Bahar ayları gelince bir telaş, bir telaş. “Bu yaz bikini vücuduna nasıl sahip olacağım?” Diyetler, detokslar başlar. Bir 5-6 kilo versem yeter. Tüm programlarda, sosyal medyada şok diyetler, yaza hazırlık kampları da anlatılmaya başlar. Çıkar uzmanlar, nasıl kilo vereceğimizi anlatır. Hepimizin bildiği şeyler. Bu sene artık bu işe iktidar da el attı. Köşe başlarına tartı ekipleri koyarak kilomuzu kontrol etmeye başladı. Her an bir yerde bir tartıya zorla çıkarılabilirsiniz. Ya yaza hazır değilseniz?

Şimdi iktidarın başlattığı bu yaz hazırlığının başına dönelim. Sağlık Bakanlığı “İdeal Kilonu Öğren, Sağlıklı Yaşa” kampanyası başlattı. Bu proje ile kentlerde belli yerlerde kurulan stantlarda kilo ve boy ölçümü ile vücut kitle indeksi ölçüyor. Bununla da obeziteye yakın olup olmadığınıza karar veriyor. Bu kampanya ile amaç, Türkiye’de obezite ile mücadele etmek. Stantlarda sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite tavsiyeleri veriliyor. Bazı vatandaşlar sağlıklı yaşam merkezlerine yönlendiriliyor. Görüyorsunuz, artık kaçış yok. Ya zayıflayacağız ya zayıflayacağız.

EVDEKİLERLE BESLENME LİSTESİ

En önemli konu, sağlıklı beslenme. Protein, yağ, karbonhidrat dengesini iyi tutmamız lazım. Madem ülkecenek baş koyduk bu yola, artık iktidar da kiloları dert ediyor. O zaman hemen bir liste hazırlayıp haftalık yemek programını yapalım.

Mutfağa girip dolapları açıyorum. Kuru bakliyat, makarna, birkaç sebze, peynir, zeytin, ekmek. Bunlarla bir öğün programı nasıl hazırlanır diye düşünmeye başlıyorum. Proteini kuru baklagilden alabiliriz. Tavuğu misafir gelince alıyoruz. Ama sürekli misafir de çağıramayız; en az üç çeşit yemek yapmak gerekir. Bir akşam sebze, bir akşam kuru baklagil ile bu haftayı atlatırız herhâlde. Karbonhidratı ekmekten alırız. Beyaz ekmek ama olsun. Öğlenleri iş yerinde çıkan yemek yenir. Sabah da poğaça yerine peynir, zeytin, ekmek ile hallederiz. Daha ne olsun? “Tamam tamam, çözdük bunu.” diyerek çıkıyorum mutfaktan. Yaptığım yemek listesinin gururuyla yudumluyorum kahvemi. Kahvenin kalorisi ne kadardı acaba? E ben doyduğumu nasıl anlayacağım? Ekmek yemeden nasıl doyarım?

EKMEK YEMEDEN DOYULUR MU?

Ekmek yemeden doymak meselesi, önemli bir mesele. Anadolu kültürü hamurlu yemekler kültürü olduğu için mi ekmek yemeden doyamıyoruz, yoksa tokluk hissini yaşayacak başka bir şey yiyemediğimiz için mi? Bu sorunun yanıtı, her gün sofralarımıza koyduğumuz tabaklarda, çocukların beslenme çantalarında. Tokluk hissi yaşatsın diye pilavı, makarnayı tepeleme doldurduğumuz çocuklara protein yedirebilmek için bin takla atıyor veliler.

Hepimiz hatırlarız, yemekhanede çıkan portakalı akşam çocuğuna götürdüğünü söyleyen işçiyi. Hangimiz yemekhaneden artan ekmeği, yoğurdu, meyveyi getirmedik ki eve? Küçüklükten başlıyor “Ekmekle ye, doymazsın yoksa.” sözleri.

Sonra köşe başında tartılarla kilo avına çıkıyor iktidar. En son ne zaman tavuk yediniz? Sabahları kahvaltıda peynir yiyebiliyor musunuz? Sofrada protein, karbonhidrat, yağ dengesini sağlayabilecek şekilde alışveriş yapabiliyor musunuz? Bu soruları sormuyor da, kilo kontrol ediyor. E nasıl tok hissedeceğiz, ekmeği kesersek? Velhasıl, iktidar halkın kilolarının derdine düşmüş de, bu halk ne yer ne içer diye sormuyor. Bu sayfalarda çokça paylaştık sofralarımızı, çocukların beslenme çantalarını, pazar arabalarını. Biz birbirimizi biliyoruz.

O kilolar Halil İbrahim sofralarından gelmiyor. Un çorbasından geliyor. Sonra sağda solda tartıdan kaçar hâle geliyoruz. Sanki kiloların sorumluluğu, tek başına bizim yemek tercihlerimizmiş gibi.

Fotoğraf: Evrensel