diyen Meloni
İtalya’da ilk kez bir kadın başkan olarak seçilen faşist ittifakın adayı Giorgia Meloni’nin seçilmesi sonrası LGBTİ’leri, göçmenleri, gençleri, işçileri bekleyen zorlu süreçler var.

Avrupa’da bir AB üyesi ülke daha aşırı sağ-faşist bir siyasi oluşum tarafından yönetilecek. Bir süre önce İsveç’te şimdi de İtalya’da faşist ittifak zafer kazandı. Berlusconi’nin “Forza Italia”sı ve Matteo Salvini'nin “Lega”sı ile birlikte, ülkeyi yönetecek Giorgia Meloni eşliğinde İtalya’da işçi ve emekçileri, kadınları, LGBTİ’leri daha zor günler bekliyor.

Dünyanın karşı karşıya olduğu çok yönlü sorunlar, yani savaşın etkileri, enerji krizi, enflasyon ve durgunluk, halkın alım gücünün ve gelirlerinin azalması, artan yoksulluk, iklim krizi gibi sadece savaşın ve pandeminin sonuçları olmayan ekonomik çalkantılar göz önüne alındığında, Avrupa’nın 3. büyük ülkesi İtalya’daki bu gelişmeleri yakından takip etmek ve sonuçlar çıkarmak önemli. Gelin Meloni’nin seçilmesinin dinamiklerine ve kadınları, LGBTİ’leri, göçmenleri, gençleri, işçileri bekleyen zorlu sürece çeşitli yönleriyle bakalım…

MELONİ’NİN PARTİSİNİN FAŞİST KÖKENLERİ

İtalya’nın son yıllarda içinde bulunduğu yüksek (genç) işsizlik, düşük büyüme oranları, yüksek ulusal borç ve zengin ile yoksul ve kuzey ile güney İtalya arasındaki belirgin eşitsizlikle karakterize olan kriz modu, finansal piyasa krizi, avro krizi ve özellikle 2015’ten bu yana yaşanan göçlerin çarpık politikalarla ele alınışı nedeniyle daha da kötüleşti. Sahneye yeni siyasi oluşumlar çıktı, parlamento çoğunlukları kırılgan kaldı ve sık sık değişti.

Bu çalkantılar arasında sürekli yükselen siyasi kariyerine faşist bir gençlik örgütünde başlayan ve aşırı sağcı popülist “İtalya’nın Erkek Kardeşleri” partisinin lideri olan Meloni, üç yıldır kendisine daha ılımlı bir imaj vermek için çalışıyor.

İtalya’nın Erkek Kardeşleri, adını İtalyan milli marşındaki bir pasajdan alıyor. 2012’de “Alleanza Nazionale”den, o da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra faşist partinin yeniden kuruluşu olan “MSI”dan (Movimento Sociale Italiano) doğan yeni bir oluşum. İtalya’nın Erkek Kardeşleri kurucularından Meloni 2013’te partisinin lideri oldu.

İtalya’nın Erkek Kardeşleri, İtalyan faşizmiyle yakından bağlantılı olan parti sembolündeki İtalya renklerindeki alevden hâlâ ayrılamıyor. Her ne kadar seçim kampanyası sırasında etkinliklerde Roma selamı vermemeye özen gösterilmiş olsa da birçok eski militan ve gençlik örgütünün bir kısmı hala Mussolini ve Hitler’e hayranlık duyuyor. Ilımlı görünme çabaları milliyetçilik, yabancı düşmanlığı, sosyal Darwinizm ve sağ popülizmden oluşan sağcı, kısmen de aşırı sağcı bir karışımın burada harmanlandığı gerçeğini değiştirmiyor.

KADIN HAKLARINDAN GÖÇMEN HAKLARINA…

İtalya’nın Erkek Kardeşleri, İtalya’daki tarihsel faşizmden devraldıkları sloganları kullanıyor: “Tanrı, Aile, Anavatan.” Bu gerici dünya görüşü, eşit haklar için mücadele eden LGBTİ hareketine karşı mücadeleyi de sağcı hükümetin meselesi olarak görüyor. Meloni söylemini savaşı destekleyen ve küçük burjuva kimlik politikalarına saygı gösteren varlıklı orta sınıflara göre ayarlıyor. “İtalyanlar için İtalya” vadediyor, kürtaj hakkını kısıtlamaya çalışıyor, işçilerin mücadelelerine, sokak hareketine ve siyasi sola karşı mücadeleyi yeni koalisyonun tarihi bir görevi olarak ele alıyor. Salvini’nin İçişleri Bakanı olduğu dönemde uygulanan, İtalya açıklarında mülteci teknelerinin ablukaya alınması sırasında çok sayıda kişinin ölümüne yol açan ve İtalya içinde ve dışında insan haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilen göç karşıtı kapatma politikasının yoğunlaştırılarak sürdürülmesi de kolları sıvayacakları ilk işlerden olacak gibi görünüyor.

‘ERKEK YÖNETİR, KADIN UYUM SAĞLAR’

Gazeteci Caroline Fetscher, Tagesspiegel gazetesine yazdığı yorumda, “Giorgia Meloni kendisini siyasi bir pop yıldızı olarak tanıtıyor. Seçim kampanyasında yaptığı konuşmalara rap benzeri bir itirafla eşlik etti: ‘Ben Giorgia’yım! Ben bir kadınım! Ben bir anneyim! Ben İtalyanım! Ben bir Hristiyanım! Bunu benden alamayacaksın! Bunu benden alamayacaksınız!’ Bu yarı lirik reklam formülü, pazar günkü seçim zaferinin ardından Meloni’nin şimdi aşırı sağcı bir hükümete liderlik edeceği programı özetliyor. Partisi “Fratelli d'Italia” (İtalya’nın Erkek Kardeşleri, İtalya’nın biraderleri), görünüşe göre kardeşlerin başında bir kız kardeşin olmasını hiç umursamıyor” diyor.

İtalya’nın ilk kadın başbakanı görevini üstlenecek Meloni’nin kadınlar ve geleneksel olmayan ailelerle sorunları var. Anne, baba ve çocuklardan oluşan ‘doğal aile’ idealinden herhangi bir şekilde sapan ya da bir şekilde “toplumsal cinsiyet ideolojisi” içeren her şey, Giorgia Meloni ve İtalya’nın Erkek Kardeşleri partisinin baş düşmanı.

Meloni, “Aile, cinsellik ve doğmamış yaşamın korunması” konularında partisi ile sol arasındaki pozisyonların uzlaşmaz olduğunu vurguluyor. (Burada küçük bir parantez açalım ve “doğmamış yaşam” terimini kürtaj karşıtlarının kullanmayı pek sevdiğini ve buradan her türlü ajitasyonu yaptıklarını da söyleyelim.) Meloni, haziran ayında İspanya’da aşırı sağcı Vox partisinin seçim kampanyasında “Doğal aileye evet, LGBT lobisine hayır, cinsel kimliğe evet, cinsiyet ideolojisine hayır, yaşama evet, ölüm kültürüne hayır diyorum” diye bağırıyordu. Ayrıca, güçlü kadınların bunlara ihtiyacı olmadığını söyleyerek kadınlar için kotaları kaldırmak istediğini belirtiyordu.

İtalya’da kürtaj 1978’den beri yasal olmasına rağmen, İtalya’nın Erkek Kardeşleri bunu bilmiyormuş gibi davranıyor. Partinin 2000 yılından bu yana iktidarda olduğu Marche’de, kürtaj hapının devlet danışma merkezlerinde ve hastanelerde dağıtımı yasaklandı. İtalya’nın Erkek Kardeşleri’nden yerel bir politikacı cinsiyetler arasındaki ideal birlikteliği şöyle tanımlamıştı: “Erkek yönetir, kadın uyum sağlar.”

Fotoğraf:  Quirinale.it/ Wikimedia Commons

MELONİ’YE KİM OY VERDİ?
2018’deki son genel seçimlerde yüzde 4 ile hâlâ küçük bir parti olan İtalya’nın Kardeşleri, şimdi yüzde 26 ile İtalya’nın en güçlü partisi haline geldi. Seçime katılım rekor düzeyde düşüktü. Seçmenlerin sadece yaklaşık yüzde 64’ü oy kullandı. Geleneksel olarak İtalya’da seçime katılım oranı yüksek olurdu ancak son yıllarda bu oran giderek düşmeye başladı. 2006 yılında oy kullanmayanların oranı yüzde 16,4, 2008 yılında yüzde 19,5, 2013 yılında yüzde 24,8 ve 2018 yılında yüzde 27,1’di. Şimdi, bu seçimde, başka bir düşük noktaya ulaşıldı. Bu kez seçmenlerin sadece yaklaşık yüzde 64’ü oy kullandı.
Yıllardır pekişmekte olan kadınların daha az oy kullanma eğilimi, bu seçimde de devam etti. Yüzde 41’lik bir oranla, kadınlar arasında oy kullanmayanların oranı erkeklerden çok daha yüksek. Aynı şekilde güneyli İtalyanlar, gençler, işçi ve emekçiler arasında da oy kullanmayanların oranı yüksek. Bu durum bize burjuva partilere güvensizliği ve ekonomik ve toplumsal sorunlar karşısında endişe duyanların seçimlere ilgisizliği hakkında fikir veriyor. Meloni’nin yükselişi işçi sınıfının sistematik olarak haklarından mahrum bırakılmasının, medya ve devletin uzun süredir sürdürdüğü politikaların bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
İşçi ve emekçiler, savaşı ya da bankaların ve zenginlerin milyarlarca dolarlık vergilerden, borçlardan kurtarılmasını ya da halkın enflasyon yoluyla yoksullaştırılmasını protesto etmek için kime oy verebilirlerdi? İtalya sol, sosyal demokrat partiler de işçilerin karşı karşıya olduğu her önemli sorunda Meloni ile aynı temel pozisyonu almışlardı. Kitleler arasında öfke yaratan bu durumdan aşırı sağ faydalandı. Ancak Meloni’nin seçilmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun onun aşırı sağcı politikalarını destekleyeceği anlamına gelmiyor.
MELONİ’NİN HAYALİNDEKİ ‘AVRUPA’

Giorgia Meloni’nin Macaristan Devlet Başkanı Viktor Orbán’la Avrupa'da yeni müttefik olacaklarına yönelik değerlendirmeler var. “İtalya’nın Erkek Kardeşleri” halihazırda Avrupa Birliği içerisinde Polonya’nın PiS partisi, İsveç Demokratları ve İspanya’nın Vox partisi ile ittifak halinde. Giorgia Meloni, Polonya iktidar partisi PiS’in de üyesi olduğu, Avrupa’daki sağ popülist partiler birliği olan “Avrupa Muhafazakârları ve Reformcuları”nın da başkanlığını yürütüyor. Avrupa genelindeki sağ popülist ve milliyetçi partiler için İtalya’nın Erkek Kardeşleri’nin seçim başarısının, yollarına daha da güçlü bir şekilde devam etmeleri için nasıl bir motivasyon sağlayacağını ilerde daha net göreceğiz.

Meloni, Rusya’yı savaşın başından beri kınamış ve bir muhalefet partisi olarak İtalya’nın Erkek Kardeşleri, Ukrayna’ya yapılan tüm silah sevkiyatlarını ve Rusya’ya yönelik yaptırımları desteklemişti. Meloni NATO’ya bağlı ve ABD ile, daha doğrusu Cumhuriyetçilerin sağ kanadı ile yakın ilişki içindeydi. Seçimin galibi, geçmişte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi ilişkiler geliştirmiş olsa da, bu daha çok “vatan, aile ve gelenek” gibi genel değerlerle ilgili bir meseleydi.

Ana sloganları “İtalya’nın yeniden dirilişine hazırız” olan Meloni ve “İtalya’nın Erkek Kardeşleri” kürtaja, LGBTİ’ler için eşitliğe karşı ve İtalya’ya göçü durdurmak istiyor. Ama diğer konularda koalisyon ortaklarından daha ılımlılar: Salvini’nin aksine Meloni İtalya’nın AB üyeliğini ya da para birimi olarak avroyu sorgulamıyor. Salvini ve Berlusconi’nin aksine İtalya’nın Ukrayna’ya silah tedarik etmeye devam etmesini istiyor. Bu arada bir parantez daha açalım. Berlusconi’nin gelişmeler üzerine verdiği “Biz AB’nin kararlarına bağlıyız“ demeci ise şovenist çizgisinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor.

‘İLK KADIN BAŞBAKAN’ KADINLAR İÇİN TEHLİKELİ BİR FAŞİST

BM’ye göre, şu anda sadece 28 ülkede seçilmiş hükümet veya devlet başkanı olarak bir kadın var. Yakında bu sayı 1 azalacak. İsveç Hükümet Başkanı Magdalena Andersson, iki hafta önceki seçim yenilgisinin ardından görevinden istifa etti ve şu anda yeni bir hükümet kurulana kadar sadece vekaleten görevde bulunuyor.

Araştırmacılar bu kadın politikacıların yer aldıkları partilere dayanarak “Neden genellikle muhafazakâr partilerden kadınlar zirveye çıkıyor?” sorusunu yöneltiyor.

Örneğin, 1979’dan 1990’a kadar İngiltere’nin ilk kadın başbakanı muhafazakâr Margaret Thatcher oldu. Onu iki partili meslektaşı, Theresa May ve Liz Truss takip ediyor. Almanya’da da 2005’te şansölyeliğe ulaşan ilk kadın bir Hristiyan Demokrat oldu: Angela Merkel. Türkiye’nin icraatlarına yakından tanık olduğu Tansu Çiller de hatırlanır. Danimarka Parlamento Başkanı Pia Kjærsgaard, Macaristan Parlamento Başkanı Katalin Novák ve Polonya Başbakan Yardımcısı Beata Szydło da aynı hattan... Meloni şimdi İtalya’da, Roma’daki Palazzo Chigi hükümet sarayına taşınmak üzere. Örnekler çoğaltılabilir.

Floransa Üniversitesinden sosyal bilimci Brunella Casalini APA’ya verdiği demeçte, uluslararası bir karşılaştırma yapıldığında, sağ görüşlü kadınların “cam tavanı aşma” konusunda sol görüşlü politikacılara göre daha fazla kolaylıklara sahip olduğunu belirtiyor: “Çünkü geleneksel ailenin haklarını ve kadının geleneksel rolünü savunan bir kadının güven verici bir etkiye sahip olacağı düşünülüyor” diyor. Casalini, bu türden muhafazakâr politikaların sözcüsü kadınların yükselişinin erkek politikacıları “maçoluk ve ataerkillik suçlamalarına karşı bir kalkan” işlevi de gördüğünü belirtiyor. Buna karşılık, kadınların ve LGBTİ’lerin haklarını açıkça savunan bir kadın adayın politik olarak kabul edilmesinin daha zor olduğunu dile getiriyor.

Casalini, Avrupa’nın sağ partilerin kadınlarının kendilerini “yerli, heteronormatif, göçmen olmayan ve Müslüman olmayan, anne imajının taşıyıcıları” olarak sunduklarını ve böylece geleneksel normlara uymayı ve onları korumayı vaat ettiklerini hatırlatıyor.

BM Kadın Örgütü Başkanı Sima Bahous’un geçenlerde söylediği “Hem siyasi hem de özel hayatta daha fazla kadın liderlik ettiğinde, kadınların siyasi liderlikte yer almasının dünyayı krizlere karşı daha dayanıklı bir yer haline getirebileceği” tezi; adayların cinsiyetleri değil, hangi sınıfın ve politikaların temsilcisi oldukları gerçeğini bir tarafa bıraktığı için tümüyle yanlış. Meloni’nin zaferiyle bu tez bir kez daha tuzla buz oluyor.

Keza tıpkı diğerleri gibi Meloni de kadın hakları savunucuları tarafından haklı olarak “kadınlara karşı bir kadın” olmakla eleştiriliyor.

Meloni’nin 25 Eylül Pazar günü Tiktok’a yüklediği, hem soyadına hem de kadın memelerine gönderme yaptığı video ortalığı karıştırdı. Meloni, göğsünün önünde iki kavun tuttuğu klipte kameraya göz kırptı ve “25 Eylül: Bununla her şeyi söyledim” dedi. Meloni’nin sözcüsü, İngiliz Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, kavunların sadece Meloni soyadına bir gönderme olduğunu ve 45 yaşındaki siyasetçinin “kadınlara karşı bir kadın” olduğu yönündeki eleştirinin “gerçeklikten uzak” olduğunu söyledi. Meloni seçim kampanyası sırasında sosyal medyada paylaştığı bir tecavüz videosuyla da öfke yaratmıştı. Bir tecavüz olayının görgü tanığı tarafından çekilen kaydı yayınlamış ve seçim kampanyasında yabancı düşmanı propaganda için “dramatik haberleri” kötüye kullanmakla suçlanmıştı.

KADINLAR İÇİN GERİ ADIM
İtalya’da kadın hakları savunucuları, Meloni’nin seçim zaferini büyük bir tehlike olarak görüyor. Meloni ve partisinin “Kadınların ocak başında olduğu, anne, eş gibi rollerde kaldıkları bir politikayı temsil ettiğini” söyleyerek milliyetçi söylemlerle kışkırtıcılık yapan Meloni’nin kadınlar için “geriye doğru bir adım” anlamına geldiğini belirtiyorlar. Kadınların yarısının bile istihdam edilmediği İtalya’da cinsiyetçilik, kadın düşmanlığı ve “maçoluğun” bir sorun olduğunu da dile getiriyorlar.
Muhafazakarlığın ve ataerkilliğin çok güçlü olduğu İtalya’da, düşünce ve davranış kalıpları hâlâ Katolik Kilisesi’nin de güçlü etkisiyle şekilleniyor, kadına yönelik şiddet rakamları çok yüksek. Kadınlar yüksek işsizlik oranları, yarı zamanlı çalışma ve cinsiyete dayalı ücret farklılıkları ile karşı karşıya. Pandeminin sonuçlarından çok ciddi etkilenen İtalya’da özellikle kadınlar ağır ekonomik ve sosyal sonuçlarla karşı karşıya kaldı. Pandemi sırasında pek çok kadın işini bırakmak zorunda kaldı ya da kaybetti. Devlet teşvikleri yeterli olmadı, kreşler, anaokulları, okullar vb. gibi çalışan kadınları destekleyecek uygun altyapılar yeterli değil. Kadınların payına yoksulluğun, işsizliğin, şiddetin ve geleneksel rollerin düştüğü İtalya’da Meloni ve temsil ettiği çıkarlar ve faşist politikaları, geniş kadın yığınlarının çıkarlarıyla uyuşmamakta. Bu nedenle İtalya’da işçi ve emekçi kadınlar BM Kadın Örgütü Başkanı Bahous’un gerçekçi olmayan umuduna bel bağlamaktan daha fazlasını hak ediyorlar.
Meloni’yi “ilk kadın başbakan” olarak alkışlayanlar da unutmamalı; o, faşizmin yeni yüzünü ifade eden ve faşizmin kadın düşmanı tüm politik hattını kendine rehber edinen bir kadın...

KAYNAKLAR:

i̇nternationalpolitik.de - tagesspiegel.de - https://www.stol.it - sozialismus.de - spiegel.de - kurier.at

Fotoğraf: giorgiameloni.it 

İlgili haberler
İtalyan nineden korona önerileri: Ayrımcılık yapma...

İtalyan nine, YouTube’da yayınlanan videosunda koronavirüs önerilerini sıraladı: Unutmayın, koronavi...

İtalya’da ev içi şiddete karşı cep telefonu uygula...

İtalya’da şiddete maruz kalan ve telefon açarak yardım isteme fırsatı bulamayan kadınlara yönelik bi...

İtalya'da işçi kadınlara 3 gün regl izni

Orada da kadınlar bu iznin kağıt üzerinde kalmasından endişeli... Türkiye'de de bir dönem regl izni...