25 Kasım 2025 | Karadeniz ve İç Anadolu'da kadınlar sokakları doldurdu
Karadeniz ve İç Anadolu'da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde kadınlar sokakları doldurdu.
ORDU

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Ordu Altınordu İlçesinde Ordu Kadın Platformu çağrısıyla 19 Eylül Ortaokulu önünde toplanan kadınlar ve destek için gelen erkekler Köprübaşı Ceren Özdemir Meydanı’na kadar sloganlarla yürüyüş yaptı. Ceren Özdemir Meydanı’nda basın açıklamasını Ordu Kadın Platformu adına Nilgün Yılmaz yaptı. Yılmaz, “Her 25 Kasım’da Kelebekler’in kanat çırpışını direngenliğimizle, inadımızla, isyanımızla sokaklara taşıyoruz. Bu 25 Kasım’da da hayatlarımız, haklarımız ve birbirimiz için sokaklardayız” dedi.

Yılmaz, kadına yönelik şiddeti kınayarak, “Bugün dünyanın dört bir yanında eşitsizliğe, yoksulluğa, savaşa, nefrete, erkek devlet şiddetine karşı tüm renklerimizle, isyanımızla sokakları, meydanları dolduruyor mücadeleyi birlikte örüyoruz. İktidar tarafından 2025 yılı aile yılı ilan edildi. Bu iktidara yıl yetmedi bir de aile 10 yılı ilan ettiler. Peki bu kutsal aile içinde neler var; yoksulluk var, erkek şiddeti var, görünmeyen emeğimiz var. Kutsallaştırdığınız aile, şiddetin üstünü örtmüyor. Kadınlar en çok en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri; İktidar, diyanet, yargı eliyle her yıl katlanarak artıyor. Hayatlarımızdan elinizi çekin!” dedi.

Diyanete kaynak değil, çocuklara bir öğün yemek

Ordu Kadın Platformu Sözcüsü Nilgün Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan paya da dikkat çekerek, “2025 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan bütçe 130 milyar liradır. Ve sadece il 9 aylık süreçte yaklaşık 98 milyar liralık kısmı diyanet tarafından harcanmıştır. Yani her gün 359 milyon 800 bin lira bu da saatte 15 milyon harcama yapılıyor anlamına gelmektedir. 2025 yılında kadınlara ayrılan bütçe ise günlük 38 kuruştur. Okullarda çocuklara bir öğün yemeği çok görenler, devletin bütçesini diyanet eliyle tarikat ve cemaatlere peşkeş çekiyor.” dedi.

Haklarımıza sahip çıkacağız

İktidarın kadın düşmanı politikalarına vurgu yapan Yılmaz, “Haklarımıza yönelik saldırılara her gün bir yenisi ekleniyor. Boşanmayı önleyen politikalar, nafaka hakkımızın gasp edilmeye çalışılması, miras hakkımıza göz dikilmesi ve son olarak medeni kanundan doğan haklarımızın tartışmaya açılması bizleri erkek şiddeti karşısında savunmasız bırakıyor. İktidarın kadın düşmanı politikaları, devletin şiddeti önleyecek mekanizmaları harekete geçirmemesi, erkek egemen yargı kararları, kriz ve artan yoksulluk sonucu kadınlar evde, işte, sokakta, kampüste her yerde şiddetin türlü biçimlerine maruz kalıyor. Kadın katillerinin, şiddet faillerinin yargılamalarında iyi hal ve haksız tahrik indirimleri uygulanırken, hayatta kalmak için öz savunma uygulamak zorunda kalan kadınlara yüksek cezalar veriliyor.

Bu ülkede kadınlar Rojin’de ve Gülistan’da olduğu gibi kayıplarla, şüpheli ölümlerle karşı karşıya bırakılıyor. Şiddet faili erkekleri koruma ve aklama uğruna Can güvenliğimizin olmadığı koşullarda hayatta kalmaya çalışıyoruz. Yaşamak istiyoruz. Yalnız ve çaresiz olmadığımızı birbirimizden aldığımız güçle mücadelemizi sürdüreceğimize inanıyoruz!” dedi.

Yoksulluk şiddeti artırıyor

Kadına yönelik şiddetin yoksulluktan da kaynaklandığını belirten Yılmaz, “Büyüyen işsizlik, artan yoksulluk kadına yönelik şiddeti tırmandırıyor. Kadınları giderek daha fazla oranda güvencesiz ve niteliksiz işlere mahkûm eden, bakım yüklerini arttıran, şiddeti derinleştiren, kadınları çaresizleştiren bu sömürü düzenini kabul etmiyoruz. Çok yakın bir tarihte Kocaeli Dilovası’nda kadın ve çocuk işçiler çalışmak zorunda oldukları iş yerinde yanarak öldürüldü. Göz göre göre 6 kişi denetimsizlikten ve iş güvenliği olmayan koşullar altında çalışmak zorunda bırakıldıkları için öldürüldü. 2025 yılı içerisinde sadece MESEM’lerde ölen çocuk işçilerin sayısı 80’lere ulaşmıştır. Kadınların ve çocukların emeğini ucuz sayan katliam düzenine karşı isyandayız” ifadelerini kullandı.


KAYSERİ

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde Kayseri Kadın Platformu çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, Forum AVM önünden Cumhuriyet Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirdi. Şiddete, tacize ve sömürüye karşı yürüyen kadınlar, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Yaşasın mücadelemiz” sloganları attı. Meydanda yapılan açıklamayı, kadınlar adına Kayseri Kadın Platformu adına Özge Mutlu okudu.

Yıllardır erkek şiddetine, hukuksuzluğa, cezasızlığa ve eşitsizliğe karşı mücadele edildiğini vurgulayan Mutlu, “Türkiye’de kadınların yaşam hakkı ve güvenliği üzerindeki ağır tehdit, mevcut AKP ve tek adam rejimi politikalarının doğrudan bir sonucu olarak şiddetle hissedilmektedir. Hükümetin, kadın cinayetlerini ve şiddeti önlemede hayati bir mekanizma olan İstanbul Sözleşmesi'nden hukuka aykırı şekilde çekilmesi, bu mücadelenin uluslararası dayanağını bizzat ortadan kaldırmış ve faillere adeta bir cezasızlık mesajı vermiştir. Sözleşmeden çekilme sonrası dönemde kadın cinayetlerinin ve şüpheli kadın ölümlerinin katlanarak artmasıyla iktidarın söylemi ve eylemlerinin sürekli olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini reddeden ve kadını birey yerine sadece ‘aile’ içine hapseden muhafazakar bir ideolojiyi dayatması paralel olarak ilerlemektedir. Bu siyasi irade eksikliği her bir kadın cinayetinin arkasındaki siyasi sorumluluğu da görünür kılmaktadır” dedi.

‘Kadın cinayetlerine karşı bir aradayız’

Kayseri’de gerçekleşen kadın cinayetlerine dikkat çeken Mutlu “Ne yazık ki hem kentimizde hem de ülkemizde kadınlar her gün fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddetin hedefi olmaya devam ediyor. Bugün burada hem Kayseri’de hem de Türkiye genelinde hayattan koparılan kadınların adlarını unutturmamak için sesleniyoruz. Kayseri’de son bir yıl içinde yaşanan kadın cinayetleri, sistemin kadınları koruyamadığının en ağır kanıtıdır: 19 Ocak 2025’te Yağmur Çoban ile sevgilisi sözleşmeli er Fehmi Demirkollu tarafından öldürüldü. 27 Şubat 2025’te Buket K., bir yıl önce boşandığı Ramazan Ç. tarafından çocuğunun okulunun önünde silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. 10 Ağustos 2025’te Neşe Karakaya, eşi Onur Karakaya tarafından öldürüldü. 23 Ekim 2025’te Meliha Keskin, Erciyes Üniversitesi kampüsü gibi herkesin en güvende olması gereken bir yerde, eski eşi tarafından vahşice katledildi. Üzerinden çok zaman geçmeden 14 Kasım’da Rabia Alaca, yakın geçmişte defalarca korunma talep etmesine rağmen yalnız bırakıldı ve şiddet gördüğü kişi tarafından öldürüldü. Kayseri’de yaşananlar, Türkiye’nin geneline yayılan erkek şiddeti tablosunun bir parçasıdır. Farklı şehirlerde öldürülen kadınların hikâyeleri de hep birbirine benziyor. Her biri, devletin koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği noktada hayatından oldu.
Ve biliyoruz ki duyulmayan, haberi bile yapılamayan yüzlerce kadın daha var” şeklinde konuştu.


‘6284 sayılı Yasa tam ve etkili uygulanmalıdır’

Açıklamanın sonunda Kadın Platformu bütün kadınların taleplerini sıralayan adına Mutlu “6284 Sayılı Yasa tam ve etkili uygulanmalıdır. Şiddet tehdidi altındaki her kadın derhal korunmalı; kararların uygulanması sıkı şekilde denetlenmelidir. İstanbul Sözleşmesi’nin hükümleri esas alınmalıdır. Sözleşmeden çıkılmış olsa bile önleme, koruma, kovuşturma ve politika geliştirme yükümlülükleri devletin sorumluluğudur. Cezasızlık politikası derhal sona ermelidir. Kadın katillerine ve şiddet uygulayanlara yönelik iyi hal indirimleri, tahrik indirimleri gibi uygulamalar derhal terk edilmeli, adaletin tecelli etmesi sağlanmalıdır. Hukuk sisteminde kadınların kazanılmış haklarını hedef alan, boşanma süreçlerini zorlaştıran, nafaka hakkını gasp etmeye çalışan ve son olarak 11. Yargı Paketi ile gündeme gelen her türlü düzenleme girişiminden vazgeçilmelidir. Hukuk sistemi, kadının beyanını esas almalı ve failleri cesaretlendiren her türlü yaklaşımdan kaçınmalıdır. Her alanda toplumsal cinsiyet eşitliği temelli politikalar hayata geçirilmelidir. ‘Ailenin korunması’ adı altında kadınların bireysel haklarını yok sayan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini görmezden gelen yaklaşımlar terk edilmelidir. Sığınaklar artırılmalı, ücretsiz hukuki destek sağlanmalı, kadın dayanışma merkezleri yaygınlaştırılmalıdır. ‘Ailenin On Yılı’ gibi çerçeveler kadınların özgürlüğünü kısıtlamak için değil, güçlendirmek için uygulanmalıdır” ifadelerini kullandı.


Editörden