DOSYA

Esenyalı’da eczacı ve terzi anlatıyor: Dayak artık kanıksanmış, enseste değil gebeliğe çözüm arıyorlar, kadınlar bedenleriyle para kazanmaya çalışıyor. Kadınların yüzünde mutluluğun izi bile yok!

Esenyalı’da ikisi bebek yedi kişinin yaşadığı bir evdeyiz. İstismarın, yoksulluğun, şiddetin, cehaletin ve umutsuzluğun anneden kızına bir ‘kadermiş’ gibi aktarıldığı hayatların hikayesini dinliyoruz.

Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ni kadın kurumlarına ve uzmanlara sormadan apar topar açan hükümet, aynı yöntemle Kadın İzleme Merkezi açıyor. ŞÖNİM’lerde durum vahim, KİM’lerde neler olacak?

Nüfusu 100 bini geçen belediyeler sığınmaevi açmak zorunda, ama açmıyorlar! Bakan da eksikliğe dikkat çekiyor, ‘açılsın diye mektup yazdım’ diyor.

Daha önce pek çok kez gündeme gelen elektronik kelepçe, toplumsal bir sorun olan ve eşitsizlikten beslenen şiddet sorununu ‘teknik’ bir meseleye indirgiyor.

Ankara’dan üç ‘ihraç’ öğretmen kendi hikayelerini kaleme aldı. Anlattıkları, binlerce ‘ihraç’ edilmiş kamu emekçisinin yaşadıklarına tercüman oluyor.

Yıllarca emek verdikleri meslekleri ellerinden alındı, geçim derdi büyüdü, aile baskısı arttı, çocukların geleceği kaygısı bunalttı...

Hasbiye Sol 17 yıllık hemşirelik mesleğinden KHK ile ihraç edildi. Ekonomik özgürlüğünün elinden alınması karşısında çok sevdiği mesleğini, hayallerini feda etme pahasına kendine yeni bir iş kurdu.

Kadın akademisyenler barış imzacısı oldukları için yıllarca emek verdikleri üniversitelerden uzaklaştırıldı.Bunun sıfıra döndürme hamlesi olduğunu ama dayanışmayla hep artıda kaldıklarını anlatıyorlar

Zeynep engelli bir kadın. Üniversiteyi zorluklarla okudu, memur oldu. OHAL yıktığı engelleri yeniden karşısına dikti. Şimdi onlarca kişinin yaşamını alt üst eden bu süreçte yaşadıklarını kaleme alıyor

Batman Belediyesinde sosyologdu. Şiddet gördüğü kocasından ayrı bir yaşam kurmaya çalışıyordu. Kayyum onu işinden etti. Cezaevindeki kocanın tehditleri, “Uğraşamayız” diyen savcılara “komik” geldi!

Dosyadaki her bir kadın, mesleklerini elde etme çabaları, yaşamları, ihraçların kadınlar için katmerlenen zorluklarına karşı ayakta durma savaşlarıyla birer direnç hikayesi...

İzmirli Rita annesi ve kız kardeşiyle Yunanistan'a göçmek zorunda kaldı. 30'lu yaşlarında şarkı söylemeye başladı, savaş koşulları yüzünden müzikten ayrı düştü.

İstanbul'da fakir bir Yahudi Seferad ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Ermenice, Türkçe, Yunanca şarkılarıyla sahneyi titretir. Nazilerden kaçan Yahudi ailelere evini açar...

Boğaz'ın karanlığından yükselen sesini dinlemek için halkın sahile akın ettiği, adına mehtabiyeler düzenlenen bir kadın o. Bugüne taşınan onlarca derleme onun sesiyle kaydedildi ama adı geçmedi.

Kos'tan İskenderiye'ye sonra New York'a uzanan bir öykü bu... Bugüne tanıdık şarkılar bırakan bu içli ses, belki de göç yollarının ve yoksulluğun zorluklarıyla bilenmişti.

Bir vakitler sahnenin bir başından öbür başına rüzgâr gibi uçan genç kadın Direkler Arası'nın en meşhur kantocularındandı. Öldüğünde geriye dört sandık dolusu nota ve onlarca kanto bestesi bıraktı.

Hayranı da derdi de çok bir kadındı. Kantonun piri, kantocuların kraliçesiydi. Rengarenk, yanardöner pullu fistanı, neşesini esirgemeyen hali ile çok aşıklar edinmiş, maalesef sefalet içinde ölmüş...

Aşağılayıcı sözleri göğüsleyerek çıkıp şarkı söyleyen, dans eden, erkeklerle dalgasını geçen Ermeni, Rum, Yahudi, Çingene kadınları bir dönemi kapatıp yeni bir dönemin kapısını ardına kadar açtılar.

İşsizlik, kayıt dışılık, güvencesizlik, fazla çalışma, düşük ücret, ev işleri, çocuk bakımı... Kadının sırtına büyük bir yük olarak binen bu sorunlara karşı seslerini duyurma için kadınlar alanlarda.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.