Filistin için ne yapabilirim ki?
‘Dünyanın gözünün Filistin’e çevrilmesi; Fransa, İspanya ve İtalya’da Filistin mücadelesinin sesinin yükselmesi kadınların mücadelesiyle çok ilgili, çok iç içedir.’

2023 yılının ekim ayı yaşadığımız coğrafya ve dünya için adeta dönüm noktası oldu. Emperyalist ülkeler yeni Ortadoğu düzenini kurarken halklara ve özellikle kadınlara yeni kaftanlar biçmeye devam ediyor. Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi projesi sadece iki yılla sınırlı değil elbet. Yakın döneme baktığımızda pandeminin hemen ardından dünyada ortaya çıkan ekonomik sıkışmışlığı aşmak üzere emperyalist ülkeler harekete geçti. ABD ve Batılı müttefiklerinin tam desteğiyle yürütülen bu saldırganlık, bölgeyi yeniden dizayn etme, enerji koridorlarını güvence altına alma, pazar rekabeti, ticaret savaşları ve halkların direnişini kırma hedefini ilerletmeye çalıştı. ABD’nin vazgeçilmez bekçisi İsrail, Filistin’de soykırımı tarihteki en karanlık dönemine taşıdı. Milyarlarca dolarlık silah ve mühimmat, koşulsuz diplomatik destek ve uluslararası kurumlardaki aklamalar, bu soykırımın emperyalist merkezlerin onayı ve ortaklığıyla sürdürüldüğünü kanıtladı. Filistin’de soykırım, Suriye’de cihatçı HTŞ’nin ABD desteğiyle yönetimi ele geçirmesi, İran’a bombalar yağdırma, Lübnan’a düzenli saldırılar bütün bu düzenlemenin beraberinde geliyordu.

Tahribat sadece ölüm değil, toplumsal mücadelenin yok edilmesi

Savaşlarda ilk akla gelen şeylerden biri elbet ölüm, kadın bedeninin “ganimet” olarak sayılması, tacizler ve angarya ama İsrail aynı zamanda Filistinli kadınların yıllardır ilmek ilmek ördüğü toplumsal yapıyı da hedef aldı. Okulların, hastanelerin, kadın sığınmaevlerinin, kültür merkezlerinin ve sivil toplum örgütlerinin bombalanması, kadınların kamusal alandaki varlığını ve politik örgütlenme olanaklarını ortadan kaldırmaya yönelik bilinçli ve aşamalı bir süreçti. Keza soykırım denilince kadınların ve hatta çocukların doğrudan hedef olduğu da ortada. Filistin’de yaşanan soykırım tüm Ortadoğu’yu etkilemeye devam etti.

Suriye’den Afganistan’a örülen karanlık

Suriye'de yıllardır süren emperyalist müdahale, ülkeyi cihatçı çeteler için bir üreme alanına dönüştürdü. ABD, AB ve körfezdeki gerici rejimler tarafından finanse edilen, eğitilen ve silahlandırılan gruplar, Suriye halkının geleceğini kararttı. Bu sürecin son halkası olarak Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi El Kaide türevi yapıların Şam'da yönetimi ele geçirmesi, özellikle kadınlar için bir felaketin ilanıydı. HTŞ'nin ideolojisi, kadını kamusal ve politik alanın tamamen dışına iten Şer'i bir anlayışa dayandığından, kadınların seçme-seçilme hakkından farklı alanlarda aldıkları görevlere kadar tüm politik kazanımlarının yok edilmesi anlamına geldi. İstikrarsız politik dengeler ve yoksulluk döngüsü ise Suriye’ye emperyalizmin hediyesi oldu. Suriye’nin yeniden inşası farklı sermaye kesimlerine cazip geldi, el avuşturan sermaye grupları ise ilk olarak en ucuz iş gücü yani kadınlar üzerinde planlar yapmaya başladılar. Türkiye’de Anadolu Aslanları’nın Suriye’de tekstil atölyeleri açmak istemesi ve bunu kadın işçilerle yapmak istemesi bu adımlardan biriydi.

Emperyalizm demokrasi vaadiyle adım attığı her yeri karanlığa bıraktı. Tıpkı Afganistan’dan 2022 yılında çekilen ABD’nin ülkeyi Taliban’a bırakması gibi. Taliban bugünlerde halkın sesinin tamamen kısmış durumda. En son uygulamasıyla tüm kadın yazarların kitaplarının kaldırılması tarihte geldiğimiz noktanın en önemli hatırlatmalarından biri. Afganistan’da kadın örgütlerinin tasfiyesi, ölüm ve ağır cezalar kadınları koca bir ülkede mahpusta bıraktı. Şimdi bugünlerde ABD yeniden Afganistan’da üstlerinin açılması gerektiğini söylüyor!

İran’da rejimle mücadele eden kadınlar, emperyalizmin yarattığı tahribatı da sırtlanmak zorunda kaldı. İran’a saldırı ve yaptırımlar silsilesinin sonucu kadınlar daha fazla yoksullaşmak olurken rejime karşı yükselen sesler daha sert bastırılmaya çalışıldı. İşçi mücadele önderi Şerife Muhammedi’nin idam kararı tam da bunun somut örneklerinden biridir.

Kürsüden lanet, soykırıma yol açanlara dostluk mesajı

Bir yandan da şu an Filistin’de bir holokost yaşanıyor. Bir yudum su için dünyanın gözlerine bakıyor Filistinli kadınlar, çocuklar.

Bu tablo karşısında devletler ne mi yapıyor? Somut verilerle ortaya koyalım. ABD, Çin, Almanya, İsviçre, Hindistan gibi birçok ülke İsrail ile ticareti sürdürdü. Bu ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Türkiye, yıllarca İsrail'in en önemli ticaret ortaklarından biri olmuş, özellikle demir-çelik, otomotiv, tekstil, sebze-meyve ve inşaat malzemeleri gibi ürünlerin ihracatında ilk sıralarda yer almıştır. BM'nin İsrail'in ticaret verilerine dayanan tablosuna göre 2024'te İsrail, Türkiye'ye neredeyse 600 milyon dolarlık (yaklaşık 23,3 milyar lira) ihracat yaptı. Türkiye ise İsrail'in geçtiğimiz yıl en fazla ürün aldığı ülkeler arasında 2,8 milyar dolar (yaklaşık 110 milyar lira) ile beşinci sırada yer aldı. Türkiye Ticaret Bakanlığı her ne kadar, “2 Mayıs 2024'ten bu yana İsrail ile ticaret sıfır” dese de gerçeğin bu olmadığı ortada. Yani BM kürsülerinden Filistin’e destek çağrıları yapanlar ile İsrail ile ticareti sürdürenler aynı kişiler.

Mücadelemiz çok yönlü olmak zorunda

2023 yılından bu yana, Filistin'e destek ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı dünyanın dört bir yanında kitlesel protesto ve eylemler düzenlendi. Bu eylemlerde kadınlar, hem katılımcı hem de örgütleyici olarak ön saflarda yer aldı. 2024 yılının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eylemlerinde, özellikle Avrupa’da kadınlar, "Filistin özgür olmadan hiçbirimiz özgür değiliz" diyerek yürüdü. Filistin’e gönderilen destek filolarında kadınlar yer aldı. Bunların hepsi emperyalizme karşı mücadele anlamına geliyordu. Dünyanın gözünün Filistin’e çevrilmesi; Fransa, İspanya ve İtalya’da Filistin mücadelesinin sesinin yükselmesi kadınların mücadelesiyle çok ilgili, çok iç içedir.

Bugün Türkiye’nin sadece ticaret hacmi değil, bir NATO ülkesi olarak var olması ise kadınların yaşadığı birçok sorunla çok ilgili. Sadece bir örnek verelim; 2024 yılı için Türkiye'nin savunma ve güvenlik sektörü için ayırdığı toplam bütçe, Savunma Sanayi Destekleme Fonu da dahil edildiğinde 1 trilyon 133 milyar 5 milyon liraya (dönemin kuruyla yaklaşık 40,5 milyar dolar) ulaşmıştır. Bu ne demek? Çocukların bir öğün ücretsiz yemek hakkının gasbı, kadınlara açılmayan sığınmaevleri, kamusal harcamalardan kesilip bütün yükün kadınların üzerine yıkılması, servis hakkının gasbı, kreş talebinin görmezden gelinmesi demek. Bugün uğruna mücadele ettiğimiz tüm talepler, emperyalizmle mücadeleyle çok alakalı çok ilgili bir yere oturuyor. O yüzden mücadelemizi çok yönlü ve bütünlüklü örmemiz düne göre daha acil, daha gereklidir.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Filistin'de kadınlar cinayetlere karşı ayakta!

Geçtiğimiz hafta Batı Şeria’da yüzlerce kadın, 21 yaşındaki Israa Ghrayeb’in ailesi tarafından “namus” gerekçesiyle öldürülmesinin ardından sokaklara döküldü.

Kadınlar İsrail'in Filistin'de sürdürdüğü soykırıma karşı sokağa çıktı: Hamaseti birak ilişkiyi kes

Türkiye'de kadınlar İsrail'in Filistin'de sürdürdüğü soykırıma karşı sokağa çıktı, devlete tam ambargo çağrısında bulundu.

Hamile Filistinli kadınlar için kontrol noktaları hayat ile ölüm arasındaki fark anlamına geliyor

Hala H.’nin 10 Haziran’da +972 Magazine’e yazdığı bu mektup, Batı Şeria’daki kontrol noktalarının hamile Filistinli kadınlar için nasıl bir hayati tehdide dönüştüğünü gözler önüne seriyor.


Editörden