Eğitime 'aile yılı' ablukası: İtaatkar nesil ve kız okulları
Aile yılı ve kız okulları uygulamasının ortak noktası, sistemin kadın bedeni ve hayatı üzerindeki tahakkümünü çok erken yaşlara taşımaya çalışmasıdır.

Cumhurbaşkanının 2025 yılını aile yılı ilan etmesi toplumda bir kaygı ve panik yarattı. Çünkü 2024 yılı emekliler yılı ilan edilmişti ve emeklilerin yaşam koşullarının geldiği nokta düşünüldüğünde, bu yeni ilan ile ne hedefleniyor sorusu akıllara geldi. Aile yılı ilanının üzerinden biraz zaman geçtikten sonra Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in kız okulları açma açıklaması da başka bir soru işareti yarattı.

Hükümet, her platformda ‘’güçlü aile, güçlü devlet’’ vurgusunu ön planda tutuyor. Peki biz emekçiler ve özelde de kadın emekçiler açısından bu vurgu ne ifade ediyor ve aslında neyi hedefliyor?

Aile yılı halihazırda yapboz tahtasına dönen eğitim sistemi ile ilgili hükümetin politikalarına uygun zemini de yaratma çabasıdır. Bu düzende aile ve eğitim politikaları çoğunlukla bireyin refahını ya da toplumsal bir iyi olma halini gözetmez, mevcut güç ilişkilerini sürdürmek ve ekonomik sistemi desteklemek amacıyla şekillendirilir.

Aile yılı ile ilgili yapılan tanıtım toplantıları görünürde toplumu ve toplumda kadının konumunu güçlendirme hedefi taşıyor gibi görünse de derinlemesine bakıldığında ataerkil değerleri ve kapitalist üretim ilişkilerinin sürekliliğini sağlama hedefi taşıdığı görülüyor.

EŞİTSİZLİĞİ DERİNLEŞTİREN KAPI

Aynı durum kız okulları için de geçerlidir. Bakan Tekin’in bu açıklaması özünde karma eğitimin hedef alındığı, kız çocuklarının toplumsal cinsiyet rollerine uygun şekilde yetiştirilmesinin amaçlandığı anlaşılıyor. Ancak, kız okulları demek ayrı öğretmen, ayrı müfredat ve nihayetinde kadın ile erkeğin yapacağı meslekleri bile ayrıştırmak gibi sonuçlara kapı aralayacaktır.

Bir kız çocuğu, herhangi bir nedenle okula gönderilmiyorsa, MEB’in görevi, yasal dayanakları kullanarak çocuğun okula devamını sağlıyor. Çünkü kamu kurumları, ebeveyne karşı da çocuğun haklarını korumak ve refahını sağlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda yapılması gereken, kız çocuklarının toplumda kendini eşitçe/hakça var edebileceği bir eğitime erişiminin sağlanmasıdır.

Cinsiyetçi müfredat programları ve ders kitapları, “kutsal aile” ve “makbul kadın” imgeleriyle, çok erken yaşlardan itibaren çocuklara kadının toplumdaki yerinin ev ile sınırlı olduğunu öğretmeye başlıyor. Ders kitaplarında kullanılan içerik ve görsellerde; kadın hep mutfakta, çocuk –hasta ve yaşlı bakımı ile meşgul, ahlaklı iyi bir eş ve anne olarak tasvir ediliyor.

Aile yılı ve kız okulları uygulamasının ortak noktası, sistemin kadın bedeni ve hayatı üzerindeki tahakkümünü çok erken yaşlara taşımaya çalışmasıdır. Bu yaklaşım kadının kamusal alanda eşit bir birey olarak var olma potansiyelini sınırlar.

Hükümetin aile yılı ve kız okulları açma projesinin altında yatan gerçeklik ucuz iş gücüne katılacak, esnek ve güvencesiz çalıştırılacak, ev içi emeği ile sistemin devamlılığını sağlayacak, çocuk doğurarak sistemin ihtiyaç duyduğu emek gücünü üretecek kadınlar yaratma düşüncesidir. İşçi ve emekçi ailelerinin çocuklarını belli değerlerle yetiştirerek itaatkar ve iktidarın beklediği rolleri yerine getiren kişiler olarak yetiştirmeyi hedefliyor.

BİLİMSEL EĞİTİM TALEBİ KRİTİK

Okullar toplumsal farklılıkların bir araya geldiği, birlikte dönüşümün mümkün olduğu kamusal alanlardır. Bu nedenle, bütün otoriter ve neoliberal yönetimlerde eğitim sistemi hep müdahale edilmek istenen alanlardan biri olmuştur.

AKP hükümetinin temel hedeflerinden biri, demokratik, laik ve bilimsel eğitimin vazgeçilmez bir parçası olan karma eğitimi ortadan kaldırıyor. Kız okulları açma düşüncesi karma eğitimin tasfiyesinin başlangıç adımı olacaktır.

Sonuç olarak, 2025’in aile yılı ilan edilmesi, kız okullarının gündeme gelmesi kadınların kültürel normlara ve ekonomik çıkarlara göre şekillendirilmesi amacını taşımakta ve mevcut yapıyı korumaya yönelik ideolojik bir işlev üstleniyor. Aile yılı uygulamasının on yıla uzatılması, yükselen kadın mücadelesinin ve taleplerinin ne kadar büyük bir tehdit olarak görüldüğünün göstergesidir.

Biz biliyoruz ki, iktidarın hiç bir projesi emekçi halkların çıkarları için değil; kapitalist sistemin devamı ve patronların çıkarları doğrultusunda şekillendiriliyor. Bu yüzden çocuklarımız için laik, bilimsel ve demokratik eğitim talebimizden asla vazgeçmiyoruz!

Fotoğraf: Pavel Danilyuk/ Pexels

İlgili haberler
Engel karma eğitim değil!

Siyasi iktidar ve temsilcisi Milli Eğitim Bakanı, harem selamlık bir eğitim sistemini topluma dayata...

Karma eğitime saldırıda gaza basıldı, kadınlar tep...

EMEP Milletvekili Sevda Karaca, CHP Milletvekili Gökçe Gökçen, Havle Kadın Derneği Başkanı Rümeysa Ç...

Karma eğitim kalkmadı deniyor ama...

Eğitim yap-boz tahtası değildir, en küçük bir değişikliğin bile sonuçları bilimsel yöntemlere dayand...